MEMLEKETTE kaos, kargaşa, anarşi çıkartıp sivil darbeye zemin
hazırlamak isteyenler; cinayetleri, maden kazalarını, cenazeleri,
sansasyonel hadiseleri abartıyor, çığırından çıkartıyor,
kullanıyor.
Üniversite öğrencisi bir genç kızcağız feci şekilde öldürüldü. Buna
hepimiz üzüldük, kahr olduk. Ne kadar protesto edilse yeridir.
Lakin lakin lakin… Hadiseyi birtakım çevreler kullandılar.
Onlarınki gerçek üzüntü değildi. Timsah gözyaşları dökerek birtakım
dolaplar çevirmek istediler.
Kızın öldürülmesinden bir hafta sonra İstanbul’da gözü dönmüş bir
koca zavallı karısını bıçaklayıp öldürdü, cesedini parçalara
ayırdı. Bizim abartıcı medya bu konunun üzerinde nedense fazla
durmadı.
Yerli ve yabancı derin, masonik, ateist, solcu, vesayetçi,
sömürgeci, Kripto güçler; Türkiyedeki muhafazakar (muhafazakar
denilebilirse) iktidarı serbest seçimlerle meşru şekilde devirip
yerine geçme ümidini kaybetmişler, bütün ümitlerini sivil darbeye
bağlamışlardır.
Bunun için de ülke çapında bütün çivileri gevşetmek, halkı
birbirine düşürmek, yıkıcı muhalefet yapmak, çatışmalar çıkartmak,
halkı heyecanlandırmak için ellerinden geleni yapıyorlar.
Bu işler için onlara ölüler, cenazeler lazımdır. Genç ve güzel
ölüler tercih edilir.
Bir yerde maden kazası mı oldu? Halk üzülür, bizim tamtamcılar
hemen harekete geçer, kazayı yıkıcı muhalefete alet eder.
Onların ne kadar samimiyetsiz olduğu, genç kızın öldürülmesinden
sonra bir okul müdürünün, kız öğrencilerin mini etek giymesini
yasaklamak istemesi üzerine koparttıkları yaygaradan anlaşılıyor.
Okullar elbette seks meydanları değildir ve kız öğrenciler elbette
düzgün bir şekilde giyinmelidir ama onlara bunu anlatamazsınız.
Soruyorum:
Yere göğe koyamadıkları Ebedî Şefleri M. Kemal Paşa zamanında
liseli bir kız mini etek giyebilir miydi?
Millî Şef İsmet Paşa diktatörlüğünde, bırakın okul kızlarını, en
hafif meşreb kadınlar, hattâ fahişeler bile sokaklarda, meydanlarda
mini etekle dolaşamazlardı.
Genç ve güzel bir kadının veya kızın erkekleri tahrik edici, seksî,
şehevî, uygunsuz kıyafetler giymesi, onların gözünde vaz geçilmez
bir hürriyettir, uygarlıktır, hattâ bazı manyaklara göre laikliğin
bir icabıdır.
Türkiye’nin en büyük talihsizliği birtakım adamların Fransayı ve
onun saldırgan, ateist laikliğini örnek almış olmalarıdır.
İngiltereyi örnek almış olsalardı… Orada laiklik yoktur… Orada din
devlet birliği vardır… Orada devlet başkanı aynı zamanda millî
Anglikan kilisesinin başkanıdır… Orada şu anda 85 Şeriat mahkemesi
kurulmuş ve faaliyet göstermektedir… Büyük Britanya bölgesinde
1944’ten bu yana, kolejlerde, ders başlamadan önce okulun şapelinde
öğrencilerin toplanıp dua etmeleri mecburîdir (Bundan muaf
tutulabilmek için velilerin yazılı müracaatı gerekir, buna da pek
cesaret edemezler)… İngilterede islamî eğitim veren kolejler,
okullar vardır… İngilterede isteyen Müslüman kadınlar çarşaf, peçe,
burka kullanabilir… Orada emekli olan büyük rütbeli kilise adamları
otomatik olarak Lordlar Kamarasına (senatoya) üye olur…
(İkinci yazı)
Osmanlıdan Kalan Çeşitlilik
OSMANLI cihan devletinin mirası olarak ülkemizde 70-80 etnik köken,
unsur bulunmaktadır. Bunların birkaçını sayayım: Türkler, Kürtler,
Arnavutlar, Gürcüler, Çerkezler, Fellahlar, Abazalar, Tatarlar…
Listenin tamamını yazsam uzun olur.
