Tâğutî şirk, küfür, nifak, dalalet ve vesayet nizamı Türkiye’de İslamı kökünden kazımak, yok etmek istemiş, bunu başaramayınca; dinde reform, dinde değişim, dinde yenilik yaparak Müslümanları bozmak, şaşırtmak, sersemletmek, parçalamak istemiş ve maalesef bunda bir dereceye kadar başarılı olmuştur.

İslamın doğru yorumu olan Ehl-i Sünnet şu değer ve kurumlarla ayakta duruyordu. Bunların hepsi ya tamamen, yahut kısmen kasıtlı olarak yıkılmıştır.

Bunların birincisi, icazetli ve liyakatli Ehl-i Sünnet ulaması, fukahası, müftüleri, müfessirleri, muhaddisleri, hademe-i hayratı, vaizleri yetiştiren İslam Medreseleri idi. Bunlar yıkılmıştır. Memlekete az buçuk hürriyet geldi ama on milyonlarca Sünnî halk o kadar cahil ve gafil hale getirilmiştir ki, kapatılmış olan Medaris-i islamiyenin tekrar açılmasını bile talep etmiyor.

Osmanlı İslam devletini ve Hilafetini ayakta tutan ikinci kurum, Şeriata uygun hizmetler yapan, olgun Müslümanlar yetiştiren İslam tarikatları idi. Onlar da yasaklanmış, binlerce tekke, zaviye ve dergah kapatılmıştır. Yasak, biraz gevşemiş ve gevşetilmiş olmakla birlikte sürmektedir. Sünnî Müslümanlar, hürriyet olmasına rağmen, tarikatların yeniden resmen açılması için çalışmıyor. Memlekette Komünist Partisi bile kuruldu, M. Kemal’in kapattırdığı Mason tarikatları gece gündüz faaliyet yapıyor ama İslam tarikatları resmen kapalı. Alevî vatandaşlarımızın bir kısmı cemevleri açılması için ellerinden gelen baskıyı yapıyor, tarikat ve tasavvuf Müslümanları onların binde biri kadar çalışmıyor.
Ehl-i Sünnet Müslümanlığının üçüncü ana değeri Ümmet Birliğidir. Bugün realitede Ümmet yok. Müslümanlar birbirinden kopuk bin parçaya ayrılmışlar. Bu bin parçanın (hizip, fırka, cemaat, parça, grup, vakıf, dernek) her biri kendi başına buyruk. Onları bir araya getiren bir federasyon veya konfederasyon yok. Müşterek bir plan program yok. Her yıl yekun olarak milyarlarca dolar hizmet parası toplanıyor. Bu konuda bir denetim yok. Ümmet olmayınca birlik, beraberlik, ittihad, vifak, tesanüd, işbirliği, ortak strateji ve hizmetlerin, toplanan paraların denetimi de yok.

Müslümanların, kendisine itaat ve biat edilen râşid, âdil, muttaqi, sâlih, müdebbir, irşad edici, doğru yola gösterici bir İmamları da yok. Katolik dünyasının Papası var, Anglikanların Canterbury başpiskoposu var, Tibet Budistlerinin Dalay Laması var, Farmasonların Üstad-ı Âzamları var, Yahudilerin Sefarad ve Eşkenaz Başhahamları var… Velhasıl dünyada her dinin, her mezhebin, her cemaatin bir büyük başkanı var, lakin Müslümanların başında böyle bir başkan yok. Peygamberimiz (Salat ve selam olsun ona) “Zamanındaki İmama biat etmeden ölen kimse sanki cahiliyet ölümü ile ölmüş olur” buyuruyor ama Sünnî Müslümanların büyük kısmı o kadar cahil, gafil, şaşırmış vaziyette ki, bu konuda bir teşebbüs yok. 1920’lerde, İngiliz hakimiyeti altında ezilmelerine rağmen Hindistan Müslümanları Hilafet-i İslamiye için çalışıyorlardı. Zamanımızın sözde hür Müslümanları İmamet için onların yüzde biri kadar çalışıp çırpınmıyor. Hilafet olmadığı için, küçük İsrail Gazzeye saldırıyor, bir buçuk milyarlık İslam alemi seyrine bakıyor, fiilen yardım edeceğine ucuz ve tesirsiz edebiyat yapıyor.
Amerika Birleşik Devletleri (ABD) var, Avrupa Birliği (AB) var ama bir İslam Birliği (IB) yok.

İslam dünyasında, bütün insanlığı ihya edecek petrol çıkıyor, bundan trilyonlarca dolar kazanılıyor ama bu paralarla İslama, Müslümanlara, insanlığa, Kur’ana, Sünnete, Şeriata, hikmete hizmet edilmiyor.

Müslümanlar çocuklarını gayr-i islamî mekteplerde okutuyor ve tabiatıyla onlardan kurtuluş yolunda hizmet verecek güçlü kadrolar kurulamıyor.

Bütün İslam dünyasında, İngilterenin Eton Koleji, Amerikanın Harvard Üniversitesi ayarında ne bir mektep var, ne bir üniversite.

Yahova Şahitleri sektinin bütün dünyada sekiz milyon taraftarı var ama onlar her ay yüz küsur lisanda yekun olarak 40 küsur milyon tirajı olan bir dergi yayınlıyorlar. Bir buçuk milyonluk İslam dünyasının böyle bir dergisi yok.
Eskiden İslam dünyasında iş, ticaret, zanaat, sanayi, hizmet hayatını tanzim eden loncalar, ahîlik teşkilatı, fütüvvet ahlakı vardı. Bugün onlar da yakılmış, tarihe karışmış vaziyette.

İslam tarihinin bir “Baronluklar Saltanatı” devrini yaşıyoruz. Birinci Haçlı Seferlerindeki parçalanmışlıktan, tefrikadan, ittihadsızlıktan daha beteri ve berbatı hükümferma.

Müslümanların sayısı bir buçuk milyar ama artık bir Abdülkadir Geylanî, bir İmam Gazalî, bir İmam Rabbanî, bir Selahaddin, bir Halid-i Bağdadî, bir Şeyh Şâmil yok.
Eski ayları kırpıp kırpıp bir sürü yıldız yaptılar ama onlar aydınlatmaya yetmiyor.

Âhir zaman alametlerinin çoğu zuhur etti, lakin bir toparlanma görülmüyor.

Hiç hizmet ve faaliyet yapılmıyor değil ama bugünkü şartlar ve imkanlarla yapılabilecek hizmetlerin acaba yüzde kaçı yapılabiliyor?

Asırlarca İslamın bayraktarı olmuş, Müslümanları çekip çevirmiş Türkiye niçin bugün zillet, iç esaret, fısk ve fücur, isyan ve tuğyan, fuhşiyyat bataklıkları içinde çırpınıyor?
On milyonlarca Türkiye Müslümanı birkaç milyon Kriptonunu elinde oyuncak olmuştur.

Bugünkü zilletin, esaretin, hezimetin, yenilginin sebeplerini yukarıda bir nebze açıklamaya çalıştım.

Bu yazılarımdan çok gocunanlar var. Sen karamsarsın, durum çok iyidir, önümüzde nurlu ufuklar var, zafer yakındır diyorlar.

Onlardan birkaç kişiyi birkaç sabah namazı vaktinde otomobille alıp İstanbul camilerini gezdirmek isterim. Eyüb Sultan camii dışında ibadethanelerimiz boştur. Namazı büyük ölçüde terk etmiş bir İslam toplumunun iflah olmayacağını, necat bulmayacağını söylemek için icazetli hoca olmak gerekmez.

İslam dünyasının asırlarca bayraktarlığını yapmış Türkiye; Kur’anın, Sünnetin, Hikmetin ve Şeriatin ışığında nasıl ıslah olacaktır? Elimizde niçin büyük ve kapsamlı bir ıslah plan, program ve projesi yoktur?

· (İkinci yazı)

Biz İyiyiz Onlar Kötü

BİRBİRİMİZİ suçlayıp durmayalım. Biz iyiyiz, ötekiler kötü iddialarını bırakalım. Hakikat aynasına bakıp kendimize bakalım. Gerçekten iyi ve kamil Müslümanlar mıyız?

Ezanlar okununca camiye gidip cemaatle namaz kılıyor muyuz? İmamları beğenmiyorsak, kendi aramızda cemaat oluyor muyuz?

Zekat borçlarımızı Kur’ana, Sünnete, Şeriata, fıkha uygun şekilde hesaplayıp hakkedenlere veriyor muyuz?

Kur’anın, Sünnetin, Şeriatin emirlerini yerine getirip yasak ve haramlarından uzak duruyor muyuz?

Herkes kötüymüş de biz iyi Müslümanmışız. Bırakalım bunları da şu sorulara cevap verelim:

Dilimizle gıybet yapıyor muyuz, yapmıyor muyuz?.. A benim Çokbilmişim, gıybet etmediğine dair Kur’an üzerine yemin edebilir misin? Günde kaç porsiyon ölü eti yediğinin farkında mısın?
Bizim cemaatten olmayanlar pek kötüymüş!.. Aynaya baksana biraz. Müslüman yalan söyler mi?... Başkalarının yatak odalarına, bürolarına böcek koyup tecessüs eder mi?.. Din kardeşine taqiyye ve kitman yapar mı?..
Entrikacı Papa Altıncı Sezar Borjiya bazılarımızın yanında çırak kalır.

Geçen sene kurban parası toplayıp da doğru dürüst kurban kesmeyenlere sor, kendilerini Zemzemle yıkanmış gösterirler.

Müslümanlıkta, sınav sorularını çalıp ehliyetsiz ve liyakatsiz kişileri kadrolaştırmak var mıdır?

İslam, Kur’an, Sünnet, Şeriat içkili, fuhuşlu, fısk ve fücur yuvası lüks otellerde papazlı zangoçlu iftar ziyafeti verilmesine izin veriyor mu? Sahih hadîsler ortada, bunu Hz. Peygambere (Salat ve selam olsun ona) sorsana.
Vırvırı, dırdırı bırak da bana cevap ver: İslam dini ihalelere fesat karıştırmayı, haram rantları yasak etmiş mi, etmemiş mi?

Düzen bozukmuş, böyle düzenlerde bozuk işler edilirmiş!.. Hangi şeytan vermiş bu fetvayı?

Olgun, doğru, iyi Müslümansan, emr-i mâruf ve nehy-i münker yaparak niçin zinanın suç olmaktan çıkartılmasını protesto etmiyorsun: Yoksa sen ahres şeytan mısın?

Camileri kadınlarla doldurmak isteyen Feminist bid’atçiler, size de bir soru: TC, resmî vesikalarla hijyenik seks köleliğine izin veriyor, bundan KDV ve gelir vergisi alıyor, genelevlerin kapılarında koruma polisi bekletiyor. Siz nasıl Feministsiniz ki, bu rezaleti protesto etmiyorsunuz?

Ah şu, biz iyiyiz, ötekiler kötü diyenler, ah siz!..