Uzlaşma kültürü, paylaşma kültürü bilinir. Bir arada yaşamanın, toplum ve millet olmanın, hatta insan olmanın tabiî sonucudur.

Öyle ise..

"Çatışma kültürü" sözü bir çelişme değil midir?

Kültür ve çatışma!

Bazı gerçekler, insana rağmen vardır. Alışkanlık da bir kültür unsuru olduğuna göre anlatacağımıza "çatışma kültürü" diyeceğiz. Uzlaşma ve paylaşma kültürü, iradi olmasına rağmen çatışma kültürü, emrivakidir.

Adına "derin devlet" güç, bu emrivakiyi devam ettirmektedir. Her türlü paralel devlet yapılanmasıyla mücadele DGM gündemine, Kırmızı Kitaba girdi. Mevzu mücadele, derin devleti de içine almalıdır. O da bir paralel yapı. Zaten ve herhalde vesayetten kasıt da bu olsa gerek.

Türkiye'de çok uzun bir zaman, dönemlerimiz, tarihlerimiz ve devletlerimiz birbiriyle çatıştırıldı. Bunu yapanlar, varlığımızı 1923'ten başlatıyor, ötesini her sebep ve her yolla karalıyor, hatta yokluğa mahkûm ediyorlardı. O günler kötüydü, her fenalık o devirlerdeydi. Biz, birdenbire 1923'te bir yağmur sonrası kavak ağaçları dibinde biten mantarlar gibi yerden bitmiştik.
Bu dediğimiz, düpedüz bir çatışmadır. Buna dair yüzlerce misal anlatılabilir. Ancak, ikisini nakletmek diğerlerini de izah eder.

Başta İngilizler olmak üzere düşmanın, isteklerine kavuşmasından sonra 5 yıllık bir işgale son vererek İstanbul'dan savuşup gitme tarihi 6 Ekim 1923'tür. Bu gün, "İstanbul'un düşman işgalinden kurtuluşu" diye her sene kutlanır. Her 6 Ekim tarihinde okullar tatil olur. Resmî törenler yapılır vs.

Diğer taraftan İstanbul'u alâkadar eden bir tarih daha vardır: 29 Mayıs 1453. Hep yasak savma kabilinden hatırlanırdı. İlk defa 2015 senesi 29 Mayısında mutantan bir şekilde kutlandı. Ne var ki adı, yine de 29 Mayıs Fetih Bayramı değildir.

Anlatmaya çalıştığımız Çatışma Kültürü, işte burada kendini gösterir. Bir tarafta bir zafer vardır, diğer tarafta savunma. Savunma, bayram edilirken, zafer karanlıkta kaldı. Bunun sebebi bellidir. Derin devletin Tek Adam inşa etme ideolojisi.

Diğer örneğe gelince:
26 Ağustos 1071 Türklerin Anadolu’yu ebedi vatan kıldıkları tarihin adıdır. Şimdilerde 1071 ile 2071 arasına bin yıllık şanlı bir medeniyet köprüsü kurmakla meşgulüz. 30 Ağustos 1922 ise Anadolu’nun müdafaasıdır. Bir İngiliz projesi olarak Anadolu’ya gelen Yunan'ın Anadolu’dan sökülüp atılmasıdır. 30 Ağustos zaferinin başlangıç tarihi 26 Ağustos 1922 taarruzudur. Buna rağmen derin devlet düzenlemesiyle 26 Ağustos 1071 Zaferi bu sene de ihmal edildi. Bu da bir çatışma kültürünün, Tek Adam döngüsünün tezahürüdür. Halbuki 26 Ağustos 1071 ile 30 Ağustos 1922 aynı gün kutlanabilir. Birinin nihayete ermesi, diğerinin de başlangıcı 26 Ağustostur. Savunmayı zafer sayıp, zaferi yok sayan çatışma kültürünün terki gerekir. Tarihi yapan isimler ne ise odur. Bu yüzden derin devlet çarpıklığının Alparslan'la Fatih'i yok saymasıyla onlar, yok olmazlar.