Ortadoğu yeni gelişmelere gebe olacak gibi görünüyor. Zira Amerika Afganistan’da bulundurduğu askeri varlığının önemli bir kısmını Kuveyt’e taşıyor. 2015 yılında bu bölgeye yerleşmeyi gerçekleştirileceği yazılmaktadır. Kuşkusuz ABD’nin böyle bir karara varması Ortadoğu açısından yeni bir anlamı olmalıdır. Büyük Ortadoğu Projesinin sürdürebilirliği ve bu süreçteki yeni revize stratejiler bağlamında bu karar çok önemlidir. Konunun anlamlandırabilmesi adına şöyle bir geçmişi hatırlayalım.
ABD. askeri varlığı Irak savaşından sonra Afganistan’a kaydırılmıştı. Amaç Taliban ve benzeri radikal unsurları bertaraf etmekti. Sonuç tam bir fiyasko. Öyleki, ,kan ve göz yaşı daha artarak devam etmekte olup, şu an. Amerikan destekli Afganistan yönetimi Taliban ve onunla bağlantılı unsurlarla anlaşa zemini arıyor. Afganistan bataklığında netice alamayan ABD , ikinci Obama döneminde askerlerini buradan bütünü ile çekme kararı almıştı. Ancak gelinen noktada tekrar istikamet Ortadoğu’ya dönmüş görünmektedir. Tarih tekerrür etmektedir. Öyleki, Afganistan’daki askeri varlığının bir kısmını ABD,Pakistan’a hibe bir kısmını Afganistan’da yok edip, bir kısmını da ABD’ye geri götürdü. Önemli bir kısmını ise Kuveyt’e transfer ediliyor. Kuveyt Basra körfezinde ABD askeri varlığının yeniden yapılanma içine girmesi Ortadoğu’daki yapılanmalar ve bunların sürdürülebilirliği açısından önemlidir.
ABD’nin Ortadoğu projesi bağlamında Irakt’a fiili üç bağımsız yapı ortaya çıktı. Bağdat ve Basra havzasında Şii hükümeti, Musul, Tikrit ve Telafer de İşit unsurları ve kuzeyde fiili Kürt devletidir. Bununla da kalınmadı dört yıllık Suriye iç savaşı sonucunda Irak benzeri yapılanmalar gerçekleştirildi. Bunlar Kuzey doğu Suriye’de Kantonlardan oluşan Kürt bölgesi, Halep ve batısında Özgür Suriye unsurları ve nihayet Irak sınırı ile Halep’e uzanan koridorda İşid ve uzantılı unsurlar ile Şam ve Lazkiye eyaletlerinde Nusayri merkezli Esed yönetimi ortaya çıktı. Amerika’nın Irak ve Suriye politikalarına makro ve mikro düzlemde bakıldığı zaman daha atomize olmuş bir Ortadoğu’yu amaçladığı aşikardır. Kuveyt çıkarması ise Ortadoğu’da ortaya çıkan bu defacto durumu bölgesel güçlerin müdahalesine meydan vermeden devam ettirmek ve bu yapıların uluslararası alanda meşrutiyetini sağlamaktır. Amaç şimdilik kendi elleriyle doğurduğu Elkaide ve İşid gibi radikal unsurları dağıtmak gibi görünse de gerçekte ortaya çıkan parçalanmışlığı daha derinleştirmek ve sürdürebilir hale getirmektir. Kuveyt’e ki askeri varlığı ise bunların dışında gelişebilecek iç ve dış müdahalelere fırsat vermemektir. Sonuç olarak Ortadoğu enerji kaynaklarının kontrolü ve İsrail’in varlığı ve güvenliği daha emin bir duruma getirilmiş olmaktadır. Bu haliyle devam ederse İslam dünyası daha çok çatışmalara gebe kalacak görünmektedir.