Bu yazı bir uyarı ile başlayıp bir müjde ile bitecektir.

Uyarı bölücülere, müjde bizlere.

Bölücüler şu sözümü iyi dinlesin.

Bölücülük demek, hangi Ülkede olursa olsun, küçülmek ve tehlike içine düşmektir. Bölücülük “barut fıçısının üzerinde oturmaktır.”

Barut fıçısı demek, her an karışacak ve kaos ile huzursuzluk ortamı meydana gelecek durumda olmak demektir.

Suriye ve Irak'ta bölücülük yapmak, tabir caizse bütünden ayrılmak ve minnacık devlet (esasında Devletçik) olmak “barut fıçısı üstünde oturmaktır.”

Aklı başında olan ve makul düşünen birisi gidip de “barut fıçısının üstünde oturmaz.” Böyle bir ahmaklığı yapana “deli” derler.

Bi uyarıyı neden yaptım?

Aşağıda belirteceğim güncel gelişmelerden dolayı bu uyarıda bulundum.

Evet, bilindiği üzere, Suriye’de 27 Kasım 2024 günü Halep’e, oradan Hama ve Humus’a ilerleyen Mücahidler 8 Aralık 2024 tarihinde Suriye’nin başkenti Şam’ı fethettiğinde 61 yıllık zalim Esed (BAAS) rejimi çöktü ve artık yeni bir döneme girildi.

Bu yeni dönemde ister Suriye’de ve isterse Irak’ta ayrılıkçı fikirler taşıyan kim ve hangi etnik gruplar varsa şunu aklına iyice soksun, Türkiye bu iki Ülkede meydana gelebilecek bir Devlet oluşumuna asla müsaade etmez. Böyle bir şeyi aklının ucuna dahi getiren “barut fıçısının üstüne oturmuş demektir.”

Evet bendeniz bir gariban şair yazar olarak (bu ikazı yaparak) tarihsel sorumluluğumun gereğini yapıyorum.

Yine ikaz ediyorum:

Suriye ve Irak her ikisi de, bölünmeden ayrı ayrı tek Devlet olarak kalmalıdır. Maazallah bu iki Ülkede meydana gelebilecek "Devletçikler", her an patlamaya hazır "barut fıçısı" demektir.

Herkes oturduğu yerde otursun. "Barut fıçısı üstünde oturmanın kimseye faydası olmaz."

Bu ikaz yanında bir ikaz da kendimize lazım.

Türkiye olarak Suriye'deki yeni yönetimi eğer etkili bir şekilde yönetmezsek, daha doğrusu, Fırat'ın doğusunu kontrol edemezsek, maalesef, Esed'in Suriye'sinden daha kötü günler bizi bekliyor olabilir.

Türkiye'nin güvenliği Suriye ve Irak'tan başlar.

Biz Türkiye olarak Suriye ve Irak'a kayıtsız kalamayız. (Hatta gerekirse bazı durumlarda bizzat Suriye ve Irak yönetimine Ülkemiz güvenliği için müdahil olmalıyız.)

Evet son 12 günde yani Mücahidlerin Halep’ten Şam’a ilerlediği son 12 günde çok hızlı bir değişim yaşandı.

Diktatör zalim Beşar Esed Ülkesinden kaçtı ve gelen haberlere göre “bir sığınmacı olarak Rusya’ya gitti.”

Müthiş bir durum bu, akıllara durgunluk veren bir hâl bu: “2011 yılından beri Ülkesindeki milyonlarca kişiyi sığınmacı konumuna düşüren zalim Beşar Esed’in kendisi bir “sığınmacı” oldu.

Ey Allah’ım sen en büyüksün ve her daim hikmetli iş yaparsın.

Bu noktadan itibaren başka bir veçheye geçiyorum.

Şimdi de Şam’ı fetheden mücahidlerden de bahsetmek istiyorum..

Şam'ı fetheden Müslüman Mücahidlerin aynı Mekke'nin fethinde Sevgili Peygamber Efendimiz'in (asm) Mekke'yi fethettikten sonra gösterdiği davranışı örnek aldıklarını görüyoruz. "Kibir yok, nümayiş yok; şefkat var, affedicilik var." Maşallah.

İşte Müslümana yakışan budur. Müslüman budur. Müslüman asla zulmetmez. Müslüman kendisine zulmedene de zulmetmez ve adalet ile, asalet ile davranır.

Müslümanlık asalettir. Müslüman, adalet üzere hareket eden kişi demektir.

