Bunların sebepleri konusunda çeşitli rivayetler var. Kimisi,
Hocaefendiye haksızlık yapıldı o yüzden diyor… Kimisi, Risale-i
Nurlar sadeleştirildi, tokatlar geldi…
Bendenizi dinlerseniz derim ki:
Müslüman bir toplum beş vakit namazı terk ederse tokat yer.
Cuma ezanı okununca Müslümanlar ticarete ara vermezler, dükkan ve
işyerlerini kapatmazlarsa tokat yerler.
Müslüman bir ülkede zina suç olmaktan çıkartılırsa tokat iner.
Kur’anın, Sünnetin, Şeriatın kesin şekilde haram kıldığı,
yasakladığı riba yaygınlaşır ve mübah hale getirilirse tokat
gelir.
Müslümanlar Şeriattan kopar dünyevileşir, laikleşirse tokat
yerler.
Büyük günahlar açıkça, açıkta, azgınca, utanmadan, arlanmadan,
küstahça, meydan okurcasına işlenir ve sözde dindarlar nehy-i
münker yapmazsa tokatlar gelir.
Ramazanda büyük şehirde güpegündüz oruç yenirse tokat gelir.
Müslümanlar bin parçaya ayrılır, birbirleriyle çekişip tepişirse
tokat yerler.
Mü’minlerin boynunda biat ve itaat bağı olmazsa tokatlanırlar.
Müslüman kadın ve kızlar şeytanî tesettür kıyafetleriyle fink
atarlarsa tokat iner.
Bugünkü israf, lüks, ihtişam, debdebe, şaşaa azgınlığı ayyuka
çıkınca tokat gelir.
Müslümanlar parçalanır, bölünür, birbirine düşer, tefrika ayyuka
çıkarsa tokat gelir.
Tokatların bir kısmı şefkat tokatlarıdır.
Bir kısmı uyarı tokatları.
Bir kısmı te’dib tokatları.
Bir kısmı ceza ve ikab tokatları.
En sonunda azab tokatları.
Selim akıllı, vicdanlı, basiretli Müslümanlar şefkat tokatlarını
yiyince uyanır, kendilerini ıslah eder.
Tokatlar Allahı, emir ve yasaklarını, sınırlarını, Resulullahın
(Salat ve selam olsun ona) Sünnetini, Şeriatı, İslam ahlakını,
âhireti, Makkeme-i Kübrayı, Cenneti, Cehennemi hatırlatmalıdır.
Bir İslam toplumu şefkat tokatlarıyla uyanıp, silkinip kendini
ıslah etmezse, aksine gafleti artarsa yeni tokatlara, sillelere,
sarsıntılara hazır olsun.
Bize eski gafil kavimlerin kıssaları anlatılmıştır.
Allah onlara uyarıcı, aydınlatıcı Peygamberler göndermiş.
Onlar Peygamberleri dinlememişler.
Bunun üzerine sıkıntılara uğratılmışlar.
Yine dinlememişler, doğru yola girmemişler, büsbütün azmışlar.
Bunun üzerine bolluk, zenginlik, refah kapıları onlara sonuna kadar
açılmış.
Gel keyfim gel… On kekâh… Lüksler, israflar, şatafatlar, müzeyyen
evler, göz kamaştırıcı dabbeler…
Sonra ansızın azap inivermiş tepelerine.
Bir İslam ülkesinin ne halde olduğunu anlamak için birtakım
ölçüler, kıstaslar, endazeler vardır.
Birincisi: Şu dev İstanbul’da, sabah namazında, etrafında evlerin
bulunduğu camilere gidersiniz. Bakalım kaç kişi gelmiş erte
namazına? Camiler boşsa, hele gençlik orada yoksa durum çok vahim
demektir.
İkincisi: Cuma namazları saatinde şehirlerdeki dükkanlara, iş
yerlerine, çarşılara, meydanlara, caddelere, nakil vasıtalarına
bakarsınız. Ezan okunmuş ama ticaret devam ediyor. Lokantalar,
pastahaneler müşteri ile dolu. Otobüsler, tramvaylar, metrolar
insanla dolu. Bu durum da Kur’ana, Sünnete aykırıdır ve vahim bir
gaflet ve günahın göstergesidir.
Üçüncüsü: Ramazanda büyük şehirlere bakarsınız. Geçen sene
İstanbulda halkın yüzde altmışı oruç tutmadı. Durum çok
vahim!..
Daha bitmedi, dördüncüsü var: Sıcak günlerinde İslam şehrinde
dolaşan Müslüman hanımlarda bakarsınız. Çıplaklık, tesettürsüzlük
almış yürümüş.
