Meslek yaşamım boyunca yaptığım haberlerde, kaleme aldığım yazılarda konusu, röportajlarda soruları aşağı yukarı hep aynı olan başka bir hadise olmadı.
Meslek yaşamım boyunca yaptığım haberlerde, kaleme aldığım yazılarda konusu, röportajlarda soruları aşağı yukarı hep aynı olan başka bir hadise olmadı.
Yıllardır İsrail işgalini, Mescid-i Aksa baskınlarını, kutsal mabedi yıkma politikalarını, Filistinlilere yönelik katliamları ve zulmü, işgalcilerin her Ramazan'da özellikle saldırıları yoğunlaştırdığını, ABD'deki Yahudi Lobilerinin gücü ile ABD'nin kırmızı çizgisinin İsrail'in güvenliği olduğunu, Mescid-i Aksa'yı koruma ve savunma görevinin sadece Filistinlilerin olmadığını, İsrail'in anlayacağı tek dilin güç olacağını, İslam dünyasının tüm bunlar karşısında engelleyici hiçbir güç gösterememesinin ötesinde farklı bir boyutta hiçbir şeyi konuşacak düzeye gelinememesinin üzüntüsünün bile aynı olmasının garipliği ile geçirdik bir ömrü!
Zaman zaman söylerim ilkokuldayken kitaplarda okuduğumda savaşların hep tarih sayfalarında kaldığını sanırdım çocuk aklıyla!
Yaşadığım zaman dilimi ise işgalleri, zulmleri ve mazlum coğrafyaların nasıl sömürüldüğünü görmekle geçti.
Yine bir Ramazan ayı!
Fanatik Yahudi yerleşimcilerin Pesah Bayramı nedeniyle Mescid-i Aksa'ya baskın düzenleme ve burada kurban kesme çağrıları üzerine teravih namazının ardından aralarında kadın ve çocukların da yer aldığı Filistinli bir grup Mescid-i Aksa içindeki Kıble Mescidi'ne sığındı.
İsrail müdahale sırasında ses bombası, göz yaşartıcı gaz ve kauçuk kaplı mermi kullandı.
Aralarında kadınların da yer aldığı grubu coplarla darp etti. O anlara ait görüntülerde Filistinlilere copla vurduklarındaki ses öyle güçlüydü ki adeta çığlıkları bastırıyordu.
Kutsal mabedi savaş alanına çeviren İsrail, yaralanan Filistinlilere müdahaleyi de engelledi. Çok sayıda Filistinli gözaltına alındı.
İsrail güçleri yazıyı yazdığım dakikalarda 24 saatte Mescid-i Aksa'ya 3 baskın yaptı.
Türkiye - İsrail ilişkileri hiç aynı düzeyde olmadı. İsrail ile diplomatik ilişkilerini en alt düzeyde sürdürdüğü, büyükelçisini geri çektiği zamanlarda oldu, normalleşme sürecine girildiği de…
Son olarak Türkiye-İsrail ilişkileri ele almak üzere Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İsrail Cumhurbaşkanı Herzog ile görüşmüştü.
Herzog, Ramazan tebriğinde bulunurken, Cumhurbaşkanı Erdoğan da Musevilerin Hamursuz Bayramı'nı kutladı. Görüşmede Erdoğan Batı Şeria'da artan saldırılardan derin kaygı duyduğunu ifade ederek Mescid-i Aksa'nın tarihi statüsü ve maneviyatına yönelik tahrik ve tehditlere izin verilmemesinin önemli olduğunu dile getirmişti. (Açıkçası ABD'deki Yahudi Lobileri normalleşmeyi desteklediği için hani belki bu uyarı dikkate alınır mı diye inanmasam da düşünmüştüm.)
Her ne kadar İsrail Cumhurbaşkanı İzak Herzog iki devletli çözüme destek verse de 8 partiden oluşan Netanyahu hükümetinde de kendisiyle aynı düşünen olsa da iki isim var ki ırkçılıklarıyla nam salmışlar!
Maliye Bakanı Bezalel Smotrich ve Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir!
Bu isimler kritik görevlere getirilen Yahudi yerleşimcilerin destekçisi.
Smotrich, Filistin diye bir halkın olmadığını söylemiş, İsrailli işgalcilerin Filistin kasabası Huvara'ya saldırısının ardından 'Huvara'nın yeryüzünden silinmesi gerektiğini' söyleyecek kadar nefret kusmuştu.
Diğer ırkçı Itamar Ben-Gvir, yeni kurulan hükümette Başbakan Netanyahu'dan onay alır almaz, Mescid-i Aksa'ya baskın düzenlemişti.
Öte yandan İsrail tarihinde benzeri görülmemiş 'yargı reformu'na karşı başlayan protestolar devam ediyor.
Bu reform ile yargıya bir darbe ve Yahudi Şeriatı kanunlarının daha da fazla bir şekilde hayata geçirilmesi üzerinden kendilerine tanınan ayrıcalıkları sağlamlaştırmak istedikleri düşünülüyor.
Yahudi lobileri Netanyahu hükümetinin daha ne kadar ileri gideceğine izin verir bilinmez ama İslam dünyasının Filistin zulmüne sessizliği, Suudi Arabistan ve Mısır gibi ülkelerin İslam Birliği'nden uzaktan yakından alakası olmaması, Türkiye gibi birkaç ülkenin çabalarının yetmeyeceği bir yerde Itamar Ben-Gvir ve Bezalel Smotrich gibi adamlar hiç beklenmedik bir anda yargı reformuna karşı çıkılmasına karşı öyle bir hamle yapar ki bu hamle bir bakmışsın dolaylı yoldan da olsa Mescid-i Aksa'nın ve Filistinin kurtuluşuna kapı aralamış!
Çok üzülerek söylemeliyim ki dünyada İsrail sorunu çözülmeden hiç kimsenin ülkesinde rahat olmayacağı bilindiği halde kılını kıpırdatmayan İslam Dünyasından artık bir şey beklememek gerekiyor.
Hani az önce dedik ya İsrail sorunu çözülmeden hiç kimse kendi ülkesinde rahat olmayacak. Bu son saldırıdan sonra yeterince tepki olmaması bu rahatsızlığın bir sonucu. Çünkü herkesi ülkesine göre kendi derdine düşüren ve güvenliği için dünyayı ateşe vermekten çekinmeyen bir İsrail var karşımızda!