Adı ister "Cumhurbaşkanlığı" isterse "Başkanlık" olsun. O
yüksek makamlar, böyle zamanlar içindir. Cumhurbaşkanı, reis-i
cumhur, cumhurun; milletin başıdır.
Ümitlerin zorlandığı, ülkeye zalim ihtirasların musallat olduğu,
birbirine yakın durması gerekenler arasında köprülerin
kurulamadığı, içerden nifak, dışardan taarruzların yaşandığı
günlerde esasen anayasaya göre icranın da başı olmak itibariyle
Cumhurbaşkanı'nın devreye girmesi, bir masa etrafına gelmesi
gerekenleri toplaması, ortak aklı damıtması, millete ümit, azim ve
mânevî kuvvet kaynağı olması icap eder.
Meyveli ağaç taşlanır. Ulu ağacımız taşlanmakta ve silkelenmek
istenmekte... Bu defa da kalkınmanın, büyümenin, dünya ile yarışa
girmenin, bize yazılan senaryonun dışına çıkmanın, tarihimizi,
coğrafyamızı; zamanımızı ve mekânımızı hatırlamanın ve
hatırlatmanın büyük devlet olmaya, Büyük Türkiye olmaya
niyetlenmenin bedelini ödemekteyiz...
Terör, türlü adlarla saldırılarına devam etmekte. Her gün şehitler
vermekteyiz. Fakat teröre, bölücü fikirlere kapılıp ölenler de bu
memleketin ziyanı. Eşkıyalık, büyük şehirlerimizde sivil kitlelere
saldırmaya ve katliamlara başladı. Sömürgeci devletler, 95 yıl
evvel vilayetimiz olan Suriye'de devletcikler inşa etmekteler.
Onlara ne yazık ki bir kısım Kürtler, bir Kısım Araplar ve Farslar
alet oluyor, taşeronluk yapıyorlar. Halbuki Ruslar, Amerikalılar ve
ötekiler yarın netice ne olursa olsun gidecekler. Bizler ise bu
toprakların akraba, kültürdaş ve dindaş kavimleri olarak yaşamaya
devam edeceğiz.
Çevremizi saran ateş, Ankara'ya kadar sıçradı. O halde sen-ben
değil; biz olduğumuzu kuvvetle idrak edecek günlerdeyiz.
Politikacıların bir diğerini suçlaması hiç bir derde derman
değildir.
Bu asabî havanın dağılması, ümitlerin güzelleşmesi, yüzlerin
gülmesi acıların dinmesi için el ele verilmelidir. İstişareyle
kazanılacak feragat ve fedakârlıkla bugünümüzün ve yarınımızın
kurtarılmasının şart olduğu fevkalade hassas günlerdeyiz. Bu
memlekette kimse omuzları çökmüş olarak kendini öteki, dışlanmış
hissetmemeli. Aksine herkes, büyük bir devletin birinci sınıf
vatandaşı olmanın iftiharıyla başı dik dolaşabilmelidir.
Cumhurbaşkanı sn Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı
Külliyesinde 5 ayrı toplantıyla millî birlik, dirlik, huzur,
itidal, sağduyu ve kardeşlik meş'alesini yakmalı, o aydınlık hüzme
hüzme bütün topluma yayılmalıdır... Böylece 1 Kasım seçimleri daha
bir anlam kazanacaktır.
Parti liderleri, medya sahipleri, işveren temsilcileri, işçi
temsilcileri, STK'larla ayrı ayrı fakat hepsi bir haftaya sığacak
şekilde yapılacak 5 ayrı Zirve Toplantısı, memleketin havasını,
vatandaşın ruh hâlini değiştirir.
Eğer; Cumhurbaşkanının milletin selâmeti ve devletin bekasına dair
hayati mes'elelerini görüşmek için dâvet ettiği kimselerden dâvete
icabet etmeyenler olursa; bunu yapanlar, hırçınlık ve
mes'uliyetsizliklerinin hesabını millete verirler...
Son söz:
-İstişare eden, pişman olmaz!