* Allahım Rab ve ilah olarak Senden razıyım. Senin kemal sıfatlarla sıfatlı, noksan sıfatlardan münezzeh olduğuna inanırım.

* Allahım Kitab ve düstur olarak Kur’andan razıyım.

* Allahım din olarak Din-i Mübin-i İslamdan razıyım.

* Allahım Nebi ve Resul olarak Muhammed Mustafa sallallahü aleyhi ve sellemden razıyım. Onun Ashabını, Râşid Halifelerini, Ehl-i Beytini, yolundan giden salihleri, evliyaurRahmanı severim.

* Allahım Şeriat olarak Şeriat-i Garra-i Muhammediyeden razıyım.

* Allahım Ümmet olarak Ümmet-i Muhammed mensubu olmaktan razıyım.

* Allahım ahlak sistemi olarak İslam ahlakından razıyım.

Bu rızaların içinde iman, tasdik, teslim, bağlılık ve uyma vardır.

Her gün en az bir kere bu Rıza Ahdini yapan ve bu rızalara uygun bir hayat süren Müslüman bereketlenir ve feyizlere nail olur.
Bu Rıza Ahdi Müslümanı devamlı kalınacak dâr olan âhirete çevirir. Dünya vazifelerini ihmal etmez ama âhirete yönelik olur.

Nefs-i emmâresinin ve şeytanın hile, hud’a ve tuzaklarından korunur.
Allahı Rabb, Kur’anı Kitab ve düstur edinen Müslüman imanını tashih eder, beş vakit namazı dosdoğru kılar, zekatını Kur’ana Sünnete ve Şeriata uygun olarak verir; Allah ile olan bütün işlerinde ihlas ve doğrulukla hareket eder, mahlukata adaletli olur.

Böyle bir Müslüman ribadan, zinadan, haram yemekten, kul hakkından, rüşvetten, her türlü ahlaksızlıktan uzak durur.

Böyle ihlaslı, iyi niyetli, salih bir Müslüman bildikleri ile âmil olursa, Allah ona bilmediklerini öğretir.
Böyle bir Müslüman kesinlikle haram raht yemez, ihalelere fesat karıştırmaz, kara para zengini olmaz.
Allah ile yapılan Rıza Ahdi, kişiyi lüksten, israftan, aşırı tüketimden, benlikten, gururdan, kibirden, enaniyetten, hubb-i riyasetten korur.

Ümmet olarak Ümmet-i Muhammed’den razı olan kişi, emr olunduğu üzere mü’minleri sever ve destekler. Böyle bir Müslüman hiç cemaat, grup, hizip militanlığı ve holiganlığı yapar mı, hiç Ümmet birliğini sarsar mı, hiç tefrika çıkartır mı?
Allahı Rabb, Kur’anı Kitab olarak kabul eden kişi hiç Allahın ayetlerini ucuza veya pahalıya satar, din sömürücülüğü, mukaddesat bezirganlığı yapar mı?
Allahı Rabb olarak kabul eden kişi Onun emirlerini tutar, yasak ve haramlarından uzak durur; Muhammed Mustafayı Nebi kabul eder, onun buyruklarını ve öğütlerini dinler, Sünnetine uyar.
Ömrünün ölümüne iman ile bitişmesi Müslüman için ne büyük bayramdır.

(İkinci yazı)

İhlas, İstikamet, İffet Kesir Kabul Etmez

İSLAMIN bazı evrensel değerleri, ölçüleri, kıstasları kesir kabul etmez, ya yüzde yüz olur, ya olmaz.
İHLAS bunların başında gelir. Binde 999 ihlaslı, binde bir ihlassız… Böylesi ihlaslı bir Müslüman değildir.
İSTİKAMET (doğruluk dürüstlük) de yüzde yüz olmalıdır.

Yüzde 99 dürüst ama arada bir istisnâî olarak rüşvet alıyor, hırsızlık yapıyor, haram yiyor; o adam rüşvetçidir, hırsızdır, haram yiyicidir.
Ya İFFET?.. Yüzde 99 namuslu ve iffetli, yüzde bir, arada bir zina yapar. Buna kim iffetli diyebilir?
İhlasın şakası yoktur. Evde paldır küldür, pijama ile, tâdil-i erkana riayet etmeden namaz kılıyor; gözüne girmek istediği adamların yanında pek dikkatli kılıyor. İhlassız bir müraidir o.

Bazı medenî ülkelerde politikacıların yalan söylemesi sadece ahlaksızlık değil, suçtur.

Bundan yirmi mi, on beş yıl önce miydi, ABD’de yeni başkan seçilmiş, hükümetini kurarken filan zata Adalet Bakanlığını teklif etmiş, o da reddetmişti. Gerekçesi şuydu: Ben vaktiyle ABD’de oturma ve çalışma izni olmayan bir yabancıyı evimde kaçak işçi olarak çalıştırmıştım. Bunu yapmış olan bir kimse adalet bakanı olamaz.

Evet haydutluğun bile ahlakı, raconu vardır.
Merhum Üstad Refi’ Cevad Ulunay’ın Balçıklı Edhem isminde bir eşkıya romanı vardır; senaryosu, içindeki vak’a ve hadiseler hakikî hayattan alınmıştır. Romanın kahramanı Balçıklı Edhem ismindeki şaki, bugününün nice sahte doğrularından daha doğrudur.

Romanda geçen ve gerçekten yaşanmış bir vak’a: Balçıklı Edhemin çetesi içinde kendi evladı gibi sevdiği yeğeni vardır. Bir gün bir köye inerler. Edhem orada, yeğeninin evli bir kadın ile ilişkisi olduğunu öğrenir ve ne yapar biliyor musunuz? Yeğenini kurşuna dizdirir. Yavrum biz eşkıyayız ama ırz düşmanı değiliz diyerek…

Soruyorum: Bu ahlak bugünkü laik Türkiyede var mıdır?

İşte Osmanlının eşkıyası bile böyleydi.
Lütfen Balçıklı Edhem romanını bulup okuyunuz. Bendeniz iki defa okudum…

Eski eşkıyanın bazısı zalim zenginlerden ve ağalardan aldıklarının bir kısmını fakirlere, yetimlere dağıtırdı.

Kaç kere yazdım, tekrarlayayım: Üsküdar Sultantepesinde oturan Kazanlı Abdullah beyin damadı doktor Sibgatullah bey fakir hastaların ayağına gider muayene eder, reçeteyi hastanın yastığının altına koyar ve para almazmış. Doktor gittikten sonra reçeteyi açıp bakarlar ki, içinde ilaç parası var! (Kazanlı Abdullah, Dr. Sibgatullah beylere, zevcesi Naciye hanıma Allahtan rahmet diliyorum.)

Cenab-ı Hak cümlemizi doğru dürüst Müslümanlardan eylesin.