Coğrafya bazen bir yük, bazen de kaderin sunduğu bir armağandır. Türkiye için bu armağan, İran’ın kuzeybatısında saklı: 35 milyon Türk’ün sessiz çığlığıyla var olan Güney Azerbaycan, Bugün, Türkiye’nin İran’la yüzyıllık mücadelesi yeni bir evreye giriyor. Pers hegemonyasını kırmak, Çin ve ABD’nin kirli hesaplarını boşa çıkarmak ve Anadolu’nun Asya’ya uzanan köprüsünü yeniden inşa etmek… Bu, yalnızca bir devletler rekabeti değil, tarihin Türkiye’ye biçtiği kaçınılmaz bir roldür.
Tarihin Gölgesinde Bir Hesaplaşma: Osmanlı’dan Cumhuriyet’e
Türkiye ile İran arasındaki gerilim, Safevi-Osmanlı çatışmasının izlerini taşır. 16. yüzyılda Şiiliği devlet mezhebi ilan eden Safeviler, Sünni Osmanlı’yı yalnızca dini değil, siyasi olarak da tehdit etti. Bugün ise İran, Sovyetlerin dağılmasıyla ortaya çıkan Türk cumhuriyetlerinde kültürel nüfuz peşinde. Ermenistan’a askerî destek, Azerbaycan’a ambargo baskıları ve Orta Asya’daki Farsça dil kursları… Tüm bunlar, Türkiye’nin Asya’yla bağını koparmak için kurgulanmış bir senaryonun parçaları.
Ancak İran’ın asıl silahı, “istikrarsızlık” üzerine kurulu doktrinidir. 1979 Devrimi’nden bu yana Suriye, Irak ve Yemen’de Şii milisleri destekleyen Tahran, Sünni çoğunluğu olan bölgeleri mezhep çatışmalarıyla parçaladı. Irak’ta DEAŞ sonrası güçlenen Haşdi Şabi, Suriye’de Esad rejimine verilen askerî yardım… Bu politikalar, İsrail’in bölgedeki güvenliğini dolaylı olarak sağlarken, Türkiye’yi adım adım kuşatıyordu taki Suriye devrimine kadar.
Güney Azerbaycan: İran’ın Yumuşak Karnı
İran’ın kuzeybatısında yaşayan 35 milyon Türk, Tahran’ın asla kabullenemediği bir gerçek: Fars olmayan bir kimlik. Amnesty International’ın 2023 raporu, Tebriz’de Türkçe şarkı söyleyen 120 öğrencinin gözaltına alındığını belgeledi. BBC Türkçe, İran Meclisi’nin geçen ay çıkardığı “Yerel Diller Yasası”nın Türkçe’yi dışladığını duyurdu. Bu, asimilasyonun resmî politika olduğunun kanıtı.
Peki Türkiye ne yapıyor?
- TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı (Anadolu Ajansı, 2024), “Güney Azerbaycan’daki soydaşlarımızın hakları önceliğimizdir” diyerek tarihî bir sorumluluğu hatırlattı.
- Türk Devletleri Teşkilatı, Kazakistan’da kurduğu kültür enstitüsüyle İran sınırına 200 km mesafede Türkçe kurslar başlattı.
Türkiye’nin hamlesi açık: TRT Avaz’ın Azerice yayınları gibi medya gücüyle Tahran’ın kültürel duvarlarını yıkmak. 2023’te 12 kez jamming’le engellenen bu yayınlar, direnişin sembolü oldu.
ABD-Çin Pazarlığı: Türkiye İçin Tuzak mı, Fırsat mı?
ABD, İran’da rejim değişikliği için adımlarını hızlandırıyor. The Washington Post’a göre, eski Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton, “İran’daki muhalifler desteklenmeli” çağrısı yaptı. WikiLeaks’in sızdırdığı belgeler, ABD Dışişleri’nin Azeri Türklerini “potansiyel müttefik” olarak tanımladığını gösteriyor.
Çin ise 400 milyar dolarlık anlaşmayla İran’ı Kuşak ve Yol Projesi’nin merkezine yerleştirdi (The Guardian, 2021). Stratfor’un 2024 analizi, Çin’in Hürmüz Boğazı’na askerî üs kurma planını ortaya çıkardı. Türkiye, bu iki devin gölgesinde nasıl hareket etmeli?
- ABD’ye karşı: Rejim değişikliği tuzaklarına düşmeden, Güney Azerbaycan’daki özerklik taleplerini desteklemek.
- Çin’e karşı: Türk Devletleri Teşkilatı’nı güçlendirerek İran’ın kuzeyinde alternatif bir koridor açmak.
Ekonomik Çöküş ve Tarihin Tekerrürü
IMF’nin 2024 verileri, İran riyalinin dolar karşısında %700 değer kaybettiğini, enflasyonun %58’e ulaştığını gösteriyor. IranWire, Tebriz’deki protestolarda “Pers elitleri istifa!” sloganlarının yankılandığını yazdı. Türkiye, bu kaostan nasıl yararlanmalı?
- Gayriresmî ticaret ağları: Urmiye ve Tebriz’deki Türk iş insanlarıyla doğrudan bağlantılar kurulmalı.
-Sınır güvenliği: Ağrı ve Iğdır’da olası bir iç savaşa karşı tampon bölgeler oluşturulmalı.
Tarih bize 1918’i hatırlatıyor: Kaçar Hanedanı’nın yıkılışı sırasında Güney Azerbaycan, kısa süreli de olsa özerkliğini ilan etmişti. Bugün Tebriz’de bir aktivistin BBC’ye söylediği gibi: “Türkiye sustuğu sürece biz köleyiz.”
Son Söz: Türkiye’nin Jeopolitik Manifestosu
Türkiye, ABD-Çin-Rusya üçgeninde “dördüncü kutup” olmayı başarmalı. Güney Azerbaycan’daki 35 milyon Türk, yalnızca bir insani mesele değil; Anadolu’nun Asya’ya uzanan jeopolitik manifestosudur.
Ya tarihin sesine kulak verip Pers hegemonyasını kıran bir lider olacağız ya da Çin’in sömürdüğü, ABD’nin kukla devletler diktiği bir dünyada figüran kalacağız.
Türkiye’nin tercihi belli: Kurtlar sofrasında av değil, masayı kuran olmak.