CEVAP: İslam’dır.

SORU: Hangi İslam’dır?

CEVAP: Kur’ana, Sünnete dayanan gerçek İslamdır; İslamın yanlış yorumları, kötü uygulamaları değildir.

SORU: Gerçek İslamın temelleri nelerdir?

CEVAP: Gerçek İslamın belli başlı temelleri şunlardır: (1) Sahih, doğru inanç… (2) Beş vakit namazın dosdoğru kılınması… (3) Her Müslüman kadın ve erkeğin ilmihalini bilmesi ve hayata uygulaması… (4) Adalet… (5) İstikamet=Doğruluk ve dürüstlük… (6) Zamanın râşid İmam’ına biat ve itaat… (7) Ahkâm-ı şer’iyenin tenfizi… (8) Ümmet birliği… (9) Emr bi’l-mâruf ve nehy ‘ani’l-münker… (10) Dünya işlerinde mu’temen=güvenilir ve ehil danışmanlarla istişare… (11) Zekat verilerek sosyal güvenliğin sağlanması… (12) Bütün anlaşmazlıkların Kur’an ve Sünnet hakemliği ile çözülmesi… (13) Emanetlerin (işlerin, hizmetlerin, vazifelerin, makam ve mevkilerin) ehliyetli ve liyakatli olanlara verilmesi; ehliyeti olmayanlara verilmemesi… (14) Çocukların ve gençlerin, Kur’ana ve Sünnete göre eğitim veren Tevhidî İslam mekteplerinde eğitilmesi… (15) Allahın koyduğu sınırların aşılmaması… (16) Her türlü fuhşiyyattan (azgınlıklardan), lüksten, israftan, riba ve zinadan uzak durulması, bunlarla mücadele edilmesi… (17) Cihad fi sebilillah… (18) İhtilaf çıkınca Sevad-ı Âzam dairesi içinde bulunmak.

SORU: Bir İslam devletinin tebaası olan Müslümanların beş vakit namaz kılması mecburî midir? İslam devleti bu konuda baskı yapar mı?

CEVAP: Mecburîdir… Yapar…

SORU: Gerçek bir İslam devletinin uluslararası şeffaflık, temizlik, ahlak, fazilet notu 10 üzerinden kaç olmalıdır?

CEVAP: 10 üzerinden 9 küsur olmalıdır.

SORU: Adı İslam cumhuriyeti veya devleti ama şeffaflık ve temizlik notu 5’in altında, pislik, kokuşma ve yolsuzluk var. Böyle bir sistem İslamî midir?

CEVAP: Değildir.

SORU: Bir Müslüman bozuk, çarpık, yamuk sistem ve düzenleri beğenebilir, onlardan razı olabilir mi?

CEVAP: Beğenemez, razı olamaz.

SORU: Tarihte İslamın en iyi uygulaması hangi çağda yaşanmıştır?

CEVAP: Asr-ı Saadet’te.

SORU: Ondan sonra…

CEVAP: Hulefa-i Râşidîn ve Selef-i Sâlihîn devirlerinde. (Hazret-i Osman’ın Hilafetinde fitneler zuhur etmiştir…)

SORU: Ondan sonra?...

CEVAP: Hulefa-i Râşidîn devrinden sonra Kur’ana ve Sünnete en fazla uyan devlet ve nizam Osmanlı Devlet-i İslamiyesi ve Hilafeti olmuştur.

SORU: Asr-ı Saadet geri gelir mi?

CEVAP: Gelmez ama biz Müslümanlar onu ölçü ve örnek olarak kabul etmeliyiz.

SORU: İşler düzelir mi?

CEVAP: Mehdi hazretlerinin zuhuruna ve korkunç hadiseler olmasına, büyük savaşlar yaşanmasına kadar düzelmez.

SORU: Mehdi zuhur edecek midir?

CEVAP: Bu konuda mânen mütevatir çok hadîs vardır. Ehl-i Sünnetin icmâı vardır. İnkar eden, Muhbir-i Sâdık Resullullahın (Salat ve selam olsun ona) kesin bir haberini ve bu konudaki icmâı inkar etmiş olacağı için küfre düşer.

SORU: Müslümanlar bugünkü fetret, fitne fesat, iğtişaş, sapıklık, azgınlık devrinde ne yapsınlar?

