Adana'da, bebeğinden topuk kanı alınmasına izin vermeyen bir aile, 2,5 aylık bebeklerine kayyum atanmasıyla gündeme geldi. Hukuki boyutları tartışmaya açan bu olayın perde arkasını, ailenin avukatı Cüneyt Bülent Şeker ile konuştuk.

“Anne-Babanın Tıbbi Müdahaleye Red Hakkı Var”

Şeker, hasta olmayan sağlam çocuklardan test almanın hukuken mümkün olmadığını belirterek, tıbbi müdahaleye red hakkına vurgu yaptı:
"Anne babanın tıbbi müdahaleye red hakkı var. Kanunlarımıza göre, ebeveynlerden yalnızca onay değil, aydınlatılmış onam alınması gerekiyor."

Acil servislerde imzalatılan onay formlarına da dikkat çeken Şeker, bu belgelerin çoğu zaman hastalar ve aileler için yeterince anlaşılır olmadığını söyledi:
"Tıbbi müdahaleler öncesinde hastalara imzalatılan kağıtlar, yalnızca hukuki bir önlem olarak kullanılıyor. ‘Sizi bilgilendirdik’ denilerek oluşabilecek davaların önüne geçiliyor. Oysa ki bu belgeler, bireylerin anlayabileceği şekilde açıklanmalı."

Bu olay, topuk kanı testlerinin zorunluluğu, hukuki süreçleri ve ailelerin hakları üzerine önemli bir tartışmayı yeniden alevlendirdi.

“Topuk Kanı Testi, Vücut Bütünlüğüne Müdahaledir”

Şeker, her bebekten kan alınmasının bir zorunluluk gibi sunulmasını eleştirerek şu ifadeleri kullandı:

"Her çocuktan zorla kan almak, ‘çocuğun hayatını kurtarıyoruz’ gibi gerekçelerle meşrulaştırılamaz. Bu, insanın vücut bütünlüğüne açık bir müdahaledir. Ayrıca bu testler, kesin tanı koyan testler değildir. Bir hastalığın teşhisi, yalnızca belirli bir maddeye bakarak değil, diğer belirtilerle birlikte değerlendirilerek yapılmalıdır.”

“PCR Testleri Gibi Güvenilirliği Tartışmalı”

Topuk kanı testiyle taranan hastalıkların sınırlı olduğunu belirten Şeker, Covid-19 döneminde kullanılan PCR testleriyle benzerlik gösterdiğini iddia ederek şunları söyledi:

"Şu gerçeği görmek lazım: 6000 genetik, 500 metabolik hastalık var. Tıp otoriteleri bile bunları tarayamadıklarını kabul ediyor. Ancak altı hastalık için test yapılıyor ve aile bu testi reddettiğinde suçlu muamelesi görüyor. Peki, geri kalan binlerce hastalık için tarama yapılmamasının sorumluluğunu kim alıyor? Eğer bir test zorunluysa, diğerleri neden yapılmıyor?"

"Aile Sağlığı Merkezleri Üzerinden Rant Döngüsü"

Şeker, özellikle SMA gibi hastalıklar üzerinden yürütülen ilaç politikalarının astronomik fiyatlarla pazarlanmasının bir rant sürecine dönüştüğünü savundu:

"SMA hastalarına yönlendirilen ilaçların fiyatları akıl almaz seviyelerde. Aslında fizik tedavi ilacı olan bir ürünü, yüksek pazarlama teknikleriyle astronomik rakamlara satıyorlar. Topuk kanı testlerinin de benzer bir sistemin parçası olduğunu düşünüyorum. Aile sağlığı merkezleri, bu testleri yaptıkça teşvik primi alıyor, yapmadığında ise kazançları düşüyor. Bu yüzden ailelere baskı yapılıyor."

