Bağnazlık, İslam dinini Allah’ın Kuran’da bildirdiği ve
Peygamberimiz (s.a.v.)’in yaşadığı İslam’dan çok farklı bir
anlayışı İslam dini gibi göstermeye çalışan bir sistemdir.
Günümüzde bağnazların İslam anlayışı, İslam dışında bambaşka bir
inanca dönüşmüştür. Çünkü bağnazlıkta, Kuran ve sünnet değil,
hurafeler ve bidatlar esastır. Ancak bağnazlar İslam adına ortaya
çıktıklarını iddia ederler.
Farklı din anlayışından bahsederken sadece kulluk ibadetleri ve
dini kuralları değil, sosyal hayattaki olmazsa olmaz olan sevgi,
saygı, barış, sanat, şefkat, samimiyet ve dürüstlük gibi değerleri
de, Allah’ın bize göndermiş olduğu yol gösterici kitaba yani
Kuran’a uygun olmayan, hatta karşı olan davranış
sergileyebiliyorlar. Biraz daha detaylandıralım:
Bağnazlar İslam Dininin Temeli Olan Sevgi ve Barışı anlamaz ve
ehemmiyetini bilemezler.
Bağnazlar çiçeklerden, çocuklardan, hayvanlardan kısacası Allah’ın
yarattığı her türlü güzellikten gerektiği gibi hoşlanamaz ve
onlarda olan sevimliliği göremezler. Onların genel anlayışları
korku üzerine kurulmuştur.
Ruhlarında güzelliğe, sevgiye, saygıya dair büyük bir eksiklik
olduğundan içleri ve ruhları bu güzelliklerden yoksun ve karadır.
Zaten aslen ruhlarındaki bu boşluk nedeniyle bağnaz ve
anlayışsızdırlar. Bu nedenle de her türlü güzelliğe, estetiğe,
sanata, bilime, neşeye, sevince hatta mutluluğa yanlış olarak
bakarlar, bununla da kalmayıp hayatın önemli bir parçası olan
kadınlara dahi düşmanlık beslerler.
Sevginin ve saygının olmadığı, nefretin ve öfkenin hakim olduğu,
temizliğe, sanata ve bilime karşı olan, neşenin ve güzelliklerin
yasaklandığı, kadınlara ve çocuklara sebepsiz bir öfke duyan bu
sistem, aslında şeytanın insanları din ahlakından uzaklaştırmak
için meydana getirdiği bir beladır. Dolayısıyla bu zihniyetin hakim
olduğu bir dünya adeta cehennem gibi sıkıcı ve karanlıktır. İşte
insanlar bağnazlığın bu şeklinden çekinirler.
Oysa gerçek İslam dini, sevgiyi, saygıyı, dostluğu, fedakârlığı,
yardımlaşmayı, affedici olmayı kısaca güzel olan her ahlak
özelliğini emreder. Yüce Allah bir ayette İslam dininin sevgi ve
yardımlaşma özelliğini şöyle haber verir:
“Kendilerinden önce o yurdu (Medine’yi) hazırlayıp imanı
(gönüllerine) yerleştirenler ise, hicret edenleri severler ve
onlara verilen şeylerden dolayı içlerinde bir ihtiyaç (arzusu)
duymazlar. Kendilerinde bir açıklık (ihtiyaç) olsa bile
(kardeşlerini) öz nefislerine tercih ederler. Kim nefsinin “cimri
ve bencil tutkularından” korunmuşsa, işte onlar, felah (kurtuluş)
bulanlardır.” (Haşr Suresi, 9)
Bağnaz kişi, kimseyi sevmediği gibi kendisi de sevilmez, çünkü
kimse bağnazın mantığından ve yaşam şeklinden, düşünce tarzından
hoşlanmaz, hatta nefret eder. Bağnazlar kendi mantıkları gereği
diğer bağnazları davranışlarından ötürü eksik veya yanlış
gördüklerinden dolayı sevmezler, bu nedenle kendi aralarında
sürekli olarak ayrılık ve husumet vardır. Hiçbir zaman birlik
içinde, rahat ve mutlu bir şekilde yaşayamazlar.
Gerçek İslam’ı yaşayan Müslümanlar ise neşeli, dışa dönük, saygılı,
dürüst, sevgi dolu, şefkatli, dostluk kardeşlik ve tolerans gibi
değerleri savunan İslam mantığı üzerine kurulu olan, demokrasi ve
özgürlüğü savunan, modern ve ileri görüşlüdürler.
Bağnazlar Sanat ve Estetik Anlayışından Yoksundurlar
Bağnazlar, Kuran’da olmayan emirleri İslam dinine dahil etmeye
çalışırlar. Kuran’da kendi dünya görüşlerine, kendi anlayışlarına
ve hurafelerine uymayan hükümleri ve emirleri varsaymazlar hatta
bazılarına göre (haşa) „O Ayetin hükmü kalkmıştır ya da bu devirde
geçerli değildir” diyerek reddederler.
Bilime olduğu gibi, sanata da karşıdırlar. Onlar için, Kuran’da
güzelliklerin övülmesi, sanatın, bilimin teşvik edilmesi (Allah’ı
tenzih ederim) Allah’ın istemediği bir şeydir, bunlar Müslümanların
değil, dinsizlerin ilgilendiği konulardır. Oysa güzelliklerden ve
estetikten zevk almak derin imana sahip insanlara ait bir
özelliktir. Allah insanın ruhunda, güzelliğe karşı bir duyarlılık
hissi yaratmıştır. Ancak, bu estetik anlayışının açığa çıkması ve
gelişmesi, insanın imanı ve aklı ile doğru orantılıdır. Müminler
karşılaştıkları bütün güzellikleri yaratanın Allah olduğunu
bildikleri için, bu güzellikler karşısında heyecan duyarlar.