Bir gerçekten Türk olanlar vardır… Bir de Türk ana kimliğinin
yanında alt kimlikleri olan Türkleşmişler vardır.
Ülkemizde iki kimlikli olan unsurlar da vardır:
Bir milyondan fazla Gizli Yahudi… Sabataycılar… Dıştan Alevî
görünenler… Kırımçaklar… Karaylar… Tatlar…
Bir milyondan fazla Gizli Ermeni olduğu söyleniyor… Pakraduniler…
Alevî gibi görünenler…
Türkiyede iç barış, huzur, sükun, iyi geçim olması için bu
unsurların sosyal bir mutabakat=uzlaşı içinde yaşamaları
gerekir.
İki kimliklilerin bir kısmı iç barışa, sosyal mutabakata aykırı
işler yapıyor.
G. Yahudilerin bir kısmı, Cumhuriyetimizi bir Yahudi cumhuriyeti
haline getirmek, çoğunluğu ezecek, baskı altında tutacak faşist bir
vesayet rejimi istiyor.
Gizli bir azınlık Ermenilik için çalışıyor.
Müslüman Kürtlerin fitnelerle, fesatlarla ilgisi yok ama meydana
Kürt bayrağı ile çıkan G. Kürtler ortalığı karıştırıyor, Türkiyenin
bölünmesine, parçalanmasına yol açacak yanlış işler yapıyor.
Türkiye Eski Dünya kubbesinin kilit taşıdır. Ülkemiz ABD, AB,
Siyonizm, İsrail, Rusya, İran, Çin, Haçlılar, Evangelistler,
emperyalistler, kapitalistler, globaller için çok önemli bir
mevkidedir. BOP’a göre Türkiyenin parçalanması gerekmektedir.
Vatanımız yerli ve yabancı casuslarla, ajanlarla, provokatörlerle
dolmuştur.
Kriptoların kontrolündeki büyük medyanın bir kısmı iç barıştan,
sosyal mutabakattan yana değildir.
Otuz seneden beri ülkemizi sarsan PKK dıştan bir Kürt hareketi gibi
görünüyor ama gerçekte öyle değil.
Biri Kürt büyüğü gibi görünüyor, lakin Kürtçe bilmez ve asıl adının
Artin olduğu rivayet ediliyor.
Terörist sözde Kürt hareketi çoğunluğu Müslüman olan Kürtlere büyük
zarar vermektedir, verecektir.
Bu memleketteki çeşitli, farklı Müslümanları bir araya getirecek,
perçinleyecek, iç barışı sağlayacak faktör İslam dinidir ama yüz
yıla yakın zamandan beri İslam darbelenmiş, yeni nesiller iyi,
güçlü, vasıflı Müslümanlar olarak yetiştirilmemiştir. Hainlerin
sabotajları ve hıyanetleri yüzünden, son elli yıl içinde doğudaki
ve güneydoğuda binlerce medrese kapanmıştır.
İslam medreselerinin ve tasavvuf tekkelerinin kapalı ve yasak
olması, millî barışa ve mutabakata vurulan en büyük darbedir.
Çeşitli etnik unsurlardan oluşan Müslüman çoğunluk tek bir Ümmet
çatısı altında birleşmiş ve râşid bir İmama biat ve itaat etmiş
olsaydı iç barış ve sosyal mutabakat sağlanmış olurdu.
Türkiyeyi yıkmak isteyenler Müslümanların birleşmesini istemiyor…
Ehl-i Sünnet İslamlığı istemiyor… Ümmet birliği istemiyor… Halkın,
râşid ve âdil bir Halifeye biat ve itaat etmesini istemiyor…
Onlar kaos istiyor… Tefrika istiyor… Anarşi ve terör istiyor…
Bir takım din baronları Ümmet birliğini ve İmam-ı Kebire biat ve
itaat edilmesini niçin istemiyor?
Müslümanlar niçin birlik, iç barış, Ümmet, İmamet için gereği gibi
çalışmıyor?