Cimrilik, cömertlik ve israf
Eşrefi mahlûkat olarak yaratılan insanın aklıyla ve kalbiyle doğruyu bulması ve ona yönelmesi için Allah, kâinattaki her şeyi zıddı ile birlikte var etmiştir. Gündüzün kıymeti gece; aydınlığın kıymeti karanlık ile anlaşılır. Güzelliğin kıymetini bilmek için çirkinliği tanımak; iyilik ve doğruluğun insanı ne derece yücelttiğini görmek için de kötülüğün yıkıcılığını sonuçları ile birlikte düşünmek gerekir.
Sahip olduklarını çevresi ile paylaşabilme; yerine, zamanına, zeminine ve gereğine göre başkalarına karşılık beklemeksizin verebilme erdemi olarak bilinen cömertliğin insana neler kazandırdığını anlayabilmek için de onun zıddı olan cimriliği bilmek, tanımak; cimriliğin insanı nerelere, nasıl sürükleyebileceğini iyi tespit etmek şarttır, elzemdir.
Peki, nedir cimrilik? Tarihin her döneminde, her millette, her toplumda adından dudaklarda alaycı bir tebessüm bırakarak kendisinden söz ettiren bu davranış biçimini tam olarak anlayabilmek için onu huy edinen cimriyi tanımak gerekir. Cimri; sözlüklerdeki anlamı ile elindeki parayı harcamaya kıyamayan, pinti, eli sıkı, nekes, tamahkâr, var yemez kişi için kullanılan bir sıfattır. Malı, mülkü, serveti parası ile dünyalık tutmaya gayret eden böylesi kişiler yaşadıkları sürece ne kendilerine ne de çevrelerine faydalı olamazlar. Malı, parası ne kadar çok olursa olsun böyle bir hastalığa duçar olan insanlar hep fakir yaşar ve çoğunlukla da garip ölürler. Şimdi bana ‘sen cimriliği bir hastalık olarak mı görüyorsun’ diyenleriniz olacaktır. Evet, cimrilik bir hastalık hem de tedavisi güç bir hastalıktır. İnsanoğlundaki ihlâs noksanlığının ve iman zayıflığının bir tezahürü olan bu hastalığın bulaşıcı olmayışı en büyük kazançtır. Cimri ne kadar varlık sahibi olursa olsun fakirdir. Para biriktirmeyi, mal mülk edinmeyi hayatının en büyük gayesi olarak gören, kendi malını, parasını yemekten ve yedirmekten çekinen bu yapıdaki kişiler yaşarken de öldükten sonra hayırla yâd edilmezler.
Mal, mülk sahibi olmak, onu güzel ve faydalı amaçlar doğrultusunda kullanmak şüphesiz ki bir güzelliktir. Peygamberimiz bir hadislerinde: “Mal, salih kimse için ne güzeldir.”, buyurmuşlardır. Ancak bu güzelliğin; tamaha, hırsa ve mal sevgisine, para tutkusuna dönüşmesi insanın felâketine davetiye çıkartır.
Zengin olmak varlıklı olmak, varlığını hayra yönlendirmek, insanoğlunun gayesi olmalıdır. Zenginlik ve varlık sahibi olmak başka malı ve parayı sevmek ona muhabbet duymak ve onu bu amaçla biriktirmek, yığmak başkadır. Cimrilik bir bakıma paraya ve mala tapınmadır. Malı ve parayı sırf daha fazlası daha fazlası niye olmasın diye biriktirmenin sınırı yoktur. Bir hadisi şeriflerinde Peygamberimizin: “İnsanoğlunun iki vadi dolusu altını olsa, üçüncüsünü isterdi. Onun gözünü ancak bir avuç toprak doyurur.” Sözü para ve mal biriktirme hırsının sınır tanımadığının en güzel ifadesidir.
İslam dini mal edinmeyi, varlıklı olmayı övmüş ancak mal ve para hırs ve sevgisinin insanı körleştireceğini hiçbir yoruma meydan vermeyecek bir biçimde ifade etmiş ve yermiştir. Peygamberimiz Hazreti Muhammed: “Mal ve makam sevgisinin, müminin dinine vereceği zarar, iki aç kurdun, koyun sürüsüne vereceği zarardan daha fazladır.” “Sakın tamahkâr olmayın! Tamah, fakirliğin tâ kendisidir. “Mal ve mevki sevgisi, suyun sebzeyi yeşertmesi gibi kalpte nifakı yeşertir.”,sözleri mal ve para hırsının insanın sadece kendisine değil çevresine de ne derece zarar vereceğini işaret etmektedir.
Mal ve paranın insanı yönetmesine müsaade etmek kişinin kalbine ve ruhuna verebileceği en büyük ezadır. Cimri kazandım dediği sürece kayıptadır. Cömert ise verdiği sürece kazanacağı sevapla birlikte daha fazlasına nail olur. Cimri, rızkı için endişelenirken cömert her canlının rızkının Allah’a tarafından verileceğinin bilinci ve huzuru içerisindedir.
İslam dini, cimrilik kadar insanın sahip olduğu nimetleri gereksiz ve aşırı bir biçimde tüketmesi olan israfı da hoş karşılamamaktadır. Allah, Kuran’ı Kerim’in El-İsra suresinde: “Elini boynuna asma, onu büsbütün de açıp saçma. Sonra kınanmış pişman bir halde oturup kalırsın”, demiştir. Burada “elini boynuna asma” cimriliği “açıp saçmak tabiri” ise israfı işaret etmektedir. Yine başka bir ayette Yüce Allah:“Yiyiniz içiniz fakat israf etmeyiniz Çünkü Allah israf edenleri sevmez.”(el -Araf) ayeti ile de israfın ve gereksiz harcamaların İslam inancı ile ters düştüğü ve haram olduğu ifade edilmiştir. Elbette israfı dar kalıplar içerisinde ele almak da yanlıştır. Allah’ın her türlü nimetle donattığı insan için sağlık ve zaman nimetlerini de hesaba katmak ve bunların israfını önlemek birinci öncelik olduğu gerçeği gözden uzak tutulmamalıdır. Gereksiz kesilen bir ağacın, musluktan ihtiyacın ötesinde akıtılan suyun, boşa tüketilen enerjinin de israf olduğu bilinmelidir.
İslam, insana mutluluğun altın anahtarını vermekte güzellikte, iyilikte, doğrulukta yarışmayı; cimrilik, israf gibi konularda da çok dikkatli davranmayı emretmektedir. Peygamberimiz: “Ey âdemoğlu sen ihtiyaçtan fazlasını infak edip dağıtırsan senin için bu hayırlıdır. Eğer biriktirir elinde tutarsan senin için bu zararlıdır. Geçinecek kadarını biriktirmenden dolayı kınanmazsın sen harcamaya önce geçimini üzerine aldığın kimselerden başla veren el alan elden daima üstündür. “, demektedir.
Ne diyelim Allah bizleri israftan, cimrilikten şiddetle kaçınan cömertlikte ve iyilikte yarışan kullarından eylesin.