Kendilerine bunların tümünü sunan Allah’ın gücünü ve sanatını
gereği gibi takdir etmeye çalışırlar.
Bağnazlar Kadın Düşmanıdırlar
Bağnazlar kendisi gibi düşünmeyen insana değer vermez hatta onları
bilgisiz gördüklerinden zavallı gözüyle bakarlar, canlı varlıklara
da sadece ihtiyaçları olduğu derecede önem verirler.
Ruhlarında inceliğe, şefkate ve merhamete yer yoktur diyecek kadar
azdır.
Kadını da birçok kötülüklerin sebebi olarak görürler fakat aynı
zamanda da ihtiyaçları olduğundan tamamen saf dışı bırakamadıkları
için üçüncü sınıf muamelesi yapmayı uygun görürler ve
bağnazlıklarının derecesi (boş bulundukları anda) kolaylıkla
anlaşılabilir. Çünkü din ve irk fark etmeden, dünya üzerinde
yasayan bağnazların, ana özelliğidir.
Halbuki Allah Kuran’da kadınların erkekler için sükun
bulabileceklerini, sevginin, merhametin, fedakârlığın ve
yardımlaşmanın yoğun bicinde yaşandığı kadınların, Allah’ın
mucizelerinden olduğunu bildirir.
“Onda ‘sükun bulup durulmanız’ için, size kendi nefislerinizden
eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet kılması da, O’nun
ayetlerindendir. Şüphesiz bunda, düşünebilen bir kavim için
gerçekten ayetler vardır.” (Rum Suresi, 21)
Bağnazlar Samimiyet ve Dürüstlükten Uzaktırlar
“Dillerinizin yalan yere nitelendirmesi dolayısıyla şuna helal,
buna haram demeyin. Çünkü Allah'a karşı yalan uydurmuş olursunuz.
Şüphesiz Allah'a karşı yalan uyduranlar kurtuluşa ermezler.” (Nahl
Suresi, 116)
Bilindiği üzere de yalan söyleyen biri samimiyet ve dürüstlükten
uzaktır, hangi konuyla ilgili olursa olsun.
Yukarıdaki ayette de bildirildiği gibi bağnazların
sahtekârlıklarını örtebilmek için en çok başvurdukları yollardan
biri de; Allah adına yalan söylemeleridir. Aslında bağnazlar
bilmedikleri birçok konuda yalan söylemeyi bir alışkanlık haline
getirmişlerdir. Dini olduğundan daha zor göstermek için dinde
olmayan konuları var gibi gösterirler veya dinde olanları dinde
yokmuş gibi tanıtırlar.
Helal olan şeyleri kendilerine ve çevrelerine haram kılarlar ya da
haram olan şeyleri helal kılarlar, bunlara da kaynak olarak Kuran
dışında olabilecek tüm imkânları kullanırlar.
Oysa Allah helal ve haram kıldığı her konuyu Kuran'da bildirmiş,
Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in hadislerinde de bu konular
açıklanmıştır. Bu nedenle gerçek İslam ahlakını yaşayan kişiler
yalnızca Kuran’daki haram ve helallere ve Peygamber Efendimiz
(s.a.v.) sünnetine uyarlar. Bu yaklaşımları ve Allah’ın sınırlarını
koruma konusundaki titizlikleri onları dürüst ve samimi yapar. Bu
kimseler bağnazların aksine, doğru sözlü olduklarını kanıtlamak ve
çevrelerindeki insanları samimiyetlerine ikna etmek için özel bir
çaba harcamaya gerek duymazlar.
Bağnazlık Tehlikesinin Önünü Kesmek İçin Neler Yapmalıyız?
İslam’da olmayan bütün bu bağnaz inanışların İslam’dan gibi
gösterilmiş olması ve insanların da buna ikna edilebilmiş olması
hayret edilecek bir durumdur. Bağnazlığın başlıca sebeplerinden
biri de; kendileri için gönderilen ve yol gösterici olan bir
kitabı, yani Kuran’ı kendi anlayacakları dilde okumamış
olmalarıdır, dolayısıyla yalana yanlışa açık bir duruma
gelmektedirler.
Neler yapabiliriz sorusuna gelince;
Allah bir ayetinde şöyle belirtmiştir: “Hakkı batıl ile örtmeyin ve
hakkı gizlemeyin. (Kaldı ki) siz (gerçeği) biliyorsunuz. (Bakara
Suresi, 42). Müslümanlara düşen görev de; bu doğruları samimi
olarak yaşayıp diğer insanlara da göstermek ve anlatmaktır. Eğer
bizler, İslam’ın gerçek yönünü, güzelliğini, ruhumuza vereceği
huzuru, barışı, dostluğu, tüm hücrelerimize kadar işleyen sevgi
hissini tam yaşar ve herkese anlatarak yaygınlaştırırsak, bu sevgi
çığ gibi büyür ve tüm dünyayı kaplar. Böyle güçlü bir sevgi
platformunda bağnazlar Kuran’da hiçbir şekilde yer almayan, kendi
ürettikleri hurafeleri geliştirecek ve yaşatacak bir zemin
bulamazlar. Bağnazlık tehlikesinin ateşi ancak bu şekilde
söndürülebilir.
oktaykocaman2013@gmail.com / https://twitter.com/oktay_kocaman