Cumhurbaşkanı Sn. Recep Tayyip Erdoğan Ahlat’a neden bu kadar önem veriyor? Yıllar sonra bakanlar kurulu toplantısını neden Ahlat’ta gerçekleştirdi? Türkiye’nin her bir köşesi, tarihimizin izlerini ve kültürel mirasımızın zenginliğini taşıyan eşsiz topraklarla doludur. Ancak bu topraklar arasında öyle bir yer vardır ki hem geçmişimizin gururu hem de bugünümüzün aydınlığıdır: Dağı taşı Sultan Alparslan ve 1071 Fetih ruhu kokan Kutlu ve Kadim şehrimiz “Ahlat” Doğu Anadolu Bölgesi'nde, Van Gölü'nün kıyısında saklı bir mücevher olan Ahlat, Türk tarihinin ve kültürünün adeta bir açık hava müzesi gibi, binlerce yıllık mirasıyla bizi selamlar. Ahlat, Selçuklu Türklerinin Anadolu’ya girişinin ardından hızla gelişen ve büyüyen bir merkez olmuştur. Bu şehir, Selçuklu Devleti’nin önemli bir yönetim ve kültür merkezi olarak tarih sahnesinde yerini almıştır. Ahlat’ın sokaklarında gezerken, taşların bile bir hikâye anlattığını hissederiz. Selçuklu mezar taşları ve kümbetler, Türk-İslam sanatının en güzel örneklerini sergileyerek, geçmişin görkemini bugüne taşır. Her bir taş, Selçuklu’nun ihtişamını, Türk kültürünün inceliklerini ve İslam medeniyetinin zenginliğini yansıtır. Ahlat’ın tarih sahnesindeki yeri sadece Selçuklularla sınırlı değildir. Anadolu’nun kapılarını Türklere açan Malazgirt Savaşı’ndan sonra Türk boylarının önemli bir yerleşim yeri haline gelmiş, bu topraklarda Türkmenler, Osmanlılar ve daha niceleri kök salmıştır. Ahlat, tarih boyunca birçok farklı kültürü ve milleti ağırlamış, bu çeşitliliği ise günümüze kadar getirmiştir. Bugün, Ahlat’ın tarihi dokusu ve kültürel zenginliği, yalnızca geçmişin bir yansıması değil, aynı zamanda geleceğe taşınan bir emanettir. UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi'nde yer alan Ahlat Selçuklu Mezarlığı, bu toprakların dünya mirasına olan katkısını gösteren bir nişanedir. Her yıl yerli ve yabancı binlerce turist, Ahlat’ın tarih kokan sokaklarında adım adım bu eşsiz kültürel mirası keşfeder. Ancak, Ahlat’ın önemi, sadece tarihi ve kültürel zenginlikleriyle sınırlı kalmaz. Bugün Türkiye’nin doğusundaki bu kadim şehir, Anadolu’nun geçmişten bugüne taşıdığı ruhu, gelenek ve görenekleri yaşatan bir merkez olarak da öne çıkar. Yerel halkın misafirperverliği, zengin kültürel etkinlikler ve festivallerle birleşerek, Ahlat’ı sadece bir tarihsel durak değil, aynı zamanda yaşayan bir kültür merkezi haline getirir. Ahlat’ın güzellikleri, Türkiye’nin sahip olduğu kültürel mirasın bir yansımasıdır. Bu topraklar, sadece bir coğrafi bölge değil, Türk milletinin geçmişini, bugününü ve yarınını bir arada barındıran kutsal bir mekandır. Ahlat’a her adım attığımızda, tarihin derinliklerinden gelen bir selamlaşma hissederiz; bu selam, bizi geçmişe bağlarken aynı zamanda geleceğe de umutla bakmamızı sağlar. Sonuç olarak; Ahlat, geçmişimizin ihtişamını bugüne taşır ve geleceğe miras bırakır. Onun sokaklarında yürürken, her adımda tarih kokusu alır, her köşede kültürel bir hazineyle karşılaşırız. Bugün Ahlat, bir zamanlar olduğu gibi, Türk kültürünün ve tarihinin önemli bir merkezi olmaya devam ediyor. Ahlat, her birimizin gönlünde yer edinmiş bir tarihi değer, bir kültürel miras ve geleceğe umutla bakan bir ışık olarak kalacaktır. Allah'ın izniyle, bu toprakların her bir karışını koruyacak ve gelecek nesillere aynı ihtişamla aktaracağız. Dostlar, Ahlat’ı ziyaret edin ve tarihimizin bu eşsiz şehrini kendi gözlerinizle görün. Unutmayın, bu topraklar sadece bir coğrafi bölge değil, aynı zamanda geçmişimizi, bugünümüzü ve yarınımızı bir arada barındıran bir hazinedir.