Son olarak, Şeker bu testlerin zorunlu tutulmasının, aileler için hiçbir yasal güvence sunmadığını belirterek şöyle ekledi:

"Bu testleri yapanlar, gerçekten hastalıkları doğru teşhis edebileceklerini garanti edebiliyor mu? Testin sonucunda hastalığın engelleneceğini veya ilerlemesinin durdurulacağını taahhüt ediyorlar mı? Hayır. O zaman neden aileler üzerindeki bu baskı devam ediyor?"

Topuk kanı testleri konusundaki tartışmalar sürerken, bu testlerin gerçekten tıbbi bir zorunluluk mu yoksa ticari bir rant kapısı mı olduğu sorusu, kamuoyunda yankı bulmaya devam ediyor.

4Af72A3F 6723 4Acd A393 8767B3490Eaa

"Devletin Malı mı, Ailenin Emaneti mi?"

Yeni doğan bebeklerden alınan topuk kanı testine karşı çıkan ailelerin velayet haklarının sorgulanması ve Adana’da bir bebeğe kayyum atanması tartışmaları beraberinde getirdi. Ailenin avukatı Av. Cüneyt Bülent Şeker, bu olayın hukuki ve etik boyutlarını değerlendirerek, topuk kanı testlerinin zorunlu bir sağlık taraması mı yoksa bir rant kapısı mı olduğu sorusunu gündeme getirdi.

"SGK'ya Yük, Aileye Baskı!"

Şeker, yapılan gereksiz testlerin Sosyal Güvenlik Kurumu’nu (SGK) büyük bir mali yük altına soktuğunu belirterek, bu uygulamanın sağlık sisteminin rant odaklı yapısını beslediğini dile getirdi:

"Bu testler, gerçekten bebeklerin sağlığı için mi yapılıyor, yoksa SGK'nın kasasını boşaltan bir sistem mi yaratılıyor? Yapılan her test için sağlık kurumları prim ve teşvik alıyor. Sistem, insanları hasta ilan etmeye ve gereksiz testleri meşrulaştırmaya yönelik işliyor."

"Velayet Hakkı Tehlikede mi?"

Ailelerin çocukları üzerindeki haklarının sınırlandırılmaya çalışıldığını savunan Şeker, çocukların artık ailenin değil, devletin malı gibi görülmeye başlandığını söyledi:

"Çocukların velayet hakkı ailede mi, yoksa devlette mi? Devletten kasıt ne? Buradaki devlet, 'prim ve performans odaklı sağlık sistemi’dir. Yani çocuklar üzerinde asıl söz sahibi olan aileler değil, rant sağlayan sistemdir. Oysa hukuk sistemimize göre, doktor ile aile arasında bir tedavi konusunda fikir ayrılığı yaşanırsa, son karar ailenindir."

"Adana'daki Karar Hukuka Aykırı!"

Avukat Şeker, Adana’da bir bebeğe kayyum atanması kararının eşi benzeri görülmemiş bir uygulama olduğunu belirterek, 25 yıllık meslek hayatında böyle bir tedbir kararına ilk kez rastladığını ifade etti:

"Normalde kayyumluk, mal varlığı ile ilgili bir durumdur. Ancak gerektiğinde çocuklar için de atanabilir. Mesela bir baba alkolik ya da uyuşturucu bağımlısıdır, çocuğa şiddet uygulamıştır ve mahkemede çocuğun haklarını koruyacak biri gerekmektedir. Böyle durumlarda kayyum atanır. Ama burada ne böyle bir durum var ne de çocuğun menfaati için alınmış bir karar söz konusu. Açıkça hukuka aykırı bir işlemle karşı karşıyayız."

"Topuk Kanı Testini Reddeden Aileler Bilinçli ve Duyarlı"

Şeker, bugüne kadar topuk kanı testini reddeden yüzlerce aileyle görüştüğünü ve bu ailelerin çocuklarıyla ilgili son derece bilinçli ve hassas olduklarını vurguladı:

"Bu aileler bilinçli oldukları için araştırma yapıyorlar. Çoğu, düzenli olarak doktor kontrolüne gidiyor. Ancak sistem, onları bilinçsiz veya ihmalkar ebeveynler gibi göstererek baskı uyguluyor. Oysa gerçek tam tersi."