Birileri diyecek ki, biz namazımızı kılıyoruz, orucumuzu tutuyoruz,
başkalarına karışmayız. Ya öyle mi?.. Kur’an, Sünnet, İslam bu
konuda ne diyor?.. Emr-i mâruf ve nehy-i münker yapılmalı diyor. Bu
farzı eda etmezlerse kendilerini sâlih sanan Müslümanlar da tokat
yer.
Cumhuriyet tarihinin en hürriyetli günlerini yaşıyoruz. Emr-i maruf
ve nehy-i münker yapmak için elimizde büyük imkanlar ve fırsatlar
var. Bu vazifemizi yapmazsak tokatlara, sillelere hazır olalım.
Uyarı ve şefkat (şevkat değil!) tokatları bizi uyandırmaz ve doğru
yola girmemize vesile olmazsa, silleler gelebilir.
Nasıl anlatsam bilmem ki…
(İkinci yazı)
Cevşen Okuyan Papaz!
Yılını tam hatırlamıyorum. Ramazandı, Lütfi Kırdar salonunda lüks
bir iftar ziyafetine davet edilmiştim. Gittim. Ne kadar çok davetli
vardı. Üzerleri pırıl pırıl örtülerle kaplı müzeyyen masalar. İftar
ziyafetine sadece Müslümanlar çağrılmamıştı. Çeşitli patrikler,
papazlar, monsenyörler… Yemekler yendikten sonra konuşmalar
yapılmıştı. Yemek yediğim masaya yakın bir yerde Papalığın Türkiye
temsilcisi papaz oturuyordu. Onu da konuşturmuşlardı. Bir ara
cebinden küçük bir kitap çıkartmış, “Sevgili Müslüman kardeşlerim,
bu nedir biliyor musunuz?” diye sormuştu. Sorunun cevabını kendisi
vermiş, “Bu bir Cevşen duasıdır ve ben bunu her gün okuyorum”
demişti. Papaz bu sözleri sarf edince salon alkıştan yıkılmıştı.
Kimdi bu alkışlayanlar? Birtakım Müslümanlardı!
Geçen sene biraz tavsadı ama neydi o eski papazlı, patrikli
iftarlar…
Doğrusu dinlerarası diyalog ve hoşgörü konusunda birileri çok ama
çooook ileri gitmişti.
Dinlerarası Diyalog inancını ve doktrinini tenkit edenlere bozguncu
muamelesi yapılıyordu.
Bendenizin Hıristiyan bir komşusu olsa istersem, uygunsa onu
ziyafete çağırabilirim ama iftara çağırmam. İftar, oruç tutan
Müslümanların akşam yemeğidir.
İftar ziyafetlerine sadece gayr-i Müslimleri değil, din düşmanı
bazı ateistleri de çağırmışlardı.
Diyanet bunlara ses çıkartmamıştı.
On dört asırlık İslam tarihinde görülmemiş aykırı ve acayip işler
yapılmıştı.
Bugün Cemaate cephe almış bazı reformcu ilahiyatçılar bu akıl almaz
Diyalog faaliyetlerini alkışlamışlardı.
Gayr-i müslim ruhaniler, liderler Müslümanları desteklerse,
gerektiği takdirde onlara teşekkür ziyafeti verilebilir ama iftar
ziyafeti değil.
Antalyada içinde cami, kilise, sinagog bulunan Dinlerarası Diyalog
parkı merasimle açılmıştı.
Mardin’de tarihî Kasımiye medresesinde çanlar çalarak, ezanlar
okunarak ne acayip bir diyalog yapılmıştı.
Bir tv programında Sultanahmed camii gösterilmiş, kubbenin
arkasında yavaş yavaş bir haç yükselmeye başlamış, haç büyümüş
büyümüş büyümüş, caminin üzerine hakim olmuştu.
Osmanlı devletinde bir ara nüfusun belki de yarısı Hıristiyandı ama
böyle diyaloglar yapılmamıştı.
Kur’an, Sünnet, Şeriat patrikli, papazlı iftarlara izin verir
mi?
Bırakın patrikleri ve papazları, Kur’an içkili ve fuhuşlu lüks
mekanlarda iftar edilmesine izin verir mi?
Ramazan yaklaşıyor. Merak ediyorum, bu yıl da böyle mekanlarda
böyle iftar ziyafetleri tertip edilecek mi?
İsraflı ve lüks iftar ziyafetleri İslama, Kur’ana, Sünnete uygun
mudur?
Bazı belediyeler, geçen yıllarda olduğu gibi, mübarek yatsı ve
teravih zamanlarında kadın erkek karışık şenlikler, etkinlikler
yapacak mı?
Cevşen okuduğu için Papalık temsilcisi papazı iftarda çılgınca
alkışlayanlar…
Nereye gidiyoruz?