Dünya Savaşı sonrasında İtilâf Devletleri ile Osmanlı İmparatorluğu arasında 10 Ağustos 1920'de Fransa'nın başkenti Paris'in 3 km batısındaki Sevr banliyösünde imzalanan antlaşma ve antlaşma sonrasındaki gelişmeler bir büyük kâbus gibi çökmüştü yurdumuzun üzerine.
Dünya Savaşı sonrasında İtilaf Devletleri ile Osmanlı İmparatorluğu arasında 10 Ağustos 1920'de Fransa'nın başkenti Paris'in 3 km batısındaki Sevr banliyösünde imzalanan antlaşma ve antlaşma sonrasındaki gelişmeler bir büyük kabus gibi çökmüştü yurdumuzun üzerine. Antlaşma ile itilaf devletleri İngiltere, Fransa, İtalya, Yunanistan Türk'ün son kalesi Anadolu'yu işgale başladılar. Ancak Sevr antlaşması, Anadolu'nun bağrında filizlenen Mustafa Kemal'in önderliğinde 'Tek bir egemenlik var, o da ulusal egemenliktir. Yurdu, yine milletin kendi gücü kurtaracaktır.' ilkesiyle hareket eden Gazi Meclis tarafından şiddetle reddedildi.
Kurulan düzenli ordularla bir taraftan bir taraftan milli güçlere karşı ayaklanan Anzavur ve benzerleri isyanlar bastırıldı diğer taraftan da İngiliz destekli Yunan ordusuna karşı yapılan savaşlar başarı ile sonuçlandı. 9167 şehit verdiğimiz Kurtuluş Savaşı sonrasında Fransız, İngiliz, İtalyan ve Yunanlılar Anadolu topraklarını terk etmek zorunda kaldı. 24 Temmuz 1923 tarihinde İsviçre'nin Lozan şehrinde Türkiye Büyük Millet Meclisi delegeleri ile İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya, Bulgaristan, Portekiz, Belçika, SSCB ve Yugoslavya devletinin delegeleri Lozan Barış Antlaşması imzalandılar. Bu antlaşma ile yeni bir devletin temelleri atılmış; ancak, devletin yönetim şekli belirlenmemişti.
Gazi Mustafa Kemal'in önderliğinde Gazi Meclis; hakimiyetin kayıtsız şartsız Türk milletline ait olduğu, milletin kendini yönetmeyi iradesini kendi seçtiği milletvekilleri vasıtasıyla kullanmasının esas alındığı, hukukun üstünlüğünün ön planda tutulduğu kadın erkek her vatandaşın seçme ve seçilme hakkına sahip olduğu, insan haklarına dayalı Cumhuriyet yönetimini 29 Ekim 1923 tarihinde kabul ve ilan etti. Böylece egemenlik, Osmanlı hanedanlığından alındı ve asıl sahibi Türk milletine teslim edildi. Yeni Türk devletini adı da 'Türkiye Cumhuriyeti Devleti' oldu. Mustafa Kemal, Gazi Meclis tarafından Türkiye Cumhuriyeti'nin, ilk Cumhurbaşkanı seçildi.
Bugün, ilk Cumhurbaşkanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün de veciz olarak ifade ettiği Türk Milletinin karakterine ve adetlerine en uygun olan idare olan Cumhuriyetin yönetiminin kabulünün 98. Yıldönümündeyiz. Türkiye Cumhuriyeti, emperyalizme karşı halk iradesinin adıdır. Türkiye Cumhuriyeti, özgürlüğün, adaletin, eşitliğin, laikliğin adıdır. Türkiye Cumhuriyeti, demokrasinin adıdır, Türkiye Cumhuriyeti, emektir, emeğe saygıdır. Türkiye Cumhuriyeti, ilimdir, fendir; bilimin ışığında yürümektir. Türkiye Cumhuriyeti, milli birlik ve bütünlüktür. Türkiye Cumhuriyeti, sulhun, barışın adıdır. Kısaca Türkiye Cumhuriyeti Anayasamızın, değişmez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez 2. Maddesinde de açık olarak belirtilen: 'Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir.'
1924 Anayasası'nın 1. Maddesi 'Türkiye devleti bir cumhuriyettir.', denmiş ve bu hükmün değiştirilemeyeceği, değiştirilmesinin teklif dahi edilemeyeceği anayasa ile teminat altına almıştır. Bu teminata rağmen ileride Anzavur zihniyetli, Pontus kılıklı soysuz ve sapıkların çıkabileceğini, halk egemenliğini esas alan Türkiye Cumhuriyetinin adının ve özelliklerinin değiştirilmesini isteyebileceklerini hesap eden Atatürk, 'Ey Türk Gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklalini, Türk Cumhuriyeti'ni, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir. Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegane temeli budur. Bu temel senin en kıymetli hazinendir.', diyerek Türkiye Cumhuriyeti koruma, kollama ve yüceltme görevini sonsuz bir biçimde güvendiği Türk gençliğine emanet etmiştir.
Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunun 98. Yıldönümünde 'Türk milletinin tabiat ve şiarına' en uygun yönetim biçimi olan Cumhuriyet yönetimini kuran ve armağan eden Atatürk ve Silah arkadaşlarını, şehit ve gazilerimizi bir defa daha minnet ve şükranla anıyor, Türkiye Cumhuriyetini ebediyete kadar yücelterek, yükselterek yaşatacağımıza söz veriyoruz.
29 Ekim Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun!