Keyfe Haluke?

Mart ayında sayılı günlerdeyiz sanırım hava bugün çok soğuk.. Caminin avlusunda abdest sırasındaki arkadaşımı bekliyorum. Kulağım vaizde, yaklaşan Recep ayının bereketinden bahsediyor. Caminin önü çok kalabalık, çok şükür cuma namazlarının bereketi de, cemaati de bol oluyor. Ortalık bayram yeri gibi mübarek… Selamlaşan kucaklaşanların haddi hesabı yok. Allah sayılarını arttırsın. Bu coşku ve hengâmenin arasında bank’ın üzerinde tek başına oturan on beş yaşlarında bir delikanlı dikkatimi çekiyor. Camiye gelen cemaate hüzünlü bir şekilde tek tek bakıyor. Belli ki dertli kendisi susmuş adeta gözleri konuşuyor. Bekler iken iki laf edeyim diye usulca yanına sokuluyorum. Lakin kahramanımız biraz mahcup birazda tedirgin..

Selamun Aleyküm,

Daha ilk cümlesinde gırtlaktan çıkardığı ayn harfinin hakkını vererek kendisini ele veriyor.

Aleyküm Selam…

Durumu anlayınca şefkatle gülümseyerek sohbet etmek istiyorum.

Keyfe Haluke?

Elhamdulillah..

Lakin yüz ifadesinde hiçbir değişiklik yok. Gülmeyi unutan o gözlerini hep kaçırıyor benden. İsmi Hasan, Suriyeli imiş kenar mahallelerden birine yerleşmişler. Hal hatır derken ezan okunuyor. ‘’Gazeteci olduğumu namaz sonrası için biraz sohbet etmek istediğimi’’ söylüyorum. Belli ki tembihli, ne he diyor, nede yok..! Sonra kalabalığın içerisinde birden kayıp olu veriyor.. Gözlerim onu arıyor ama nafile.. Namazdayım lakin sanki cuma namazını da vesveseye verdik, Allah kabul etsin. Fakat aklımdan hiç çıkmıyor acaba çıkışta tekrar görüşebilecek miyiz?

Namaz biter bitmez dışarıda görüştüğümüz banka doğru hızla ilerliyorum. Hasan konuştuğumuz yerde ve beni bekliyor çok mutlu oluyorum. Tekrar cumasını tebrik edip Hasan’a yemek yemeyi teklif ediyorum ama o bunu kabul etmiyor. ‘’O zaman gel hadi şu karşıda oturup çay içelim’’ deyince cebinden akıllı olmayan bir telefon çıkarıp birisini aradı. Sanırım annesiydi aradığı kişi. Bir taraftan iri gözleri ile beni takip eder iken, diğer taraftan da durumu kendi lisanı ile annesine bahsedip izin alıyor.

Evet, muhatabımız Hasan Suriyeli, cuma namazını eda etmek için her Müslüman gibi camiye gelmiş. Dört yıl olmuş ülkemize geleli, çat pat Türkçe konuşuyor. Baza üreten bir mobilyacının yanında haftada dört gün çalışıp ustasına çıraklık yapıyor imiş. Evin geçimi Hasan’da anlayacağınız. Üç kız kardeşi ve annesi ile birlikte ülkemizde şimdilik misafirler. Şimdilik diyorum çünkü vatanını çok özlüyor. İlk fırsatta döneceklermiş. Babası esnaf olduğu için savaştan önce durumları da çok da iyi imiş. İki katlı bahçeli evlerini ve arkadaşlarını çok merak ediyor. Yaşadıklarına inanamıyor.’’ Allah kimseyi bizim düştüğümüz bu duruma düşürmesin’’ diyor. Dört kişi bir apartmanın bodrumunda yaşam mücadelesi veriyorlarmış.. Ama asla isyan etmiyor şükrediyor bugünler elbet geçecek diyor. Yanlış davranışta bulunan Suriyeli hemşerilerinden utanıyor. Her milletin iyisi de kötüsü de vardır deyip ekliyor ‘’onlar çok azlar, esasen bizler iyi insanlarız’’ diyor.

