Yıl 1963, Dünyaya geldiğim, çocukluğumun geçtiği, Elazığ/ Sivrice ilçesinde ortaokul olmadığı için yine Elazığ’ın bir başka ilçesi Maden’de ortaokula gidiyorum. O zamanlar Türkiye’nin nüfusu 30 milyon, Elazığ’ın 78 bin... Türkiye genelinde nüfusu 10 bini geçen ilçelerimiz oldukça az. Bu ilçelerden biri de Elazığ/ Maden ilçesi... Maden aynı zamanda Türkiye’nin en zengin ilçelerinden biri. Zenginliği, Türkiye'nin en değerli maden havzalarından biri oluşundan kaynaklanıyor. Maden’de zengin bakır yatakları var. Maden ilçesinde, bakır yatakları Milattan 2000 yıl önce Asuriler tarafından bulunmuş. 2000li yıllardan günümüze adı bakır ile birlikte anılan bu ilçemiz, Anadolu’da hüküm süren her medeniyetin cazibe merkezi olma özelliğini sürdürmüş. Hurilerin, Romalıların, Abbasilerin, Selçukluların, Saltukların, Karakoyunluların, Akkoyunluların yerleşim merkezi olan Maden, Çaldıran Zaferi sonrasında Osmanlıların egemenliğine geçmiş. Cumhuriyetle birlikte bu ilçe önemini korumuş. 1936 yılında Etibank’a devredilen Ergani Bakır İşletmesi, ilçede imar ve gelişimi hızlandırmış. O dönemde ilçeye birçok ilden hatta Avrupa'nın çeşitli ülkelerinden çalışmak için gelen işçiler olmuş. İlçe nüfusu 30.000 dolaylarına çıkmış; tenis kortları, sinema salonları, gazinolar, işletmelerle birlikte yeni imar alanları açılmış; dolayısıyla ilçe en parlak dönemlerini yaşamış. Maden, Cumhuriyetin ilk dönemlerinde Doğu Anadolu Bölgesi'nde en hızlı gelişen ve büyüyen ilçesi... Maden’in bu vazgeçilmezliğinin ve zenginliğinin tek sebebi ilçede çıkartılan bakır... Peki, bugün can çekişen, ayakta kalmak için mücadele veren Maden ilçesinde bakır mı tükendi ki ilçe bu sefil duruma düştü. Hayır, tam aksine yeni bakır rezervleri bulundu. Hatta içerisinde hatırı sayılır miktarda altın da bulunan bakır daha çok çıkartılıyor. Nasıl olur demeyin, çıkartılan bu bakır, Türkiye’mizin diğer madenlerinde olduğu ya cevher olarak dışarıya, yabancı ülkelere gönderiliyor ya da yabancı ülkelerce işletiliyor. Bakır da altmışlı yıllarda olduğu gibi yerinde mamul madde haline getirilmiyor, vagonlara yüklenen konteynerlerle dış ülkelere gönderiliyor. Tıpkı Elazığ’ın Alacakaya ilçesinde çıkartılan krom gibi… Madeni eşya ve zırhlı savaş araçlarının yapımında kullanılan krom da cevher halinde trenlerle yurtdışına, başta Çin olmak üzere İsveç, Almanya, Rusya, İtalya ve Slovakya ülkelerine ihraç ediliyor. Kromdaki ihraç yıllık 2 milyon ton.
Dönelim, esas konumuza Türkiye, maden zenginliği bakımından dünyanın 28'inci, maden çeşitliliği bakımından 10'uncu ülkesi. Ülkemizin zenginlik kaynağı olan madenlerin sahibi, bu topraklar üzerinde yaşayan 85 milyon insanımızdır. Dolayısıyla madenlerin devlet tarafından kamu yararına kullanılması esastır. Demir, bakır, boksit, manganez, krom, volfram, kükürt, cıva, fosfat, antimon, uranyum, altın, asbest, zımpara taşı, çinko, kurşun, taş kömürü, mermer, tuz, lületaşı, oltutaşı gibi 21 maden türü ülkemizde bol miktarda bulunmakta ve çıkartılmaktadır. Günümüz sanayisinin hemen her alanında kullanılan, işlendikten sonra özellikle jet ve roket yakıtı olarak değerlendirilen, dünya rezervinin % 73 ülkemizde bulunan bor madeni için söylenecek o kadar söz, endişe edilecek o kadar konu var ki…
Bunlar bilinen madenlerimizdir. Keşfedilmemiş maden ve petrol yataklarımızın yer ve sayıları tam olarak bilinmemektedir. Sahi Türkiye’de kaç üniversite var? Zahmet etmeyin hemen söyleyeyim. Türkiye genelinde 2024 yılı için 123 devlet üniversitesi ve 65 vakıf üniversitesi bulunmaktadır. Bu üniversitelerin hangilerinde maden mühendisliği bölümü var ve sayıları ne kadar? Sorularıma devam edeyim? Verimli ve ülke yararına çıkartılması, işlenmesi ve ihracı durumunda bu topraklar üzerinde yaşayan insanların yüzünü güldürecek onlara refah kapılarını açacak olan böylesi zenginlik kaynaklarımız, devletimiz ve halkımız adına ne kadar değerlendirilmektedir? Osmanlı döneminde çıkartılması ve kullanım hakları İngiliz ve Fransızlar başta olmak üzere yabancılara devredilen, Cumhuriyetle birlikte yabancılardan geri alınarak devletleştirilen, 12 Eylül askeri darbesinin hazırlanması ve yapılmasının temel sebeplerinden biri olarak gösterilen madenlerimizin üzerinde oynanan oyunları, bu millet ne zaman farkına varacak? 1980 yılı ile 2000 yılları arasında 3 defa, 2000'li yıllardan günümüze ise 22 defa değiştirilerek yabancılara veya onların yerli işbirlikçilerine satılan madenlerimizin bu günkü durumu nedir? Bu madenlerimizin sahipleri kimlerdir ve hangi şirketlerdir?
Ülkemizin en büyük maden varlığı olan bor madenini işleten Eti Maden İşletmesi bilindiği üzere 05.02.2017 tarih ve 9756 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile Ziraat Bankası, Borsa İstanbul, THY, TPAO, HALKBAK, BOTAŞ gibi kuruluşlarla birlikte Varlık Fonu'na devredildi. Yürürlükteki 2840 sayılı kanun "Bor tuzları, uranyum ve toryum madenlerinin aranması ve işletilmesi devlet eliyle yapılır.' ,diyor. Ancak, işletim hakkı üzerinde bulunan Eti Maden İşletmeleri'nin devrinden sonra bor madenimizin akıbetinin ne olduğu bilinmemektedir. Özelleştirilerek yabancılara peynir ekmek gibi satılan veya kullanım hakları devredilen madenler, fabrikalar, işletmeler, limanlar, kuruluşlar, gayrimenkul ve taşınmazları gördükçe endişem büyüyor. Maden arama ruhsatları ile birlikte maden alanlarının da ulufe gibi çok uluslu şirketlere dağıtıldığı bir ortamda Türkiye Cumhuriyeti'nin bir vatandaşları olarak çocuklarımızın geleceğinden vazgeçtik de torunlarımızın geleceği olan bor madenlerinin akıbetini bilme hakkımız vardır.
Devam edecek…