15 TEMMUZ HAİN DARBE TEŞEBBÜSÜ -3

İdari tedbirler olarak ifade edilen hususlar orta vadelidir. Devlete sızmış ve her türlü şekle girebilen bir yapının teşhisi kolay olmadığından temizlik çalışmaları 15 Temmuz darbe teşebbüsünden sonra başladı ve halen devam ediyor. Burada da basiret meselesinden dolayı yani Cumhuriyet ilk yıllarında yaşanan sosyo-kültürel tahribat neticesinde teşhis zorluğu sebebiyle halen devlet kuruluşlarında fetöcü yapının varlığı devam etmektedir. En taze örneği TRT Diyanet’te 22 Haziran 2018’de yayınlanan ve güftesi F. Gülen’e ait “Bulanlar Hakkı Bulur” başlıklı müziktir. Buna da “tasavvuf musikisi” diyorlar. 15 Temmuz hain darbe teşebbüsünün üzerinden iki sene geçmiş olmasına rağmen devletin televizyonunda şarkılı türkülü “tasavvuf” müziği adı altında fetö’nün eserleri yayınlanıyor. Fetö üzerinden ülkemizde ehl-i sünnet toplulukları zan altında bırakılıyor. Şehvet avcısı olduğu herkesçe bilinen ama sadece “seyredilen” Adnan Oktar oluşumuyla alakalı geç de olsa yapılan müdahale sadra şifa olmuştur. Ama Adnan Oktar’ı “tarikat” olarak gören ve bu yapıya dahil olanları “mürit” olarak isimlendirenler, bu şehvet avcıları üzerinden ehl-i sünnet kuruluşlarına saldırmaları manidardır.

Tasavvufla şarkı ve türküyü bir araya getirmek zaten Fetö’nün maksatlarından biri değil miydi? Hristiyanlıkla İslam’ı bir araya getirmek isteyen biri için tasavvuf ile sazlı-sözlü “birlikte” olmanın ne mahzuru olabilir? Papa’nın yanına giderek onun misyonunu üstlenen fetö’nün eserlerinin, devletimizin bir kuruluşu olan TRT-1’de yayınlanması kabul edilebilir mi?

Hadi diyelim TRT’de görevli olanlar itikadî meselelerde bilgi eksikliğine sahip olabilirler. Peki diyanete ne oluyor? Fetö’nün bu eseri TRT Diyanet’te yayınlanmıştır. Hem de 15 Temmuz’un yıldönümüne çeyrek kala. Diyanet işleri eski başkanlarından Mehmet Görmez hoca diyor ki, “diyanet rehber olmalıdır”. Devletimizin güzide bir kuruluşu olan diyanetin rehber olmasını toplumun bir ferdi olarak arzu ederiz ama önce diyanet, rehber olabilecek vasıfta olduğunu ortaya koymalıdır.

15 Temmuz hain darbe teşebbüsünün bir de siyasi yönü var. MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin ifade ettiği gibi “fetö meselesinin siyasi boyutu halen gizemini muhafaza ediyor”. Bu hususta ümit ederiz ki, maşeri vicdanı tatmin edici bir çalışma yapılır.

Fetö ile mücadelenin üçüncü boyutu itikadîdir. Kanaatimce mücadelenin nirengi noktası da budur. Fetö ile mücadelede takınılması gereken en güçlü donanım, ehl-i sünnet anlayışıdır. Başta diyanet teşkilatımız olmak üzere toplumun bütün katmanları ve hükümetimiz ehl-i sünnet anlayışını tahkim etmek durumundadır.

Ehl-i sünnet anlayışı asla mezhepçilik değildir. Ana yoldur. Sevgili peygamberimizi referans alan usuldür. Mezhepçilik uygulaması görmek isteyen İran’a baksın. Türkiye ne İran’a benzer ne de Suudi Arabistan’a. Türkiye bin yıldan beri ehl-i sünnet İslam’ının kalesi olan Türk milletinin yaşadığı son Türk yurdudur.

Asla hatırımızdan çıkmamalıdır ki, Türk milleti sadece Müslüman değildir. Türk milleti bin yıldan beri aynı zamanda İslamiyet’i temsil mevkiindedir. Asla ırkçı değiliz. Osmanlı’nın kurucu unsuru Kayı boyu Türk’tü ve bu hususta hanedan bazında hassasiyet gösterilmiştir. Fakat Osmanlı’nın takip ettiği politika ırk anlamında Türklüğü öne çıkarak ahengi ihlal etmemiştir.

Biz millet olarak temel referansımız sevgili peygamberimizdir.

Ve daima öyle kalacaktır.