NOKTA İÇİN VİRGÜLLEŞENLER
Bugün söze çokça anlatılan bir fıkra ile başlayayım, dedim.
Padişahın biri patlıcan yemeğini çok severmiş. Bir gün yemekte;“şu
patlıcan da ne güzel sebzedir.”, demiş. Dalkavuğu hemen;
“haklısınız Sultanım, bu patlıcan öyle güzel bir sebzedir ki, kırk
çeşit biri birinden leziz yemeği yapılır; tatlısı olur, turşusu
olur; ye, ye doyamazsınız”, diye patlıcana methiyeler düzmüş.
Birkaç gün sonra yemekte yine patlıcan varmış. Padişah, “ne bu
yahu, yine mi patlıcan! Hem bir şeye benzese!”, deyince dalkavuk;
“evet Sultanım, bu patlıcan zaten kara kuru bir şey, tadı da yok,
kekremsi, acımsı; yemeği yemek olsa... Tatlısını turşusu desen…
Padişah; “ yahu daha iki gün önce patlıcanı öve öve bitiremeyen sen
değil miydin?”, deyince dalkavuk; “ama Sultanım, ben sizin
dalkavuğunuzum, patlıcanın değil.”, deyivermiş.
Şimdi zannederin bana konunun özünü sormazsınız. Dalkavukluk,
kendisine çıkar sağlayacak olanlara aşırı saygı ve hayranlık
göstererek yaranma halidir. Dalkavukluk; yağcılıktır, yağdanlıktır,
yalakalıktır, yalpaklıktır, yaltaklıktır, kemik ve çanak
yalayıcılığıdır. Bu kavramın tarihi, insanlık tarihi kadar eskidir.
Böylesi sıfatlarla mücehhez(!) insanlara da dalkavuk yahut
dilimizde sık kullanılan tabiriyle yağcı/yalaka denir. Şekil, renk
ve desen değiştirerek günümüze ulaşan bu onursuz mesleğin
azımsanamayacak kadar mensubu, icracısı vardır.
Dalkavuklar, özellikle devlet gücünü elinde bulunduranların
çevrelerinde yoğunlaşırlar. Kimliksiz, omurgasız, kemiksiz,
şahsiyetsiz, onursuz, gurursuz bu çanak yalayıcıların ortak
özellikleri; her durumda ve her şartta iktidarı, muktediri, gücü ve
güçlüyü övmek, onlardan yana olduklarını söz ve davranışları ile
ortaya koyarak itibar ve çıkar sağlamaktır. Gücü ve iktidarı elinde
bulunduran kişi veya kişiler değişince bu yalaka takımı da hemen
yeni sahipleri için kıvırtmaya, kuyruk sallamaya başlarlar.
Dalkavuklar; överek göklere çıkardığı kişinin sadece şakşakçısı,
şarlatanı, yağcısı, yağdanlığı, evet efendimcisi olarak kalmazlar.
Velinimet olarak gördükleri kişilere şirin görünmek için muhbirlik
yapar, suçsuz günahsız kişileri gammazlar, yalan söyler hatta
kendileri için daima tehdit olarak gördükleri şahsiyet sahibi
insanlara iftira atarak göze girmeye çalışırlar.
“Kraldan çok kralcı” olan dalkavukluğun irsi ve genetik olması
muhtemel olup araştırılmaya muhtaçtır. Dalkavukluğun/yalakalığın
merhaleleri, kademeleri de vardır. “…seninle gurur duyuyor” sloganı
bu mesleğin(!) en masum icra halidir. İleri seviyesi ise
pohpohlanan kişiye ilahi birtakım özellikler yakıştırarak onu
putlaştırmak hatta peygamber seviyesine yükseltmektir.
Aşkı, yoldaşı riya ve ikiyüzlük olan yalakalığın revaçta olduğu
toplumlarda seviye hızla düşer. Yöneticiler; beceri ve liyakat
sahiplerini yalaka ve yardakçılarına tercih ederlerse toplumda
izmihlal kaçınılmaz olur. Hele de yıkama ve yağlama tepeden tırnağa
zincirleme boyut kazanır, yönetenler de bu kervana katılır yahut bu
duruma çanak tutarlarsa o toplum iflah olmaz. Ne demişti ünlü
Fransız düşünür Montesguieu; "dalkavukluğun sağladığı çıkar
dürüstlüğün kazandırdığı faydadan daha fazla olursa o ülke
batar"
Ar damarı çatlamış, yalaka tiplerle hayâsızlık, sırnaşıklık,
küstahlık ve hadsizlik tavan yapar. El etek öpücü bu zavallı
yaratıklar, üç kuruşluk dünya nimeti için hem kendilerini alçaltır
hem de yaşadıkları topluma zarar verirler. Bir kimsenin makamından
ve servetinden dolayı onu hak etmediği sıfatlarla övmek, ona
yaltaklanmak insanlıkla bağdaşmadığı gibi İslam’da da çirkinlik
olarak görülmüş ve yasaklı davranışlardan sayılmıştır. Nitekim
İslam Peygamberi Hz Muhammed-sallallahu aleyhi ve selem- “İnsanları
övmeyi âdet edinenlerle karşılaştığınızda yüzlerine toprak
saçın(onlara engel olun).”, diye buyurmuşlardır.
Yalnızca yalaka ve yağcılar suçlu değil yalakaların övgülerine
mazhar olanlar(!) onların pohpohlamalarına inanarak böbürlenenler,
kendini beğenenler, büyüklenenler, kibirlenenler de en az yalaka ve
yağcılar kadar suçludurlar. O nedenle mevki/makam ve güç sahipleri
dalkavukların beklentilerine nefisleri ile değil Allah’ın lütfu
olan akılları ile karşılık vermelidirler.
Bir fıkra ile başladık yazımıza bir fıkra ile de sonlandıralım.
Önemli mevkide bulunan bir devlet adamı, dalkavuğun birine; “sıfır
nedir?”, diye sormuş. Dalkavuk tereddütsüz; “ sizin huzurunuzda
ben”, diye cevap vermiş. Allah, böylesi kişiliksiz, kimliksiz,
omurgasız, şahsiyetsiz kullarına bizi mecbur ve mahkûm bırakmasın.
“Nokta kadar menfaat için virgül gibi eğilenlerin durumuna
düşürmesin. Ömer Hayyam gibi: “Varsın hayat yalakalara şans
tanısın; ben onuruma fiyat biçmem! Yaşadığım kadar daha yaşasam
asla tükürülecek eli öpmem.”,dedirtsin.
Hadi ÖNAL/30 Haziran 2018/Elazığ