Yakın Dönem Tarihi Süreçte Kürtlerin Emperyal Güçlerle İşbirliği ve Aldatılmaları
Emperyal Güçlerin Ortadoğu’ya geldiği tarihten beri (19. Yüzyıl başı) bunlarla işbirliği yapan ve onlar adına projeleri gerçekleştiren bölgede bir çok dini, siyasi ve etnik yapı bulunmuştur. Bunlar içinde etnik bağlamda Kürtler başı çekmektedir. Ne yazık ki, Kürtler, tüm devletlerin kendilerini kullandığını, sonra ortada bıraktığını ve çok acı çektiklerini bildikleri halde, yeni bir heyecanla, yine bir devletin tuzağına düşmüşlerdir. Her defasında Kürtler Ortadoğu’nun sosyolojik ve dini tabanı ile tarihsel dinamik yapısı içinde çözüm aramak yerine dış uluslalar arası güçler üzerinden siyasi hedeflerini şekillendirmeye çalışmışlardır. Halada bu stratejiye devam ediyorlar.
Tarihte Kürtleri ilk kandıran devlet
Rusya’dır. Hepimizin bildiği gibi Kürtlerin “Asrı
Saadeti” Osmanlı döneminde olmuştur. Tüm milletler gibi, Kürtler de
Osmanlı İmparatorluğu'nda kendi dilleri, dinleri ve kültürlerini
özgürce yaşamışlardır. Ancak Osmanlı'nın zayıflamaya başlamasıyla
birlikte, Rusya üç bölgede yoğun ayrılıkçı hareketleri desteklemiş
ve Osmanlı'yı yıpratmak istemiştir. Balkanlar'da Slavları, Kafkasya
ve Doğu'da Ermenileri, Doğu ve Güneydoğu'da Kürtleri tahrik etmiş,
Osmanlı'ya karşı ayaklandırmaya çalışmıştır. Nitekim İlk Kürt
isyanı 1806'da Abdurrahman Paşa ayaklanmasıyla ile başlayıp,
1912'ye kadar irili ufaklı 12 farklı isyan vuku bulmuştur.
Bunların tümü sert biçimde bastırılmıştır. Bu süreçte her defasında
Rus Çarları, Balkanlar'da Sırplara ve diğer topluluklara verdiği
bağımsız etnik devlet sözünü Kürtlere de vermişti. Rusya’nın
aslında temel stratejisi Kafkasya ve Balkanlar'a yerleşmekti.
Bu bağlamda Osmanlı'yı sıkıştırmak için Kürtleri kullanır ve sonra
da ortada bırakıp, en ağır trajedileri yaşamasına neden oldu.
Ruslardan sonra Osmanlı toprakları üzerinde egemenlik kurma
hevesine giren millet
İngilizlerdir. Öyle ki İngilizler I. Dünya savaşı süresince
Kürtlerle işbirliği içine girerek Irak cephesinin çözülmesini
kolaylaştırdı. Bu işbirliğine dayalı olarak Sevr
Antlaşması'nda (62 ve 64. Madde) Kürtlere bağımsız bir Kürt devleti
vaat edildi. Hatta Şeyh Mahmut Berzenci, 1922'de Süleymaniye
şehrinde bu maddeye dayanarak kendini “Kürdistan Hükümdarı” ilan
eder, para ve pul bastırır. İngilizler, artık kendi mandası olan
Irak'taki bu bağımsızlık ilanını, Süleymaniye'yi bombalayarak
bastırdı. Ayrıca eş zamanlı isyanlar Türkiye'de de başlatıldı.
Nitekim 1924-1940 yılları arasında büyük ve küçük çaplı olmak
üzere bir çok Kürt isyanları vuku bulmuştur. Bu süreçte
Ankara merkezi otoritesi, Takriri Sükun Kanunu ve İstiklal
Mahkemeleri'ni kullanarak sert biçimde bu isyanları bastırdı.