Evet, sevinçliyiz ve umutluyuz. Suriye'deki 61 yıllık Esed zulüm yönetimi, 13 yılık iç savaş ve muhaliflerin Şam'a doğru 12 günlük bir yürüyüş ile sona erdirildi.

Suriye'deki tüm muhaliflerin ortak noktası İslami Şuur'dur.

Suriye'deki yeni yönetimin şifresi İslami Şuur olacaktır.

Evet, huzurluyuz, gururluyuz. Suriye'deki Esed'in zulüm yönetimi 61 yılın sonunda devrildi.

Tüm mücahidleri yürekten tebrik ediyorum. "Herşeyin bir vakti vardır. İman elbette zulme her daim galip gelecektir. Yeter ki yüreklerde iman olsun. "

Yazımın sonunda Suriye’deki mücahidlerin lideri konumundaki kişiden yani Ahmed El Şara’dan (Muhammed Colani’den) bahsetmek istiyorum.

Önce onun Şam’ın fethedilmesinden birkaç saat önce ABD’nin CNN TV kanalına vermiş olduğu demeçteki şu sözlere dikkat çekmek istiyorum: “Biz bir amaç değil, aracız. Biz de yarın olmayabiliriz. Mühim olan Suriye'yi yeniden inşa etmektir.”

Bu bakış açısında olan kişi kamil (olgun) bir düşünceye sahiptir ve işte Müslümana yakışan da budur.

Sözlerinde “ben” yok, “biz” var. Hatta “biz” dedikleri kendilerinin de bir “araç” (vasıta) olduklarını ifade etmeleri ve “amaç” (maksat) olmadıklarını belirtmeleri çok olumlu bir durumdur. Allah kendisinden ebeden razı olsun. Yüce Rabbim (cc) yâr ve yardımcısı olsun.

Bu mücahidin biraz da hayatından bahsedelim.

Mücahid Ahmet El Şara, Suriye doğumlu 44 yaşında bir Arapça öğretmenidir. Lakabı olan Colani, Golan Tepeleri'nden gelmektedir.

Mücahid Ahmet El Şara için hayat elbette hep zorluklar ve çileler içinde geçti. En başta doğduğu Golan Tepeleri ki siyonist terörist İsrail'in işgali altında. İşgal altındaki bir toprakta doğmak ve orada büyümek, insana başlı başına bir mücadele ve mücahade şuuru verir. Bir de bunun üzerine Ahmet El Şara, zalim ABD’nin Irak’ı işgaline en genç yaşta (23 yaşında) tanık oldu ki, artık bunca işgal içinde bir Müslüman “mücahid olmasın da ne olsun.” O da bir mücahid oldu, elhamdülillah.

Mücahid Ahmet El Şara'nın yetişmesinde ve cihad fikirlerinin oluşmasında bir Arap Milliyetçisi olan Babası da etkili olmuştur. Ahmet El Şara’nın Babası, Mısır Devlet Başkanı Cemal Abdulnasır’ın, siyonist terörist İsrail’e karşı mücadele vermesinden etkilenmiş Milliyetçi bir kişidir. Ancak Babasının milliyetçilik görüşleriyle yola çıkan Ahmet El Şara (Muhammed Colani) daha sonra İslami bir çizgiye ulaşarak şuurlu bir Müslüman olmuştur. Ahmet El Şara, Irak savaşına aktif katılmış ve Amerikan işgaline karşı “cihad saflarında yer almıştır.”

İşte o cihad en sonunda Şam’ın fethiyle sonuçlanmıştır ki yakında Bağdat ve Kudüs de fethedilecektir, inşallah.

Bağdat, Şam ve Kudüs yatay bir çizgide uzanır. İstanbul, Medine ve Mekke dikey bir çizgide uzanır. Bu altı şehrin isimlerinin sonlarına mükerrem, münevver ve şerif gibi sıfatlar eklenmektedir ki, bu onların önemli ve kutsal nitelikte olduklarını gösterir.

Bu şehirleri yatay ve dikey olarak bir düzlemde gösterirsek artı işareti elde ederiz. O artı işaretinin merkezinde (orta noktasında) Şam Şehri yer alır. Evet Şam’ın feshedilmesi merkezi bir önemdedir. Sırada Bağdat ve Kudüs var. Ve bu 6 şehir tek bir Devlet içinde idare edilmelidir ki o İslam Devletidir ve vakti yakındır. Bu müjde hepimizedir.

Selam olsun o vakte ve selam olsun o vaktin mücahidlerine.

Vesselam.