Tenha 146

Hayatımızın bu kadar karmaşık hâle geldiği zamanımızda içinde bulunduğumuz keşmekeşten kurtulmanın önemli yollarından birisi de sanata yakın durmaktır. O sebeple sanata yönelik çalışmaları önemsemeli ve sanatçıları tanımaya çalışmalıdır. Sergileri gezmek kendimize yaptığımız en mühim iyilik olacaktır. Üsküdar’da yürüdüğüm kimi vakitlerde böyle atölyeler gördüğümde durup bir nefes almaya çalışırım. Hoca ve öğrencilerin saygıyı esas alan halleri hep ilgimi çeker. İşte bunlardan birisinin sahibi ve hocası olan illüstratör ve eğitmen Melek Hümeyra Eroğlu ile bugün siz İstiklal Gazetesi okuyucuları için söyleştik.

------------------------------

Önce sizin muhayyilenizde mi oluşuyor o tablolar?

-Evet. Yaptığım gözlemleri, tefekkür ettiğim noktaları ya da Allah’ın kâinata gönderdiği delilleri referans alıp zihnimde değiştirerek kendi özgün eserlerimi oluşturuyorum.

Zihninizdeki görsel betimlemeler kâğıda veya tuvale yansıdığında ne hissedersiniz?

-Kafamdaki görsel eskiz aşamasında iken heyecan ve merak içerisinde oluyorum. Bir an önce bir sonraki aşamaya geçmek istiyorum. Kâğıda yansımadan bile uykularımı kaçıracak, bazen de rüyalarıma girecek kadar heyecan veriyor.

(Edirne Darüşşifası)

(Edirne Darüşşifası)

Eser ortaya çıkıp son hâlini aldığında onu sever misiniz, seyreder misiniz?

-Mutlaka birkaç adım geriye gidip seyrederim. Farklı açılardan bakarım. Birkaç gün gözümün önünden kaldırırım. Özlem duyuyorsam sonuçtan memnun kalmışımdır. Çizdiğim resimleri Allah’a gönderilmiş bir niyet mektubu olarak gördüğüm için konularını pozitif şeylerden severek seçiyorum.  Bana göre hatadan münezzeh sadece Allah olduğundan, tamam olmak diye bir şey olmamalı, bu yüzden mutlaka bazen işçilik, bazen kâğıt seçimi, bazen malzeme seçimi, bazen kompozisyonda kendimde eleştirecek bir nokta bulurum. Kimisi bunu mükemmeliyetçilik olarak adlandırırken, ben kendini geliştirebilmek için eleştirel bakışı bir önkoşul olarak görüyorum. Mükemmeliyetçiliğimi ve ilham aldığım konuları seviyorum.

Başkalarının eserlerinizi, çizimlerinizi görüp incelemesi nasıl bir duygu?

-Mutluluk verici bir duygudur. Atölyemize ya da sergilerimize gelen sanat severler onları incelerken bizler de onları inceleriz. Nerelere yoğunlaştıklarını ve nasıl bir okuma yaptıklarını takip edip anlamaya çalışırız.

Maske

Maske

Peki, sizin yaparken yüklemediğiniz anlamları yükledikleri de olur mu?

-Evet, oluyor. Bu kişinin durduğu yere, beslendiği kaynaklara, hayata ve resme bakışıyla ilgili bir durumdur. Kişi kendinden parçalar görür aslında.

"Ben Rabbime gidiyorum. O, bana doğru yolu gösterecektir.’’ Saffat Suresi

Farklı anlamlar yüklemelerine nasıl bakıyorsunuz?

-Olumlu bakıyorum. Sanat sanatçıdan çıktıktan sonra artık gören gözlerin, hisseden gönüllerin beğenilerine sunulmuştur. Evet, sizden çıkmıştır ama sizin olmaktan da çıkmıştır.

Resmin takip edenlerine bir bakış açısı kazandırdığına inanır mısınız peki?