CEVAP: Kur’ana, Sünnete, Şeriata, fıkha sarılsınlar; itikatlarını tashih etsinler, namazı dosdoğru kılsınlar, ihlaslı olsunlar, doğru ve dürüst olsunlar, dünya azgınlıklarından uzak dursunlar, dünya hizmet ve vazifelerini aksatmamak şartıyla âhirete dönük olsunlar, islamî ahlak ve faziletlere sahip olsunlar, biatli irtibatlı ve itaatli olsunlar, sebep ve vesilelere yapışsınlar, mütevekkil olsunlar, kanaatli olsunlar, işlerini Hak Tealaya tefviz etsinler… Ümitvar olsunlar…

(İkinci yazı)

Haliç’te 50 Ton Altın Bulunmuşmuş

HALİÇ civarındaki terk edilmiş bir binayı karargah yapan hazine avcılarının elli ton (?) altın buldukları ve bunları eritip sattıkları iddia ediliyor. Bu iddia doğru mudur, yalan mıdır bilmem.

Haliç kıyıları 1985’te düzlenirken, nice gömü bulunduğunu ve bunların birileri tarafından iç edildiğini sanıyorum. Balat sahillerini düşünelim. Balat bir Yahudi mahallesiydi. Eskiden güvenli şekilde para saklamak zordu. İnsanlar servetlerini bahçelerine, evlerinin ve iş yerlerinin zemin topraklarına gömerek gizlemiş olabilirdi.

Ayasofya’nın Bab-ı Hümayun tarafındaki arka kısmında, bundan otuz yıl kadar önce o zamanki İstanbul Belediye Başkanının bir gece gizli kazı yaptırtmış olduğunu duymuştum.

Beş altı yıl önce Ayvansaray taraflarında tarihî bir camiye gitmiştim. O caminin çok yakınındaki bir Bizans eseri restore ediliyordu. İmamın ve müezzinin lojmanları oradaymış. Gece yarısından sonra kamyonlarla bir şeyler taşındığını, yerin altından gürültüler geldiğini anlatmışlardı bana.

Çemberlitaş ile de ilgili çok şeyler duydum. Gece saat ikilerde orada acayip, şüphe verici hareketlilik gözlenmiş.
Defineciler yurt sathını köstebek gibi kazıyor. Bunu herkes biliyor. Zaman zaman medyada bu konu ile ilgili haberler yayınlanıyor.

Bundan otuz sene önce kaçakçılar Mersin’de yakanmışlar ve kolluk kuvvetleri dünyanın en eski İnciline el koymuştu. Bu İncil, Aziz Barnaba’nın kendi el yazısıyla papirüs üzerine Aramî diliyle (Hazret-i İsanın ana dili) yazdığı son derece önemli bir kitaptı. Ne oldu bu kitap? Şu anda nerededir?.. Genelkurmay Başkanlığında bir kasada saklandığı iddia ediliyor. Bu kitabın tıpkıbasımı yapılmış ve dünya ilim ve araştırma merkezlerine ulaştırılmış olsaydı tarih değişirdi. Vaktiyle bu konuda hayli yazı kaleme almıştım…
Bir ara biri 50 bin dolar karşılığında bu İncilin fotoğrafla kopyasını verecekti. Bu para bulunamamıştı. Müslüman kesimin böyle işlere verilecek parası yoktu.

Laf lafı açıyor… Adana müzesinden on iki bin tarihî obje kaybolmuştu…

On binlerce camideki kıymetli tarihî vakıf halı ve kilimlerine ne oldu? Hiçbiri yerinde durmuyor? Tarihî hüsn-i hat levhaları… Sultan Abdülhamid’in Cuma namazlarını kıldığı Yıldız Camii sanki bir hat müzesiydi. Son gittiğimde bir tek levha yoktu orada.

Tarihî camilerdeki eski halı ve kilimler ne oldu? Hiçbiri yerinde değil.
Tarihî türbelerdeki kıymetli sanat eserleri hep yok oldu.

Haliçte elli ton altın bulunmuş, eritilip satılmış… Bu iddia doğruysa hiç şaşmam.
Mütarekede 22 ton Osmanlı altınının bir yatla Karadeniz Tuna yolundan Avrupaya kaçırılmış olduğunu Yahudi Profesör Esther Ben Bassa yazmıştı.