Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan GAP Arena Kapalı Spor Salonu’nda düzenlenen 8. Olağan İl Kongresine katılarak konuşma yaptı. Kongrenin bir diğer konuğu Şanlıurfalı, sanatçı İbrahim Tatlıses’ti. Tatlıses; Erdoğan’ın konuşması sonrasında kongre katılımcılarına şarkılar söyledi. Tatlıses, Haydi söyle şarkısının bir bölümünde, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a ‘Cumhurbaşkanlığına gelecek dönemde var mısınız?’ sualini yöneltti. Bunun üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘Sen varsan, ben de varım.’ Şeklinde cevapladı. Tatlıses bu cevap üzerine ‘Ölümüne, ölümüne…’ diye haykırarak karşılık verdi.
Gönüllerden ve akıllardan geçirilen husus Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bir dönem daha makamında kalmasıdır. Bunu ilk kez MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli dile getirmişti. Ak Parti camiasında her ne kadar dile getirilmese de gönüllerde yer alan, bir dönem daha söylemi, artık pek çok çevre tarafından dile getirilir ve halk önünde söylenir hale geldi.
Bu söylemin ortaya çıkmasını sağlayan hususlar arasında, uluslararası arenada Türkiye’nin konumu önem arz etmektedir. Savunma sanayinde ve havacılıkta kat edilen mesafeler kısa sürede meydana gelmemiş, uzun bir süreç ile işletilmiş olmasıdır.
Türkiye, hedeflere ulaşmanın alacağı süreye bakılmadan daha adil bir dünya mümkün söylemi çerçevesinde hareket etmektedir. Daha gençlik yıllarında Türkiye'yi muhasebe eden, muasır medeniyetler seviyesinden ileri bir noktaya taşıma hedefiyle yola çıkan bir liderden bahsetmekteyiz. Pınarhisar cezaevinde ‘Geleceğin Türkiye ‘sini düşünüyoruz. ‘ diyerek mesai harcayan, 2002’den sonra, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı sırasında kurmuş olduğu kadro ile geleceğin Türkiye'sine yön vermeye başlayan bir lider.
2002’den buyana kelime haznemize giren Eski ve Yeni Türkiye söylemlerinin mimarı da Sayın Erdoğan’ın kendisiydi. Geleceğin Türkiye’si söylemini dillerimize pelesenk eden düşünce Recep Tayyip Erdoğan’ın uzun yıllara dayanan planlama ve stratejik aklı sayesinde meydana geldi.
Bir diğer husus ise Suriye politikasıydı. Türkiye; 13 yıl boyunca, komşu bir devlet olmanın ötesinde davranarak, gelen bütün mültecilere kapı açan, barınma imkânı sağlayan, insani ihtiyaçlarını karşılayan, tarihte eşine zor rastlanan bir ev sahipliği yaptı. Ekonomik koşullar açısından olumsuzluklara sebep olmasına bakılmaksızın sabredildi. Kimi zaman askeri kimi zaman siyasi birtakım dokunuşlarla Suriye Baas Rejiminin gitmesini bekledi. Özgür, demokratik ve toprak bütünlüğü korunan yaşanabilir bir Suriye hayaliyle ilmek ilmek dokunan bir zaferin sahibi oldu. Sonuç olarak tam bir askeri, siyasi ve diplomatik başarı öyküsü yazıldı.
Anayasa değişikliği ile seçim kanununda yer alan 2 dönem şartının kaldırılması, esnetilmesi veya yeni bir çözüme kavuşturularak, bir dönem daha kalmasını sağlamanın, henüz seçimlere bu kadar uzun bir süre varken dile getirilmesi ihtiyaçtan ve dahi geleceğin Türkiye’sine ulaşılmamış olmasından kaynaklıdır. Muhalefet partileri içerisinde aday arama serüvenine şimdiden başlanmış olsa da ekonomik olarak serencamla süreçler içerisinden geçilse de, kazanılan bu ivmenin kaybedilmemesi adına yeniden, yeni dönemde de Erdoğan isteğinin giderek artacağını düşünmekteyim.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin sevk ve idaresinde birçok kapının açılmasını sağlayan bu siyasi oluşumun belirlemiş olduğu hedeflere varma süresi elbette ki kısa sürede olamayacaktı. Kaldı ki; vesayet odakları ve dış güç merkezli oluşumların geciktirmelerine rağmen, eski Türkiye’ye bir daha dönülmemek üzere veda edildi. Suriye örneğinde olduğu gibi, birtakım olayların gelişimi, kaybedilenlerin kazanımı ve gelişen teknolojiye Türkiye ‘yenin uyarlanması gibi pek çok husus, kolay kat edilecek mesafeler değildi, sabır ile gerçekleştirildi.
Her ne kadar Cumhurbaşkanlığı seçimi dönem kuralı, daha önce yasal düzenleme ile devletin menfaatleri düşünülerek getirilmiş olsa da yine bu ali menfaatler dikkate alındığında değişiklik yapılması gerekebilecektir.
Uzun soluklu bir yol olan siyaset, zamanın okunması gereklikleri kadar geleceğe yön verme kabiliyeti ile eş zamanlı ilerlemektedir. İstanbul Büyükşehir Belediyesi hedefi ile Bağcılar Belediye Başkanı Abdullah Özdemir’in il başkanı olarak isminin açıklanmasını bu bağlamda önemli olduğuna inanıyorum. 10 Ocak tarihinde istifa ederek yerini Yasin Yıldız’a bırakan, Abdullah Özdemir’in isminin açıklanması bazı çevreler açısından beklenmedik olsa da doğru bir hamle olduğu kanaatindeyim. Feyzullah Kıyıklık gibi Cumhurbaşkanımızın yol arkadaşlığı ettiği önemli bir isim zamanında Gençlik kollarında yer alan, Lokman Çağrıcı gibi başarılı bir belediye başkanı ve hizmet adamının yanında önce gençlik kolları başkanı, belediye meclis üyesi ve başkan yardımcılığı görevlerinde bulunan, daha sonra Bağcılar Belediye Başkanı olarak kendi görev süresinde de halkın içerisinden hiçbir zaman ayrılmayarak sayısız hizmetlere imza atan bir başarılı siyasetçi, yerel yönetimci. İl başkanı olarak adının ilan edilmesinden bu yana kongre çalışmalarına hız kesmeden devam etmekte. Bu uzun soluklu yolda, İstanbul’un geri kazanımı adına çalışmalara devam etmektedir.
Ak Parti kurulduğu günden başlayan başarı hikayesini devam ettirme, eski Türkiye’nin sadece söylemde kalması adına Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde uzun soluklu planlara imza atmaya devam etmektedir. Seçimlere yaklaşık üç yıllık bir süre olsa da ‘Haydi Söyle’ sorusunu daha çok duyacağız. Daha adil bir dünyanın inşa edilmesi anlamında da aynı talebin uluslararası çevrede de karşılık bulacağı kanaatindeyim.