Tekke olarak vakf edilmiş bu binanın vakfiyesinde büyük bir ihtimal
ile şu şart vardır: “Bu bina, vakıf şartlarına aykırı olarak
kullanılamaz, vakıf şartları çiğnenemez, ortadan kaldırılamaz.
Allahın laneti böyle yapanlar üzerine olsun…”
Ayasofya cami-i kebirinin vakfiyesinde böyle bir şart vardır. Bu
şart çiğnendi, o ulu camide müze yapıldı ve memleket uğursuzluktan
kurtulmuyor.
Vakıflar idaresi eski tekkeleri, medreseleri restore ediyor ve
bunlar, kafiyelerdeki şartlara riayet edilmeksizin birtakım
derneklere, vakıflara veriliyor.
Bir bina tekke olarak vakf edilmişse tekke olarak kullanılacaktır.
Bir medrese binasında din ilimleri okutulup icazetli hoca
yetiştirilecektir.
Bir Darülhadîste yüksek seviyede hadis eğitimi ve araştırmaları
yapılacaktır.
İstanbulda büyük bir Mevlevihane restore edilmiştir. Bu restorasyon
esnasında cami ve semahane vazifesini gören ana binanın mihrabının
önüne, üzerine masa ve sandalyeler konulan bir platform
yapılmıştır. Eskiden orada, namaz kılındıktan sonra zikrullah
yapılırmış. Artık orada namaz kılınmıyor. İşin en fecii o kutsal
mekanda birkaç sene önce düğün yapılmıştır. Orada seyirciler kadın
erkek karışık oturmaktadır. Böyle bir laubalilik Tarikat-ı
seniyye-i Mevleviyeye aykırıdır.
Vebalden kurtulmak için yazıyorum ve uyarıyorum: Tekke, medrese,
darülhadîs, imaret gibi vakıf binaları, ancak ve ancak
vakfiyelerindeki şartlara göre kullanılabilir. Öyle rasgele
alakasız derneklere verilemez.
Vakıflara, vakfiyelere riayet edilmezse sille iner, tokat
yenir.
(İkinci yazı)
İslam’ı Doğru Öğrenmek ve Doğru Yaşamak
İSLAM sadece bilgiden ibaret değildir. Yaşanması, uygulanması
gereken bir nizamdır. İslamı yaşayabilmek, hayata uygulayabilmek
için onu doğru şekilde öğrenip bilmek gerekir.
İslam doğru öğrenilirse doğru yaşanır, doğru uygulanır.
Halk din konusunda âlim ve uzman değildir. İslamı kimlerden, nasıl
öğrenip de hayata tatbik edecektir?
Elbette gerçek din alimlerinden, fakihlerden, kâmil
mürşidlerden.
İslamın en büyük mürşidi kimdir? Resulullah Efendimizdir (Salat ve
selam olsun ona)… İslamı, onun varisleri, vekilleri, halifeleri
olan ve kendisiyle irtibatlı bulunan icazetli ulemadan, fukahadan
ve mürşidlerden öğrenmeliyiz ki, yanlış öğrenmeyelim.
Resulullaha irtibatlı alim ne demektir?.. Resulullaha kadar ulaşan
kopuksuz bir silsile ile icazetli olmak demektir.
Böyle irtibatlı, silsileli, icazetli hocalara güvenebiliriz.
Bu ulemada, fukahada, mürşidlerde bulunması gereken şartlar
nelerdir?
1. Âlet ilimlerini ve ‘âli ilimleri iyi öğrenmiş olmak.
2. Tabakat-i fukahanın yedi sınıfından birinde bulunmak.
3. İlimleriyle ‘âmil olmak.
4. İhlaslı olmak.
5. Muttaqi olmak.
6. Ahlaklı ve faziletli olmak.
7. Fâsık-i mütecahir olmamak yani açıkta, açıkça, küstahça büyük
günah işlememek.
8. Kur’an, Sünnet ve Cemaat inancına sahip olmak.
9. Din ve mukaddesatı zengin olmaya âlet etmemek.
10. Beş vakit namazı dikkatli bir şekilde dosdoğru kılmak.
11. Kendisine güvenilir, doğru ve dürüst olmak.
12. Yeryüzünde Allahın şâhitleri olmak.
13. Resulullah Efendimizin ve Selef-i Sâlihîn yolundan gitmek.
14. Zâhid olmak.
15. Nefsine, şeytana ve Tağut’a uymamak, onlarla mücadele
etmek.
Müslümanlar bu gibi ulemadan bizzat ders almak yahut onların yazmış
oldukları güvenli ve muteber din kitaplarını okumak suretiyle
İslamı doğru olarak öğrenebilirler.
İrtibatsız ve icazetsiz hocalardan öğrenirlerse sapıtabilirler.
İslamı doğru olarak öğrendikten sonra bilgilerini hayata
uygulayanlar iyi Müslümandır.
Bu Müslümanların itikatları sahihtir.
Onlar beş vakit namazı eda ederler.
Onlar cemaat ehlidir.
Onlar ihlaslıdır.
Onlar ahlaklı ve faziletlidir.
Onlar âdil, insaflı ve güvenilir kimselerdir.
Onlar haram yemez.
Onlar dünya ve mal perest (dünyaya ve mala tapan) değildir.
Onlar, Müslümanları dışlamaz ve ötekileştirmez.
Onlar Müslüman kardeşlerinin ve harbî olmayan gayr-i Müslimlerin
meleğidir.
Onlar iyi insan, iyi vatandaştır.
Böyle Müslümanlar yetiştirecek icazetli ve silsileli hocalara
ihtiyacımız büyüktür.
Kurtulabilmek için İslamı doğru öğrenmemiz ve bu doğru bilgileri
hayata uygulamamız gerekir.
Gerçek din hocaları ve mürşidler yetiştirebilmek için halen kapalı
tutulan İslam Medreselerinin ve tasavvuf tekkelerinin açılması
gerekir.
Piyasada binlerce çeşit din kitabı var ve bunlar her yıl
milyonlarca nüsha satılıyor. Sadece bunlarla, İslamı doğru öğrenmek
ve hayata doğru uygulamak vazifesi yerine getirilemiyor.