Aslında Kürtlerin, kimlik ve kültür olarak da inkar
edilmeleri ve yıllarca sürecek büyük tartışma bu zaman
başlamıştır. Diğer yandan İngiltere, el altından tahrik ve
teşvik ettiği bu isyanların, kendi mandası olan Irak'ta olmasını
asla izin vermedi. İngilizler Barzani ailesi başta olmak üzere
petrol bölgesine yaklaşan tüm Kürtleri katletdiler. Kürtler,
İngiliz uçaklarından düşen bombaları görünce, Sevr'in bir aldatmaca
olduğunu anladı ancak geç kalınmıştı. İngiltere'nin asıl amacı,
Musul ve Kerkük gibi, Irak'taki petrol bölgelerini kendi kontrolü
altında tutmaktı. Kürt isyanları üzerinden Türkiye'yi baskı altında
tutmak ve Irakta istediğini kabul ettirmek ve hedeflerine
ulaşmaktı. Nitekim İngiltere bu amacına da ulaşmıştır.
İkinci dünya savaşından sonra ise İngiltere ve Rusya, İran'ı işgal etmek için, yine bağımsız Kürt devleti vaadiyle Kürtleri kandırdılar. Rusya, işgal ettiği İran'ın kuzeydoğusunu koparmak için Kürt devletini tehdit aracı olarak kullandı. Bu bağlamda bu emperyal güçlerle işbirliği içine giren Kürtler, fırsatçı bir yaklaşımla İran’ın güney batı bölgesinde “Mahabat Kürt Cumhuriyeti”ni kurdular. İran topraklarında, 1946'da kurulan bu devletin ömrü 11 aydır. İran, İngiltere ve Rusya ile mecburen anlaşınca, iki ülke de Kürtleri ortada bıraktılar. İran da, Mahabat'a girip, kanlı bir şekilde Kürt devletini yıkarak, ilan edilen hükümet üyelerini idam etip, yüzlerce insanı öldürdü.
Amerika'nın Kürtleri kullanması 1960'larda Irak'ta askeri darbeler sonrası başlayan istikrarsızlıklar sonrasıdır. Kürtler ABD desteği ile yeniden özerklik ve bağımsızlık için hareketlendiler. Öyle ki Mesut Barzani’nin babası Mustafa Barzani, hiçbir sözünde durmayan Rusya ile ittifakı bitirip, ABD ile anlaştı. Eş zamanlı Rusya da Kürtlere karşı Saddam ile el sıkıştı. Diğer yandan ABD, Baas rejimine karşı, İran Şah'ı üzerinden, Kürtlere her türlü silah ve mühimmat yardımı yaptı. Kürtler elde ettikleri güçlerle (120 bin kişilik ordu oluşturdular) artık bağımsızlık elde edeceklerine kesin inanmışlardı. Ancak İran, Irak'a karşı bir yandan Kürtlere silah verirken, bir yandan da Saddam rejimiyle gizli görüşmeler yapıyordu. Aracı olan da Türkiye'ydi. İran Şahı İhsan Sabri Çağlayangil'e, Irak Şattül Arap konusunda ısrar etmezse, Kürtlere desteği çekeceğini söylemişti. Bu süreçte Irak zorda olduğu için İran'ın isteğini kabul etti. Bunu üzerine bir anda, İran Kürtlere yardımı kesti. Bu gelişmeye bağlı Mustafa Barzani, ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger'e kendilerini ortada bırakmasından dolayı dramatik mektuplar yazmıştı. Ancak Şah istediğini almış ve Kürtler yine aldatılmıştı. Neticede 1970'lerde Barzani teslim olur, ordusunu dağıtır, silahları da Saddam'a verir. Her zaman aldatılan bir halk 1970'lerde Barzani'nin teslim olmasıyla Kürt hareketi bölünür. Irak'ta Talabani, Türkiye'de de Abdullah Öcalan sahneye çıkar.
O tarihten sonra, Almanya, Fransa, İsrail, İran, Irak, Suriye, ABD,
Rusya, Çin... her dönemde Kürtleri farklı bir amaçları için
kullandı ve ortada bıraktı. Bunun en son halkasını Barzani’ye
verilen sözle kendini gösterdi. Nitekim Mesut
Barzani veda konuşmasında “ Amerika neden sesini çıkarmadı “
diyerek ABD nin kendilerine verdiği sözü
göstermiş olmaktadır.
Şimdi Rusya ve ABD yine sahnede ve yine Rojava'da bağımsız bir Kürt
devleti ile kandırıyor Kürtleri.