-Elbette. Sanat kişide bir incelme, bir duyarlılık sebebidir. Hayata estetik yaklaşmasını sağlar. Düşünmeye ve sorgulamaya teşvik eder. İzleyici tıpkı bir roman okuyup farklı dünyalara girmek gibi, sanatçının perspektifini deneyimler.

Resim sanatı diğer sanatlar arasında nasıl bir yere sahiptir?

-Her şeyden önce kafamızda oluşturduğumuz görseli iki boyuta indirgeriz. Ayrıca, resim sanatında teknik çeşitlilik vardır. Her bir resim için farklı malzemeler, boyalar ve uygulama yöntemlerinden bahsedebiliriz.

Bir kadının hayatına eleştirel bir bakış

Nedir onlar?

-Bunları üç başlıkta ifade edebiliriz.

• Kullandığımız boya: Suluboya, akrilik, yağlı boya, pastel boya, toz pastel diye değişkenlik gösterir. 
• Çizim yapacağımız zemin: Kâğıt, tuval, ağaç kütüğü, deri malzemeler, cam malzemeler, hatta enstrümanlar bile olabilir. 
• Diğer teknikler: Kolaj, dijital malzemeler, karışık teknikler.

Resim sanatının Türkiye’de gelişimi nasıl oldu?

-Resim sanatı Türkiye’de 19. yüzyılda gelişmeye başladı. Osmanlı döneminde minyatür sanatı önemli bir yer tutuyordu. Ancak Batı tarzı resim, 19. yüzyılın başlarında Sanayi-i Nefise Mektebi’nin kuruluşuyla hız kazandı. Cumhuriyet dönemiyle beraber modern ifade şekilleri gelişti. 

Sizin tercihiniz ne yönde oldu?

-Benim de gayretim, gelenek ile modern çizgiyi bir noktada birleştirmek.

 Batı ile kıyasladığımızda nasıl bir yerdeyiz?

-Sanata verilen değer, bir ülkenin gelişmişliğini gösteriyor. Sanatın bazı dallarının icrası haram olarak görüldüğü için ülkemizde sanatın belirli bir noktaya kadar gelebildiğini düşünüyorum. Bu durum sadece resim için değil, müzik ve sinema için de geçerli.

Batı dünyası, sanatın ilmine uzun yıllardır vâkıf. Denemedikleri şey kalmamış. Ekonomik faktörler, sanata yapılan yatırım eksikliği, toplumun sanatı lüks olarak görmesi ve dini yanlış yorumlama, bizi geride bırakan faktörlerden bazıları. Bu konuda üzerimde büyük bir sorumluluk hissediyorum.

Sizin resme olan yolculuğunuz nasıl başladı?

-Kendimi bildim bileli çok gözlem yapan, güzele duyarsız kalamayan biriydim. Allah’ın sanatına duyduğum şaşkınlık ve hayranlık sebebiyle çocukluktan itibaren her gördüğümü kâğıda dökmeye başladım.

Aileden kaynaklanan bir yatkınlık var mı?

-Hocamın annem olması, benim en büyük şans ve şükür sebeplerimden biri. Kendisi 20 yıl boyunca alaylı olarak hocalık yaptıktan sonra şu anda Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde okuyor ve atölyemizde karakalem ile yağlı boya dersleri veriyor.


Bir ressam olarak resmin yazıdan daha güçlü bir ifade biçimi olduğunu söyleyebilir misiniz?

-Bu, duruma göre değişir. Bazen kitapların film uyarlamalarını izlediğimizde, “Keşke izlemeseydim, hayalimde daha güzeldi.” deriz. Bazen de resim o kadar iyi anlatır ki söze gerek kalmaz.

Eyüpsultan – Matematik evi

Eyüpsultan – Matematik evi

Ressam adayları mutlaka şuradan başlamalı diye bir kural var mı?

-Desen eğitimi ile başlanmalı. Bu işi sıfırdan öğrenmek isteyenleri karakaleme yönlendiriyoruz. Ancak hobi atölyelerinde doğrudan suluboya ya da yağlı boya ile başlanabiliyor.