Yaklaşık beş yıl önce babasını ve ağabeyini zalim Esad’ın askerleri gelip zorla götürmüşler. Bizimle birlikte savaşacaksınız diye.. Kendinden iki yaş kadar büyük ağabeyi de birkaç ay sonra Özgür Suriye Ordusuna katılmış. Üçü de henüz ne için ve kiminle savaştıklarına bir anlam veremeden bu kahpe savaşta çok fena can vermişler. Önce babasını sonra ağabeylerini üç beş ay arayla kendi elleri ile tek tek kefenleyip kara toprağın kara bağrına vermiş.

Hayata tutuna bilmek adına bundan dört yıl önce annesi ve kardeşleri ile birlikte bu ölüm çukurundan kaçıp Akçakale sınır kapısından Türkiye’ye sığınmışlar. Cumhurbaşkanımız Erdoğan’a ve bizlere çok dua ediyor. Tam bir Erdoğan hastası Erdoğan olmasa idi şimdi bizde çoktan toprak olmuş ölmüştük diyor. ‘’Din kardeşi olmak ne güzelmiş, Vatanınızın kapısını bizlere açtınız yoksa Esad ile Deaş’in mermileri arasında bizlerde orada can verecektik’’ diyor.

’Çanakkale’de sırt sırta şehit olan dedelerimiz gibi bizde 15 Temmuzda ailecek sokakta, Erdoğan’ın yanında idik’’ diyor. ‘’En iyi biz biliriz vatansız kalmanın ne demek olduğunu’’ deyip olanları İslam düşmanlarının bir oyunu olarak görüyor. Allah korusun bizim gibi sizin ülkenizi de talan edeceklerdi diyor.. Babasının yokluğunda Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ı adeta bir baba gibi görmüş. ‘’Baba çok önemli’’ diyor. Devlet başkanlarını da baba gibi görüyor. ‘’Babanın aldığı yanlış kararlar nasıl bir evi felakete götürürse devlet başkanının aldığı yanlış kararlarda koca bir ülkeyi felakete sürükler’’ diyor. ‘’Keşke bizimde Erdoğan gibi bir devlet başkanımız olsa idi..’’ diyerek gözleri dalıp gidiyor.

Hasan, vatanını anası gibi görüyor ve onu çok seviyor.. ‘’Mümkün değil diyor bir başkasına öyle kolayca hemen ana demek.. Vatan ana kucağı gibidir, analar ise kutsal. Hiçbir yerde bulamazsın işte o tadı çünkü analar yürekten sever. Vatansız kalmak zor işmiş, anasız babasız dımdızlak orta yerde öylece kalmakmış vesselam.. Her şey bir anda başladı kâbus görüyoruz sandık. Yoksa biz istermiydik bu durumlara düşmeyi aklımızın ucundan bile geçmezdi bu yaşadıklarımız…’’

‘’Kimimiz sularda boğulduk kimimiz dikenli yollarda can verdik. Tecavüze uğradı analarımız bacılarımız.. Avrupalılar tellerin ardında bizleri sınır boylarında ölüme terk ettiler.’’ Çocuğu kucağında koşar iken onlara çelme takan gazeteci kılıklı kadını hiç unutmamış… ‘’ On binlerce çocuğumuzu Avrupa iç etti akıbetleri nedir bilen hiç kimse yok.. Acılarımız henüz dinmeden, korkunun ördüğü duvarlar henüz kalkmadan, birde hayata tutunmaya çalışmak gerçekten zor imiş.. Meğer vatanı olmayanın şerefi de namusu da olmuyor muş …Şimdi anladım ki tek suçumuz Müslüman olmakmış..’’ Bir saat sürdü Hasan ile sohbetimiz. Çok şey sığdırdı bu kısa sohbete.. Ben on beş zannetmişim yaşını, konuşunca anladım ki otuz beş.. Yaşadıklarını bir türlü içine sindiremiyor. Kaynaşamadık bir türlü diyor. Kaybettiklerine üzülüyor vatanı memleketi adeta burnunda tütüyor ..

