Esasen ABD’nin ne dostları ne de düşmanları vardır.
Esasen ABD’nin ne dostları ne de düşmanları vardır. ABD’nin
yalnızca menfaatleri vardır. Menfaatlerine uyan ülkeler ile kuzu
sarması, uymayanlara karşı da sürekli içinde büyüttüğü kalleş ve
hain bir düşmanlığı söz konusudur. Bizim de ABD ile olan
yakınlaşmamız aslında 1946 yılından itibaren ABD’nin Türkiye’nin
toprak bütünlüğüyle menfaati gereği yakından ilgilenmesiyle
başlamıştır. Ve bu yakınlaşmaya sebep olan mevzuu
‘’Boğazlar konusu ve o zamanki SSCB’nin tehditkâr
tavrıdır.’’ Bu konu bildiğiniz üzere o dönemde Türkiye
kadar bütün devletler için fevkalade önem taşımakta idi.
Amerika’nın tarihi boyunca menfaatleri uğruna büyük devletlerle
karşı karşıya gelmek istememesi sürekli olarak farklı ve gizli
politikalar gütmesine neden olmuştur. Bu kadim dostlarımızın (!)
âli menfaatlerine ulaşması hep böyle klasik jandarma rolü ile
olmamıştır tabii ki. Tarihleri boyunca İngiliz kerpetenleri ile ne
Ali-Cengiz oyunları çevirmişler bir bilseniz inanamazsınız.. Öyle
ya ABD’nin âli menfaatleri deyince akan sular durulur be paşam!..
Menfaat deyince işte bak orada duracaksın. Nasıl mı? Peki, madem
âcizane izah edeyim efendim.
Amerika’nın, ‘’Türkler zeytinyağlı yemesin / Basma fistan
giymesin’’ diye türkü yaptıracağı hanginizin aklına gelir
Allah’ınızı severseniz? Ama işte o tarihte yani 1947’de bal gibi de
yaptırmışlar iyi mi… Kısaca arz edeyim efendim... ABD’nin yapmış
olduğu “Marshall yardımı” adı altında bizleri sömürdüğü anlaşmanın
koşullarından biride, kendi elindeki mısır özü stoklarını eritmek
için, Türkiye’nin zeytin yağı üretiminden vaz geçerek,
kendilerinden mısır özü yağı almamızı şart koşması imiş... Bununla
yetinmeyip işi sağlama almak için ABD’nin talimatı ile bu güzel
ülkemden binlerce zeytin ağaçları sökülerek katledilmiş iyi mi? Bir
de ‘’Isınan zeytin yağı insanı kanser eder’’
yalanı ile zorla sattıkları margarine alıştırıvermişler hepimizi…
Bilmem anlata bildim mi? Arkasından da patlat bir türkü
“Zeytinyağlı yiyemem aman / Basmadan fistan giyemem aman/
Senin gibi cahile ben efendim diyemem aman…”
İşte bu yüzdendir ki ABD, çıkarları uğuruna ikili oynamayı en iyi
sergileyen en fırıldak devletlerin başında geliyor. Menfaatleri
uğruna yapmayacakları hiçbir şey yok! Dedik ya Ali Cengiz tam
bunların işi! Türkiye'ye "YPG Suriye'de Fırat'ın batısında
asla olmayacak" sözü verirken öte taraftan YPG "Menbiç bizim
olacak, ABD bu konuda bize söz verdi" diye açıklama
yapıyor... Aynı ABD, darbecilerle iş tutup ‘’Hadi çocuklar indirin
artık şu Erdoğan’ı’’ diyor, 45 gün sonra Bidon gelip pişkin pişkin
"Keşke Gülen ABD'de yaşıyor olmasaydı" diye timsah gözyaşları
döküyor. Pentagon’un sözcüsü, çok yüzlü sahtekâr Mr. Peter Cuuk
efendi ise "Türkiye ile stratejik ortaklıktan da öte bizler model
ortağız" diyor, öte taraftan da PKK ile oturup konuşup anlaşmamızı
söyleyerek ‘’Bütün silahlı aktörlere çatışmadan çekilmelerinin ve
iletişim kanallarını açmalarının çağrısı yapıyoruz" diyor. Daha dün
Fırat Kalkanı operasyonunda Cerablusta, Munbiç’te kahramanca
savaşan askerlerimizin geberttiklerinin arasında 3 ABD askerinin
olması bizleri şaşırttı mı? Asla! Ve final cümlesi ABD’nin eski
Ankara Büyük Elçisi James Jeffrey‘den geliyor: ‘’Benden
söylemesi Türkleri kandırırsanız çok ama çok pişman
olursunuz.’’