Leyl

Leyl

Atölyenizde yetenek testi yapıyor musunuz?
-Evet, yeni başlayanlar, tıpkı sporcuların esneme hareketleri gibi bazı egzersizlerle başlar. Buradan bile kişinin yatkınlığını az çok tahmin edebiliyoruz. Ancak yetenek şartı aramıyoruz; çünkü isteğin ve azmin yeteneğin önüne geçtiğine birçok kez şahit olduk.

Atölyenizde hangi kurslar veriliyor?
• Karakalem ve yağlı boya derslerini annem Ayşenur Karadibek, 
• Kabak kemane, bağlama, tar ve keman derslerini eşim Cihan Eroğlu, 
• İllüstrasyon ve suluboya teknikleri derslerini ben veriyorum.

Tavaf

Sizden başka öğreticiler var mı atölyenizde?

-Zaman zaman farklı sanatçılara atölyemizi workshop yapmaları için açıyoruz.

Sanatın birleştirici gücü sayesinde, farklı kültürlerden insanlarla çalışmak keyif verici. Biz de öğretirken herkesten bir şey öğreniyoruz.

Ürünlerinize nasıl ulaşılabilir?

-Atölyemizin Instagram sayfasından veya sayfadaki telefon numarasından bize ulaşabilirler.

Son olarak, eşiniz Cihan Eroğlu’nun düzenlediği Kabak Kemane kurslarından bahseder misiniz?

-Eşim, iyi bir öğretmen ve yol arkadaşı. Hâlâ 10 yıl önceki öğrencileriyle ilgileniyor. Azimle devam edenler şu anda iyi yerlerde. Sahne alan öğrencileri var. Eşim de müziğe çocuk yaşta başlamış. Oyuncak yerine enstrüman tutmuş. Bu sebeple pratik noktaları keşfetmiş ve rahatlıkla öğretebiliyor. Kabak kemane, bağlama, tar ve ud dersleri veriyor.

KENDİ DİLİNDEN MELEK HÜMEYRA EROĞLU KİMDİR?

31 yaşında, evli, bir erkek evlat emanetçisiyim. İstanbul’da doğdum, büyüdüm.
Sanatla uğraşmak bana hep iyi gelmiştir. Çocuk yaştan itibaren resim, fotoğraf ve karikatür dallarında çeşitli dereceler almam, üretmeye dair motivasyonumu hep diri tuttu. Üniversitede endüstri mühendisliği okudum. Son sınıfta kendi suluboya sergimi açarak ait olduğum yeri, kim olduğumu zihnimde netleştirdim. Sonrasında FSMVÜ’nün yetenek sınavına girerek tam burs kazandım. Sevgili hocam Hilal Arpacıoğlu, “Yeniden başlamak için çok gençsin.” diyerek bu alanda ilerlemem için beni destekledi. Böylece kafamdaki tereddütler gitti ve Geleneksel Türk Sanatları – Minyatür maceram başladı.

Suluboya teknikleri ve yeni nesil minyatür (diğer bir deyişle illüstrasyon) üzerine kendi tarzımda işler yaparak ders vermeye başladım. Okul sürecinde eşimle birlikte Pirekare Art sanat atölyesini kurduk. “Pirekare Art” isminin anlamını soranlar oluyor. Dairenin alan formülü olmasının dışında, Allah’ın bizi çepeçevre kuşatmasını hatırlatıyor bana. Aynı zamanda her şey başladığı yere geri döner; bir çember çizerken de başladığınız noktaya dönersiniz.
Sanatçıları, evrenin potansiyelini keşfedenler olarak görüyorum. Allah, kâinata güzellik; bize de yetenek ve gözlem potansiyeli vermeseydi belki hiçbir şey ortaya çıkmayacaktı. Benim de gayem, suluboya tekniklerinde ülkemi iyi temsil eden bir sanatçı olmak ve bilginin zekâtını vererek insanların hayatına dokunmak.

Kaynak: HABER MERKEZİ