Evet, kıymetli dostlar; Esasen Hasanın hikâyesi hepimize ders olmalı ve bam telimize dokunmalıdır. Vatanımızın da devletimiz inde, birliğimiz inde, beraberliğimiz inde kıymetini çok ama çok iyi bilmeliyiz. Çok değil bundan sekiz ay önce 15 Temmuz gecesi bir araya gelen hakikat kaçkını hainler bizimde vatanımızı elimizden almak istediler. Kalbini ve vicdanını Pensilvanya´daki satılmış bir meczuba kiraya vermiş bu hainler sürüsü, bizleri vatanımızdan yani anamızın bağrından koparıp ayırmak istediler.

Biz Türkler asırlar boyunca dinimize, vatanımıza, bayrağımıza, ırz ve namusumuza sonuna kadar hep sahip çıkmışızdır. Bizde vatan sevgisi imandan gelir. Bizler vatan uğrunda kanlarıyla destanlar yazan, şehitler ve gazilerle dolu bir milletin torunlarıyız. Ecdadımızın bu vatan topraklarını bizlere nasıl emanet ettiğinin bilinci içerisindeyiz. Türk Milleti’nin vatanına olan sevgisi ve bağlılığı tarihsel bir gerçektir ve milletimizi diğer milletler arasında üstün kılan en asil özellikte işte budur. Türklerin, diğer tüm milletlere örnek olması gereken vatan ve millet sevgisi, bize şanlı tarihimizin en önemli miraslarından birisidir.. ‘’Vatan için ölmekse kaderim, böyle kaderin ellerinden öperim’’ Diyen cennet mekan merhum Mehmet Akif Ersoy’un kanındanız biz.. Allah yolunda ölmek, Yüce Allah’ın dini için, peygamberi için savaşıp şehit olup bu kutsal makamı elde etmek her Müslüman’a nasip olmazmış. Bu hususta Allah (c.c) onlar için, “Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın. Bilakis onlar diridirler’’ (Al-i İmran) buyurmuştur.

Bugün geldiğimiz nokta itibarı ile Türkiye’nin yeniden dirilişini istemeyen o kirli ve kanlı Haçlı zihniyeti vatanımıza ve bağımsızlığımıza yeniden göz dikmişlerdir. 15 Temmuzda taşeronları eli ile beceremedikleri darbe girişimini şimdi kendileri bizzat sahaya inerek yapmak istemektedirler. Tarih boyunca boyun eğdiremedikleri İslam’ın son kalesi ülkemize, hayâsızca açıktan saldırmaktadırlar. ABD, İngiltere ve bazı AB Ülkelerinin açıkça ’’Hayır’’ kampanyalarına destek vermesinin sebebi ‘’Erdoğan’ı durdurmak ve Anadolu’nun yeniden dirilişine engel olmaktır.’’

Onun için 16 Nisan referandumu çok mühimdir. ‘’Bu alçakların alayı ile hesaplaşma ve ayaklarımızdaki prangalardan kurtulma günüdür.’’ Aynaya bakmaya tahammülü olmayan bu düşünce namussuzları için artık deniz bitmiştir… Artık bundan böyle umutlarımızı hadım etmelerine müsaade etmeyeceğiz. ‘’Sandıklardan çıkacak ‘’Evet’’ oyları ile; Türkiye için artık darbeler, muhtıralar kumpaslar tezgahlar dönemi sona erecektir. ‘’Hac ile Hilalin savaşını yeniden başlatmak isteyen engereklerden dünyadaki tüm mazlumların ve Müslümanların intikamını alacak bu ırkçı ve faşist Avrupa’ya geren dersi vereceğiz. ‘’Suçluyu affeden hâkimin, kendisi mahkûm olurmuş.’’ Bu sefer biz bu alçakları affetmeyeceğiz. Ne diyordu Hasan? ‘’İyi ve adil yönetilen devlet, baba gibidir. Devletinizi iyi yöneten sizi ölümüne seven Erdoğan’a sonuna kadar sahip çıkın..’’

Eyvallah kardeşim tabikide Evet, sahip çıkacağız EvelAllah..