Evet, iktidarın yıllara dayanan Suriye politikasında ki devasa hataları, yanlışları ve burun dikine giden, farklı bütün ses, öneri ve ikazlarına dair kulak tıkayan tavırlarına dair ciddi miktarda ki muhalif rezervimiz elbette caridir. Ancak, içinde bulunduğumuz konjonktür, ahval ve şeriat, bu rezervin tehir edilmesini de zaruri kılmaktadır.
Evet, iktidarın yıllara dayanan Suriye politikasında ki devasa hataları, yanlışları ve burun dikine giden, farklı bütün ses, öneri ve ikazlarına dair kulak tıkayan tavırlarına dair ciddi miktarda ki muhalif rezervimiz elbette caridir. Ancak, içinde bulunduğumuz konjonktür, ahval ve şeriat, bu rezervin tehir edilmesini de zaruri kılmaktadır.
Hatalar ve yanlışlar sonrasında ki Fırat kalkanı harekatı, Afrin harekatı, pençe harekatları ve nihayetinde Barış Pınarı harekatına aynı oranda takdir ve taltifi vermeyi, acizane bir borç biliyorum. Özellikle de Fırat kalkanı ve Afrin harekatlarında ki muhteşem başarılı sonuçlar, son harekatın da nasıl bir sona evrileceğine dair umutlu ve inançlı bir kanı ve izlenim bırakmıştır.
Gerek Fırat kalkanı ve gerekse Afrin harekatları henüz başlamamışken dahi son derece umutlu, inançlı ve güven dolu olduğumu, her koşulda ifade etmiştim.
On beş Temmuz darbe kalkışmasının hemen sonrası ordudan atılan ciddi miktarda terörist kılıklı askerin ve özellikle de kalifiye kişilerin cezalara çarptırılmasana rağmen; , kısa zaman diliminde bu denli hızlı, bilinçli ve profesyonel şekilde kendisini toparlamış, komuta kademesini ivedilikle sistematik hale getirmiş ve hemen akabinde gerek içerde ve gerekse dışarda yapılan bunca başarılı operasyon sonrası ordumuz, her türlü iltifata ve takdire şayan bir pozisyonda kendisini konumlandırmıştır.
Bütün bu pozitif yapılanmaların yanı sıra siyasi iradenin de sarsılmaz şekilde dik duruşu, operasyonlara dair inançlı ve ısrarlı tavırlarından dolayı ayrıca bir hakkın teslimini de elzem buluyorum.
Yapılan bu son harekat olan Barış Pınarı harekatının da, daha evvel ki harekatlar gibi başarılı sonuçlanması demek, bundan sonra ki Suriye hesapların da Türkiye'nin çok daha etkin, yetkin olmasına ve alınacak kararlarda bütün taraflar kadar söz sahibi olmasının önünü sonuna kadar açacaktır.
Ve ayrıca bütün bu harekatlar bir kez daha ama çok daha rijit şekilde göstermiştir ki, Türkiye her ne kadar bir takım sıkıntı ve sorunların içerisinde bulunuyor olsa da, kararının alınmadığı hiçbir hesabın nihayete ulaşamayacağını göstermesi bakımından son derece önemli ve anlamlıdır.
Türkiye'nin içerisinde olmadığı, karar ve onayının alınmadan yapılacak herhangi bir işi ve hesabın akamete uğramaması mümkün değildir. Türkiye'den bağımsız her türlü niyet, hesap ve çaba akamete uğrayacak ve henüz başında iken kadük kalacaktır.
Bu Milletin gerek tarihi tecrübesi, gerek devlet aklı ve gerekse vatan anlayış ve tasavvuru, her türlü hesabın allak bullak olmasına sebebiyet verecek derece de sayısız nüvelerle doludur. Üstelik bu hesaplara düşenlerin ve yapanların cüsselerinin ne ve ne kadar olduğunun da hiçbir önem ve ehemmiyeti de yoktur.
Burada dikkat çekmek istediğim bir başka hususta, gerek vatandaşımız olan Kürtlerin ve gerekse harekat yaptığımız sınırlar içerisinde ki mukim Kürtlerin, uygulanacak akılcı, doğru ve vicdani siyaset çerçevesinde sisteme entegre etmek ve onları, alçak emelleri olan başkaca oyunların içerisinde bulunmalarına engel olmaktır. Gerek Türkler ve gerekse Kürtlerin anlamaları ve kabul etmeleri gereken bir gerçek vardır ki, bu coğrafya ne Türklerden ve ne de Kürtlerden bağımsız düşünülebilir bir coğrafya değildir. Salt kafatasçı, salt hamasi sözlerle sorunların aşılamadığı ve aşılamayacağı gerçekliği, defalarca test edilmiş bir gerçek olarak karşımızda durmaktadır. Türkiye ve Türkler, Kürtlerin birincil ve asli unsur olduklarını teyid etmenin de ötesine taşıyan bir takım politikalar gerçekleştirmeli ve bütün bunları yaparken de buyurgan bir tavırdan vareste eşit bir düzlemde yapmalıdır.
Bir başka bilinmesi gereken önemli hususta, Türkiye ve Türklerin hesaba katılmadığı, başka devletler ve unsurlardan medet uman inanç, girişim ve eylemlerin de sahiplerine tat ve murat getirmeyeceği gerçeğidir.
Yıllara dayanan ve son derece acı ve büyük maliyetlere sebebiyet vermiş tecrübeler, her iki unsurun da ders alması gereken örneklerle doludur. Ne Türkiye Kürtlersiz ne Kürtler Türkiyesiz bir sonuca ulaşması mümkün değildir. Birbirini yok sayan, küçümseyen, farklı ve anlamsız girişimlerin, kimselerin hanesine sevap getiren davranışlar olmadığını anlamamızın zamanı geçmektedir.
Türkiye büyük bir devlettir ve bu büyüklüğünü her zaman ve koşulda herkese gösterebilir güç ve kudrete de haizdir. Bu çıplak ve yalın gerçekliğe rağmen, hala aklını, vicdanını başka yerlere kiraya vermiş olanlar bir kez daha düşünmeli ve bu kanayan yaraya daha fazla tuz ekmenin zararlarına bir son vermelidir.
Rabbimiz, evlatlarımızı sana emanet ettik. Onları mağlup ve mahcup eyleme