Bendeniz sade, yaşlı, imkansız, güçsüz bir Müslümanım. Filistindeki zulümlere, sivil halkın katline, şehirlerin tahribine ancak feryat ederek, gözyaşı dökerek, inleyerek tepki verebilirim.
Lakin güçlü, muktedir, imkanlı, paralı, silahlı Müslümanlara bu kadar tepki yetmez. Onlardan daha fazla şeyler beklemek hakkımızdır.

Bugünkü durumda İsraile füze atılmasını isteyecek ve bekleyecek kadar ahmak ve realiteden kopuk değilimdir ama fiilen mutlaka bir şeyler yapılabileceği kanaatindeyim.

İsrail Gazzede kara harekâtına başlayınca bir haftada bin muharip askeri öldürülmüş olsaydı ne olurdu tahmin edebilir misiniz? Böyle bir kayıp Siyonist devletin maneviyatını moralini sıfıra indirir ve onu çökertirdi.

2009 saldırısından bu yana Filistinli muhariplerden bin genç keskin nişancı olarak yetiştirilemez miydi?

Böyle bir yetiştirmenin önünde hiçbir hukukî engel yoktu.

Nişancılık okçuluk gibi uluslararası bir spor dalıdır. Kitabına uydurulur ve bu spor Filistinde bin gence mükemmel şekilde öğretilirdi.

2009’dan bu yana beş sene geçti. Her bir Filistinli genç için bir milyon dolar harcanarak böyle bir keskin nişancılar ordusu kurulmuş olsaydı, yekun olarak bir milyar dolarlık bir masrafla İsraili mânen çökertecek bir hazırlık yapılmış olurdu.

Şu bir buçuk milyarlık İslam dünyası param parça ve yeterli beyne sahip değil.

Bu dediğim bin keskin nişancıyı yetiştirecek para Gazzenin içinde bile var.

Para var da akıl, kültür, plan program, proje, niyet, aksiyon, azim yok.

Bin keskin nişancı projesinin yanında daha nice projeler üretilebilir.

Tek bir Ümmet olamayan Müslümanlar… Âdil ve râşid bir İmama biat ve etmeyen başına buyruk veya başıbozuk Müslümanlar.

Arap dünyasındaki petrol geliri doğru dürüst ve yerli yerinde sarf edilmiş olsaydı, şimdiye kadar Filistin ve İsrail meselesi çoktan halledilmiş, hattâ İslam dünyası bile kurtulmuş olurdu.

Beyinsiz, birliksiz, Ümmetsiz, İmamsız, akl-ı selimsiz, firasetsiz para tek başına bir işe yaramıyor.

Bazı Arap baronlarının ve devletlerinin Amerikan bankalarında yüz milyarlarca, belki trilyonlarca dolarları var ve bu paralar dolaylı olarak İsrailin lehine kullanılıyor.

Fransa 1830’da Cezayir’e saldırdığı vakit, Haçlı istila ordularına karşı cihad yapan Müslümanlar “Ey Rumîler, sizin altınınız varsa bizim de imanımız var” diye haykırırmış.
Şimdi bizim altınımız var ama sanırım imanlarımız tozlandı, küllendi.

(İkinci yazı)

Molla Kasım Diyor ki…

AÇIK tek kimlikli olsun, Kripto=Gizli olsun; paraya mala, altına gümüşe dolara euroya, avantaya çok düşkündürler. Günahlarını bile parasız satmazlar. Ellerinde kendi bilgelerinden (r’lerden) veya bazı ilahiyatçılardan alınmış fetvaları vardır, helal haram ayırımı yapmazlar.

Aslında onların Şeriatinde de faiz haramdır ama birtakım fetva ve ruhsatlarla ötekilerden faiz alırlar, Tâğutî bir faiz imparatorluğu kurmuşlardır.
Kendilerinden olmayanları aldatmakta hiçbir beis ve sakınca görmezler.


Gizli olanları her boyaya girer.

Hıristiyanların arasında Hıristiyan, Müslümanların arasında Müslüman görünürler.

Bazılarının Kriptoluğu, gizliliği pek iğretidir, ciddî bir araştırma sonunda asıl kimlikleri kolayca ortaya çıkar.
Bazılarını deşifre etmek çok zordur.

Müslüman görünenler siyasî ve şahsî emel, nüfuz ve menfaatleri için din ve mukaddesat sömürüsü yapar.

İğreti Müslüman isimleri, asıl kimliklerini anımsatır. Bunu için isim-bilim (onomastic) bilgi dalına müracaat etmek gerekir.
Bütün Kağanlar onlardan değildir ama onların içinde Kağanlar, Kaanlar vardır.

Irken Türk olmadıkları halde Tekin Alp gibi buram buram Türklük, Oğuzluk kokan takma isimler alabilirler.

İslamî cemaatlerin, bazı tarikatların, baskı gruplarının içine sızarlar ve kraldan ziyade kralcılık yaparlar.

O’cuların içine girer aşırı O’culuk, Bu’cuların içine girer militan Bu’culuk, Şu’cuların içine girer holiganlık yaparlar.

Namaz kılar gibi görünürler… Gerekiyorsa sofulardan daha uzun sakal bırakırlar…

Müslümanları birbirine düşürürler…

Ne yaparlarsa yapsınlar, para konusunda bir an boş durmazlar, devamlı olarak devşirirler.

Bazı büyük Sazanlar büyük yer, orta Sazanlar orta, küçük Sazanlar az yer ama daima yerler.

Söylediklerine, yazdıklarına, yaptıklarına dikkat edilirse Ehl-i Sünnet Müslümanlığından hoşlanmadıkları anlaşılır.

Onlardan biri CHP’nin tek parti faşist rejimi sırasında yayınladığı bir kitabına “Kahr olsun Şeriat” başlıklı bir bölüm koymuştu.

İçlerinde İslam ilahiyatçısı bile vardır.


En koyu ve sofu tarikatlara bile sızmışlardır.

Müslümanlar bugünkü şifahî kültürleriyle bunları deşifre ve teşhir edemez.

Saflar bunların tuzaklarına düşer, oltalarını yutar.

Hadîste “Mü’minin firasetinden korkunuz” buyuruluyor ama ….

Başka bir hadîste “Mü’min bir delikten çıkan zararlı tarafından iki kere sokulmaz” buyruluyor. Yazık ki…

Bendeniz Molla Kasım’ın bu yazdıkları yıllar sonra anlaşılacaktır. İnşallah iş işten geçmeden…