Bak Ağrıyor Anne, Gördün mü?

Merhaba sevgili dostlar

Çocuklarımız dünyaya gelir. Bizler de bir heyecan ailemize yeni bir üye daha katılmıştır. Mini minnacık, şirin mi şirin, mis kokulu misafirin önce kime benzediğinin tahlili yapılır. Sağlık sıhhat afiyet dilekleri ve kutlamaların kabulünden sonra kulağa ezan sesiyle okunan seçkin bir isimle müsammalanır. Bu arada isim İslam dinine uygun, güncel, anlamlı, az duyulan olmalı. Ne de olsa bizim çocuğumuz özel ve bir tane. İlk zamanlar vaktin çoğunu dünyaya yeni gelen bebek alır. Oysa bilinç düzeyinde henüz bunun farkında bile değildir. O sıralar anne babanın en büyük coşkusu bebeğin ilk gülücüğü, ilk anlamlı bakışıyla ebeveynini tanıdığının anlaşılmasına tanıklık etmek olur. İlk biberonu, emziği, tulumu, süslü beşiği, donanımlı odası nasıl da güzeldi. İlk agu’ su, parmaklarımızı kavraması, ayak başparmağını ağzına kavuşturması büyük bir keyifle izlenir. Bir müddet görülmezse zihin görüntüleri özlemle kısa metraj göz önünden geçer, dudaklarda bir gülümseme.

İlk adımı, pabucu, poposunun yere çarpmasıyla bizim koruma içgüdüsüyle ona doğru yerimizden fırlamalarımız…

Onun oyuncak oynamaya başlamasıyla, bizler halletmemiz gerekenleri yapmaya başlarız.

Televizyon ya da video izleyecek kadar biraz daha büyüdüyse biz biraz daha işlerimize zaman ayırabiliriz.

Derken okula bırakabiliyor, daha uzun vadeli işlerimize daha bir vakit ayırabiliyor oluruz. Sosyalleşen bununla birlikte artık bize anlatacak bir şeyleri olan çocuğa daha az görünür olmaya başlarız.

Maddi ihtiyaçlarının giderilmesini ön plana almakla kahraman anne-baba rolüne hızlı bir şekilde bürünürüz. Agularını tebessümlerini özlemle bekleyen bizler, kahkahalarını duymaz oluruz.

Sonra ne mi olur?

O kahkahalar silikleşmeye, bize anlatacakları azalmaya, aynı mekanı teneffüs etmek bile fazla gelmeye başlar.

Beraber güldüğü arkadaşları, aynı duyguları hisseden kankileriyle zamanını geçirmeleri öncelikleri olur. Evladım eve ne zaman geleceksin soruları, beni beklemeyinlerle yanıt bulur.

Sonra biz kendi aramızda bu çocuk evi otel gibi kullanıyor demeye başlarız.

Peki neden?

Çünkü, anne babasının heyecan, sevgi ve ilgisine ihtiyacı hep var. ihtiyaç duyduğunda heyecanı gözlerde, sevgiyi kalpte, ilgiyi ellerin başlarında gezmesiyle hisseder. Konuştuğunda dinlenildiğini bilir.

Çocuk büyüdükçe ona ayrılan zaman azaldıkça aradaki mesafeler artmaya başlar.

Bir şeyin dediğinde otomatik pilota bağlamış olarak aynı sorular ve cevaplar tarafımızdan verilir. Çünkü kendi gözlüğümüzle bakarız.

Yengeç yan yan yürürmüş. Anne yengeç yavru yengeçe sitem eder ,doğru yürü yavrum diye… Yavru yengeç annesine döner ve önden sen bir yürüsen doğruyu göstersen anne der..

Havanın efil efil estiği ılık bir bahar gününü hissettiren cumartesi öğlen Vatan caddesinden bindiğim Beyazıt otobüsünde 3- 4 yaşlarındaki çocuk alnının saçla birleşen dip noktasını sol eliyle ovuşturmakla meşguldü. Döndü annesine bak anne ağrıyor, dedi. Anne 7 yaşlarında görünen yan koltuktaki diğer çocuğunun paltosunu düzeltiyordu. Çocuk bu defa ilgi arayan puslu gözlerini annesinin gözlerinin içine dikerek, annesinin sağ elini alıp ovuşturduğu alnına götürdü. Başını evet anlamında bir aşağı bir yukarı sallayarak sordu;

Bak ağrıyor anne, gördün mü?

Ve yazar burada bize sorar; ağrı bakınca görülebilen bir şey mi?

Suzan ÖZÇELİK