Topuk kanı testinin, bebeğin doğumundan sadece 48 saat sonra yapıldığını ve bu sürecin tartışmalı olduğunu ifade eden Şeker, bu testlerin çocuğun menfaatine olmadığını şu sözlerle dile getirdi:

"Bu testler kesin bir sonuç vermiyor ve çocuğun menfaatine olduğu iddiası doğru değil. Ama devlet, bu testlere onay vermeyen aileleri hedef gösteriyor. Kayyum atanması, hukuken hatalı bir karardır ve biz mahkeme ile savcılık hakkında suç duyurusunda bulunacağız."

Topuk kanı testi tartışmaları, sadece bir sağlık taraması meselesi olmanın ötesine geçerek, ebeveyn hakları ve sağlık sistemindeki rant iddiaları üzerinden daha büyük bir tartışmayı beraberinde getiriyor.

"Toplum Baskı Altında, Aileler Perişan Ediliyor"

Topuk kanı testine karşı çıkan ailelere yönelik hukuki bir yaptırım bulunmamasına rağmen, uygulanan tedbir kararlarıyla ailelerin mağdur edildiğini belirten Av. Cüneyt Bülent Şeker, bu sürecin toplum üzerinde de baskı oluşturduğunu ifade etti.

"Testler Zorunluymuş Gibi Gösteriliyor"

Şeker, yapılan uygulamaların sanki testler zorunluymuş gibi bir algı yaratılarak ailelere baskı yapıldığını belirtti:

"Hukuken hiçbir zorunluluk yok, ama aileler adeta köşeye sıkıştırılıyor. Toplumda, sağlıklı çocuklara bile bu testlerin mecburi olduğu algısı oluşturuluyor. İnsanlar, bebeklerine test yaptırmadıklarında suçlu hissettiriliyor. Bu, tamamen bir algı yönetimidir."

"Yanlış Sonuçların Sorumluluğunu Kim Alacak?"

Bu testlerin her zaman kesin sonuç vermediğini ve yanlış teşhislerin ciddi sonuçlar doğurabileceğini vurgulayan Şeker, kimsenin yanlış teşhis ve yanlış tedavi nedeniyle doğacak sonuçların sorumluluğunu üstlenmediğine dikkat çekti:

"Bu testlerin güvenilirliği kesin değil. Yanlış sonuçlarla hastalık teşhisi koyuluyor, gereksiz tedaviler uygulanıyor ama kimse bu yanlışlardan dolayı hesap vermiyor. Aileler mağdur oluyor, ama sorumluluk alan yok!"

"Yeni Doğan Bebekler İçin Enfeksiyon Riski Var"

Ayrıca topuk kanı alımının yeni doğan bebekler için ciddi bir enfeksiyon riski taşıdığına da vurgu yapan Şeker, doğal doğan bebeklerin kanlarının kolay pıhtılaşmadığını ve bu durumun ek riskler oluşturduğunu belirtti:

"Yeni doğmuş bebeklerden alınan kan, ciddi enfeksiyon riskleri barındırıyor. Hele ki doğal doğan bebeklerin kan pıhtılaşma süreci daha farklı işlediğinden, bu testlerin onlara zarar verme ihtimali yüksek. Buna rağmen kimse bu riskleri konuşmuyor."

Av. Cüneyt Bülent Şeker, toplum üzerindeki baskının arttığını, ailelerin çaresiz bırakıldığını ve hukuki anlamda yanlış kararlarla mağdur edildiklerini belirterek, bu uygulamalara karşı hukuki girişimlerde bulunacaklarını ifade etti.

Editör: Fırat DEMİR