PYD ve YPG’yi terör örgütü olarak görmeyen, Rusya ile arayı
düzeltip yeniden yakınlaşmamızı hazmedemeyen bu fırıldaklardan
şimdi de 15 Temmuz darbe girişiminde 241 vatandaşımızı şehit eden
ve 2 bin 194 vatandaşımızı yaralayan, teröristbaşı Güleni
istiyoruz. Verirler mi, vermezler mi, bilemem lakin şahsen ben
ABD’nin âli menfaatleri gereği ’’Artık deşifre olmuş ve bu
tek kullanımlık teröristbaşı ile ilgili mevzunun 2016 yılı sonuna
kadar bir şekilde öyle ya da böyle kapanacağını
düşünüyorum.’’ 2017’nin başları inşaAllah FETÖ’nün fiilen
bittiği tarih olacaktır.
1979 Yılında Türkiye ve ABD arasındaki suçların iadesi ile ilgili
anlaşmada; ‘’Suçluların geri verilmesine ilişkin anlaşma,
suç, geri iadeyi talep eden tarafın ülkesi dışında işlenmiş olduğu
takdirde, geri iade etmesi istenilen tarafın kendi yasaları da
benzer koşullarda işlenmiş böyle bir suçun cezalandırılmasını
öngörüyorsa, tarafların geri iadeyi
gerçekleştirebileceğini’’ söylüyor.
Peki, madem şimdi şu rakamlara bir bakar mısınız: ‘’ABD,
son 10 yılda Türkiye'nin talep ettiği 28 suçludan sadece 2’sini
teslim ederken, Türkiye ise talep edinen 10 suçludan 9'unu derhal
tutuklatmış...’’
Kendi ülkesine ihanet ederek; vatanımıza, birliğimize,
beraberliğimize kast eden, Van’daki depremzedelere yapılan
bağışlara kadar göz diken, KPSS sorularını çalarak binlerce gencin
hayallerini karartan bu sahte ve sapkın adam müsveddeleri ile
alakalı bir hadisi şerifte; "Allah Teâlâ, ilmi kullardan
soymak suretiyle çekip almaz. Ancak ilmi, âlimleri almak suretiyle
ortadan kaldırır. Allah hiçbir âlim bırakmayınca da, insanlar bir
takım cahil başlar edinirler ve onlara sorular sorarlar, onlar da
ilimsiz fetva verirler. Bu yüzden de hem kendileri saparlar hem de
başkalarını saptırırlar." Buyrulmuştur. (Buhari, İlim, 34;
Müslim, İlim, 13, 14; Müsned, 2/162)
Yine diğer taraftan günlerdir ağızlarından FETÖ için bir tek
olumsuz söz çıkmayan sözüm ona müttefiklerimizden yarım ağız bir
şeyler duyar gibi olduk. AP’nin önde gelenleri hiç utanıp
sıkılmadan aklımızla alay edercesine darbe girişiminden 47 gün
sonra günah çıkartarak FETÖ’ için ‘’Biz bu büyük tehlikeyi
görememişiz yanılmışız ’’ diyorlar. İşte tam da burası
yani bu cümle bizim için batılılaşma paradigmasının çöktüğü ve
iflas ettiği yerdir…
Ne diyeyim ki şimdi ben size? Yazıklar olsun alayınıza emi!.. Lakin
şunu kafanızın bir köşesine yazın bir hele. 15 Temmuz davası asla
burada böyle bitmeyecek! Bu millet uyandı, cin şişeden çıktı artık!
Az sabır, bu kadim Millet, Allah’ın izni ile daha ne zaferler
gösterecek alayınıza göreceksiniz! Şehitlerimizin kanı,
vatandaşlarımızın kolu, bacağı, ümitleri kaldı o meydanlarda. Az
durun hele yaptıklarınız yanınıza kar kalmayacak burnunuzdan fitil
fitil gelecek! Kimse Fırat Kalkanı Operasyonunu sulandırmaya falan
kalkmasın! Artık bizi ne içeride, ne de dışarıda boğmanıza asla
izin vermeyeceğiz! Biz de Halisdemirler bitmez evelAllah. Biz bir
ölür bin diriliriz. Akan gözyaşlarının, yükselen çığlıkların
hesabını her iki cihanda da Allah’ın izni ile bir bir vereceksiniz!
Yeni Türkiye o 1947’lerdeki sömürüp de kanını emdiğiniz ve
kandırdığınız Türkiye değil artık!
Bende sizin gibi çok yüzlülere söyleyecek aslında hem çok orijinal
hem de çok tevatır sözler var, lakin hani şimdi burada hem yerim
dar, hem de terbiyem müsaade etmiyor, diyor şimdilik susuyorum…
Ondan mütevellit yazıma sizin anlayacağınız dilden, yani Şili’li
yazar Pablo Neruda’nın sözleri ile son vermek istiyorum.
‘’İnsanlarla yüz yüze konuşarak her sorunu halledebilirsin,
ama bazı insanlar gelir önüne, hangi yüzüne konuşacağını asla
bilemezsin’’.
Deyin hele hangi yüzünüzle konuşalım..?