ZİYA PAŞA YAŞASAYDI NE DERDİ ACABA?

Bilirsiniz Ziya Paşa, 19. yüzyılda (1825-1880) yaşamış, devlet umuru görmüş; ileri görüşlü, açık fikirli, sözünü esirgemeyen bir devlet adamıdır. Gördüğü her yanlışı, her hatayı korkmadan, çekinmeden dillendiren bu cesur adam, devrin baskıcı yönetimlerine karşı da özgürlüklerin ve meşrutiyetin bayraktarlığını yapmıştır.

Çoğumuz onu lise yıllarımızda ve gördüğümüz edebiyat derslerinden tanırız. Ziya Paşa’nın Terkib-i Bent şeklinde kaleme aldığı beyitlerini çoğu zaman farkına varmadan konuşmalarımızın arasına ileri sürdüğümüz düşüncelerimizin doğruluğunu kanıtlamak için konuk ederiz.

Ziya Paşa, dünyadan göçeli 138 yıl olmuş. Ancak onun söylediklerine baktığımızda sanki bu günleri görmüş de öyle söylemiş gibi gelir insana.

Ne diyordu Ziya Paşa;

“Yıldız arayıp gökte nice turfa müneccim

Gaflet ile görmez kuyuyu reh-güzârında”

(Birçok acemi müneccim, gökte yeni yıldızlar keşfedeyim derken gaflete dalar ve yollarının üzerindeki kuyuyu görmezler.) Günümüz müneccimlerine bakıyor da insan vah ki vah demekten kendini alamıyor.

“Onlar ki verir lâf ile dünyaya nizâmât

Bin türlü teseyyüp bulunur hânelerinde

(Onlar ki dünyayı sözleriyle düzene sokmak isterler, oysa onların evlerine gidip bakın, kendi hanelerinde bin türlü ihmal ve düzensizlik görürsünüz.) Hani günümüzde hemen herkese ahlâk ve erdem dersi veren kişiler var ya… Bir de aynaya baksalar bu aklı evveller…

“İkbâl için ahbâbı siâyet yeni çıktı

Bilmez idik evvel bu dirâyet yeni çıktı”

(Yüksek mevki için dostlarını çekiştirmek yeni çıktı; eskiden bu tür çirkinlikleri bilmezdik, bu çeşit hüner ve beceriler yeni çıktı.) Örneklememi ister misiniz?

“İnsana sadâkat yaraşır görse de ikrah

Yardımcısıdır doğruların Hazret-i Allah”

(İnsan hayatta ne kadar çok hile ve kötülükle karşılaşırsa karşılaşsın Allah’a ve vatanına bağlılıktan vazgeçmemelidir; çünkü Allah doğruların yardımcısıdır.) Eyvallah! İnsan, bir günümüzdeki ihanetlere, gaflet ve aymazlıklara bakıyor bir de dosdoğru olanlara… Mutlak bir gerçek var ki sonunda doğru olanlar kazanacaktır. , diyor.

“Milyonla çalan mesned-i izzette ser-efraz

Birkaç kuruşu mürtekibin cây-ı kürektir”

(Yüksek ve şerefli mevkilerdeki güçlerine güvenip milyonları çalanlar başı dik, alnı açık dolanırken; birkaç kuruş çalan hırsız kürek cezasına çarptırılır.) Ne söyleyebiliriz ki bu söze…

“Sâdıkları tahkir ile red kâide oldu

Hırsızlara ikram-ü inâyet yeni çıktı”

(Vatanına, milletine bağlı olanları aşağılamak ve onları reddetmek kural haline geldi, hırsızlara ikramda bulunmak ve yardım etmek ise yeni çıktı.) Demek ki yeni çıkmamış.

“Hak söyleyen evvel dahi menfur idi gerçi

Hâinlere amma ki riâyet yeni çıktı”

(Gerçi eskiden de doğruyu söyleyenlerden nefret edilirdi; ama hainlere saygı göstermek, onları koruyup kollamak, onların emirlerine uymak yeni çıktı.) Ziya Paşa’nın yaşadığı zamandan bu zamana riayet de epey mesafe almış.

“Eyvah bu bâzîçede bizler yine yandık

Zîra ki ziyan ortada bilmem ne kazandık”

(Eyvah bu oyunda yine bizler yandık; Zira zarar ortada bu konuda doğrusu hiçbir şey kazanmadık…) Sahi biz kaybettiklerimize karşılık ne kazandık?

“Seyretti havâ üzre denir taht-ı Süleyman

Ol saltanatın yeller eser şimdi yerinde

(Hazret-i Süleyman gelmiş geçmiş insanların en zenginiydi. Bundan başka Allah’ın bir lûtfu olarak kurda, kuşa, ateşe ve suya hükmedecek gücü vardı. Bu kudret ve ihtişamın timsali olarak gökyüzünde uçabilen bir tahta sahipti. Ama dünyanın geçiciliğine bakın ki o muazzam saltanatın bile yerinde dahi yeller esiyor.) Şimdi gelin de bizim makam, mevki gücü ile küçük dağları ben yarattım heva ve hevesine kapılanlara; vah ki ne vah demeyin!