Yangına biraz üzülenler var… Yangını kundaklayan ve körükleyenler
de var…
Yangını söndürmek için çalışanlar var mı acaba?
Yangınların en fenası, en berbatı, en korkuncu hangisidir biliyor
musunuz?
Alevleri ve ateşleri karşısında bir itfaiye olmayan yangındır.
Bu yangının gide gide bizi Suriye’nin, Mısır’ın durumuna
düşürebileceğinden korkmuyoruz.
Hepimiz için söylemem ama birileri bu yangına, vaktiyle Neron’un
Roma yangınına baktığı gibi bakıyor.
Bir ülkede şiddetli bir yangın başlayınca yapılacak ilk iş ne
olmalıdır?.. Yangını söndürmek için çalışmak değil mi? Bizde bu var
mı?
Biz yangını söndürmek için çalışacağımıza bitmez tükenmez bir
yangın edebiyatı yapıyoruz.
Bu yangını kim çıkarttı? Herkes suçu karşısındakinin üzerine
atıyor. Ben çıkartmadım o çıkarttı.
Neron, kendisinin kundaklattığı iddia edilen Roma yangınına karşı
sarayının taraçasında şiirler yazıyordu... Biz daha ziyade nesir ve
köşe yazısı ve çoğu saçma sapan analizler kaleme alıyoruz.
Bana öyle geliyor ki, birileri yangını Amerikan 6’ncı Filosunun
gelip söndürmesini bekliyor.
Yangını çıkartan haindir!.. Elbette haindir ama bu hain kimdir?
İşte bu konuda rivayetler muhtelif.
Küçük bir otelin bile yangın tahliye merdiveni var da bu büyük
yangının itfaiyesi, merdiveni, söndürme ekipleri ve cihazları
yok.
Yangın yangın yangın… Ben yangın sen yangın o yangın… Sizler bizler
hepimiz yandık… Gel de yanma… Yanar mısın yanmaz mısın… Yanmak ve
yanmamak, işte bütün mesele bu…
Bunları anladık da, kardeşim bu yangını kim söndürecek?
(İkinci yazı)
Yerli ve Millî Otomobile Hıyanet
GEMİLER, askerî araçlar, insansız uçaklar yapıyoruz ama hâlâ yüzde
yüz millî ve yerli bir otomobilimiz yok.
Birkaç seneye kadar elektrikli otomobilimiz piyasaya
verilecekmiş.
Elektrikli otomobille iş bitmez, mutlaka benzinli ve dizelli
otomobillerimiz olmalıdır.
Böyle otomobiller yapabilirsek, mesele halledilmiş olur mu? Olmaz.
Bu yüzde yüz millî ve yerli otomobillerin, en azından Güney Kore
otomobilleri gibi dünyanın her yerinde beğenilmesi, tutulması,
satılması, öteki markalarla rekabet edebilmesi gerekir.
Bugatti, “Güzel olmayan bir otomobil iyi bir otomobil değildir”
demiş. Yüzde yüz yerli ve millî otomobillerimizin mutlaka sağlam ve
mutlaka güzel otomobiller olması lazımdır.
Küçük Çek Cumhuriyeti dünya çapında bir Otomobil sanayiine sahip de
biz niçin değiliz?
İsveç’in Volvo’su, Saab’ı var da bizim niçin kendi otomobilimiz
yok?
Yerli ve millî otomobil konusunda Türkiye içeriden hıyanete
uğramıştır.
Böyle otomobiller üretebilirdik ama birileri bunu istememiş,
engellemiştir.
Belki de artık çok geç kalmış bulunuyoruz.
İmkan ve fırsat bulunursa, bir dünya fabrikasını ve markasını satın
almak, tesislerini Türkiyeye taşımak ve onu yerlileştirmek
gerekecektir.
Faşist diktatörlük zamanında Nuri Demirağ’ın uçak fabrikasının
nasıl sabote edilip iflasa mahkum edildiğini bilenler bilmeyenlere
anlatsın. Bu konuda internette bilgi vardır.
ANADOL’un üretimine devam edilmiş olunsaydı millî bir otomobilimiz
olabilecekti.
Hem dünya devleti olmak istiyoruz, hem de Güney Kore gibi bir
otomobil sanayiimiz yok. Olur mu böyle şey?
Son kırk-elli sene içinde ithal otomobillere yekun olarak muazzam
bir servet verdik. Azm etmiş olsaydık, bu parayla kendi
otomobilimizi üretemez miydik?
Dünyaca beğenilen, en zengin ve sanayileşmiş ülkelerde bile
satılabilen, rekabet edebilen sağlam ve güzel Türkiye
otomobilleri.
Kimse cart curt edip, biz bunu yapamazdık demesin. Bizden küçük ve
imkansız bir Güney Kore yapabildi de biz niçin yapamadık, bu
sorunun cevabını arasın.
Türkiyeye yüzde yüz millî ve yerli bir otomobil sanayii kurdurmama,
bunu sabote edip engelleme hıyaneti.