Ebu Necip Sühreverdi, bugün İran sınırları içinde kalan ve pek çok “Sühreverdi” yetiştirmekle şöhret bulan Sühreverdi köyünde dünyaya gelir. Dönemin en önemli kültür merkezi olan Bağdat’ta ve daha sonra Isfahan’da iyi bir eğitim alır.

KUDÜS VE FİLİSTİN'E TASAVVUFİ BAKIŞ ve SÜHREVERDİ TARİKATI VE ETKİLERİ 1

Ebu Necip Abdurrahman Sühreverdi (1097-1168)

Ebu Necip Sühreverdi, bugün İran sınırları içinde kalan ve pek çok 'Sühreverdi' yetiştirmekle şöhret bulan Sühreverdi köyünde dünyaya gelir. Dönemin en önemli kültür merkezi olan Bağdat'ta ve daha sonra Isfahan'da iyi bir eğitim alır. Zahid bir hayat yaşayan Ebu Necip, pek çok açıdan Sühreverdiye tarikatının kurucusu kabul edilir. Kardeşinin oğlu olan Şihabeddin Sühreverdi, tasavvuf kaynak klasiklerinden Avarifü'l-Maarif'i yazarıdır. Ebu Necip, pek çok tasavvuf büyüğü gibi hayatı boyunca hadis okutur. Şam'a yerleşir, burada dönemin büyük kumandan ve devlet adamı Selahaddin Eyyubi ile yakınlık kesbeder ve onun hocası olur. Nehcu's-sülûk fî siyaseti'l-mülûk adlı eseri, klasik İslam siyaset düşüncesinin kayda değer eserlerinden biridir. 'Nasihatname' türüne ait olan kitap, Selahaddin Eyyubi için yazılmış ve yazarı tarafından sultana bizzat takdim edilmiştir. Yazarın ve kitabının Osmanlı ile de ilginç bir münasebeti var. Ali İhsan Yurd'un bildirdiğine göre Fatih'in hocası Akşemseddin, nesep itibariyle Sühreverdiye ailesine ve Hacı bayram Veliye bağlanmadan önce bu tarikatına bağlıdır. Nehcu's-sülûk fî siyaseti'l-mülûk adlı bu eser. Rivayete göre Yavuz Sultan Selim tarafından dikkatlice okunmuş. Naima kendi tarih eserinde bu kitaptan sitayişle bahseder ve kısmî tercümelerinin bulunduğunu nakleder. Eserin Osmanlıca tam tercümesi, I. Abdülhamid döneminde Nahifi Mehmet Efendi (ö. 1788) tarafından yapılır. Mehmet Efendi, kitabı ilmî ve tarihî önemine binaen tercüme ettiğini söyler. Fakat bunu söylerken, içinde yaşadığı dönemin siyasî durumuyla, Selahaddin Eyyubi döneminde ortaya çıkan zafiyet ve çözülme hali arasındaki benzerliğe de dolaylı olarak atıfta bulunur. Selahaddin, Haçlı ordularından Kudüs'ü geri almış ve İslam dünyasına yeni bir umut aşılamıştı. 18. yüzyılda yaşayan Nahifi Mehmet Efendi, kendi döneminin Selahaddin Eyyubi'sini görebilecek miydi? Peki bugün İsrail zulmü altında inleyen Filistinli kardeşlerimiz ve Mescid-i Aksa bu asırda kendi Selahaddini Eyübisi'ni bulacak mı? Tasavvuf büyükleri gözü ile bu sırları çözmek ve sizi tefekküre sevk edip başka bakmamız gerektiğini söyleyebilirim.

Sühreverdî'nin o zaman ki bakış bu zamana ışık tutmakta devletlerde siyasetin amacı, yaradılışı gereği farklı olan topluluklar arasındaki farklılıkların anarşi ve çatışmaya dönüşmesini önlemek ve çokluk içinde var olan birliği ortaya çıkarmaktır. Siyasetin amacı tek düze, birbirinin aynısı homojen insanlar üretmek değil, bireyler ve topluluklar arasındaki farkları bir çiçek bahçesindeki ahenk gibi görmektir. Nasıl bir bahçıvan, bahçesindeki farklı çiçeklere aynı özeni gösteriyor, onları ayrık otlarından, soğuktan, hayvanların tasallutundan koruyorsa, devlet başkanı da yönetimi altındaki insanları aynı rikkat ve dikkatle idare etmelidir. Farklılık, yaradılışın bir gereğidir. Yöneticinin görevi farklılıkları ortadan kaldırmak değil, onu iyilik merkezleri bir enerjiye dönüştürmektir. Bu bakış açısının modern ulus-devletin tek tip insan, tek tip ulus, tek tip devlet modelinden ne kadar farklı olduğunu görmek zor değil. Girizgahtan sonra yarın ki yazımızda kaldığımız yerden devam edeceğiz