BABAM..!
Zaman zaman tekrar etmeyi tercih ederim.
Annesi ve babası sağ olanlar, bayram
olarak görsünler. Ebeveyn duasının alternatifi yoktur.
Anneler bizi karnında dokuz ay taşımakla kalmadı. Doğurmanın nasıl
bir vaka olduğunu biz erkekler ancak teorik olarak biliriz. Onu
annelere sorun.
Annelerimiz bizi doğurduktan sonra
6-7 yaşına kadar bize nasıl kol-kanat gerdiklerini anlatmak için
kelimeler kifayet etmez.
Annelerimizin hayatta olmaları bizim
için en büyük şanslardan biridir. Anne duası, duaların
şahıdır.
Sabah namazlarını annemizin yanında
kılmak, umreye gitmek gibidir.
Her anne, evladının her gün sesini
duymak ister.
Annelerimize her gün hiç olmazsa
telefon etmeliyiz.
Annelerimizin alternatifi
yoktur.
Babalarımızın da…
2005 yılıydı.
Bir ara babam çok
rahatsızlandı.
Yanındaydım.
İnanmış insanlar
böyle zamanlarda “doktor, doktor” diye
bağırmazlar.
Bana “beni kıbleye çevir” dedi. Kıble
her Müslümanın yönünü döndüğü cihettir.
İnanmak böyle bir
şeydir.
Belli ki, ebedî âleme gitmeye
hazırlanıyordu.
Kıbleye çevirdim.
Daha sonra babam sıhhatine
kavuştu.
Aradan yıllar geçti.
2014 yılının 12 Ekim günüydü. Her
zaman olduğu gibi ezberinde olan Yasin-i şerifi okumaya başladı.
Annem okuyor, babam da peşinden devam ediyordu. Dördüncü sayfaya
gelince babamın mecali kesildi.
Saat 17. 45’ti. Babam hakka yürümüştü.
Babamı “kaybetmedik”. Ben şahsen “kaybetmek” lafını tercih etmiyorum.
İnanmış bir insan olarak “kaybolmayı” reddediyorum.
Ebedî âleme gitmenin “kaybolmak” olmadığına kanaatim tamdır.
Ben bilirim ki, herkesin babası kıymetlidir. Benim de öyle.
Mümin ve mümine, müslim ve müslime kardeşlerimden Fatihalar beklerim.