İstanbul’da birçok lise, Gezi Kalkışması hadiseleriyle yakından
ilgilenmiştir.
Hatta Galatasaray Lisesi’nden bir grup öğrenci Gezi sahasına
götürülmek istenmiş sonra bundan vazgeçilmiştir.
Gezi hadiselerinin planlarının İstanbul’un meşhur bir lisesinde
hazırlandığına dair duyumlar almış bulunmaktayım.
Gezi hadiselerinde yaralanıp hastanede uzun bir müddet tedavi
gördükten sonra vefat eden Berkin Elvan adlı 14 yaşındaki çocuğun
cenazesi bahane edilerek çok sayıda İstanbul lisesinde provokatif
eylemler yapılmıştır. Ezcümle: Sınıflarda bu mesele yoğun şekilde
tartışılmıştır… Bazı solcu öğretmenler bu konuda kışkırtıcı
konuşmalar yapmışlardır… Bazı liselerde Elvan’ın cenaze günü çoğu
öğrenciler derslere girmemiş oturma eylemi yapmışlardır.
Ergenekoncu, vesayetçi, egemen azınlık güçlerinin liseli çocuk ve
gençlerimizi sokak nümayişlerine, militanlığa, holiganlığa alet
etmek istedikleri konusunda hiçbir şüphe ve tereddüt olmamalıdır.
Bu güçler lise gençliğini sokaklara, meydanlara dökmek, anarşi ve
kaosa hizmet ettirmek, toplumun huzurunu bozmak istiyor.
Öğretmenler üç gruba ayrılmıştır: Birinci grup Gezicilik konusunda
aşırı militanlık yapıyor, öğrencileri kışkırtmaya çalışıyor… İkinci
grup nötr kalıyor, bu hadiselere karışmıyor. Üçüncü grup Gezi
hadiselerine, anarşiye, kışkırtmaya karşıdır ama çok okulda
sessizlerini çıkartamıyor.
Ukrayna’da, Gezicilerin başarılı olması, Kırımın Ukrayna’dan
kopartılması bizdekileri çok ümitlendirmiştir. Önümüzdeki günlerde
ve haftalarda başta İstanbul’daki birçok lise olmak üzere, bir
şiddetli ve genel bir lise patlaması zuhur edebilir. 1968’de
Paris’te yaşananları unutmamalıyız.
Aklı başında hiçbir vatandaş, kanunlarımıza göre ergenlik yaşı olan
18 yaşını doldurmamış gençlerimizin anarşik olaylara, sokak
nümayişlerine, sivil darbe teşebbüslerine, anarşiye, teröre alet
edilmelerini hoş görmez.
Geçmiş Gezi olaylarında bir cami işgal edilmişti. Maalesef bu
işgalciler içinde lise çocukları da bulunmaktaydı.
Bazı liseler yıkıcı, tahrip edici, şiddete yönelik eylemlere teşvik
edici fidelikler haline getirilmek istenmektedir.
Bazı lise idarecileri 15-16 yaşındaki çocukların Taksim
civarındaki, başka yerlerdeki içkili mekanlara gitmelerine, içki
içmelerine, hattâ bunların bazısının kör kütük sarhoş olmasına ses
çıkartmamakta, müsamaha etmektedir. Bu da çok vahim bir durumdur.
Dünyanın hiçbir medenî ve kalkınmış ülkesinde böyle manzaralar
görülmez.
Bendeniz bozuk düzen ve sisteme muhalif okur-yazar bir vatandaş
olarak lise gençliğinin; sokak nümayişlerine, sivil darbe
teşebbüslerine, anarşi ve kaosa, Gezi kalkışmalarına alet edilmek
istenmesinden son derece rahatsızım. Bu gidişatın, insan haklarını
ihlal etmemek, hukuka uygun olmak ve çocuklarımıza şefkatle muamele
edilmek şartıyla durdurulmasını temenni ve ümit etmekteyim.
Zat-ı aliniz yukarıdaki yazdıklarımdan, Milli Eğitim Bakanı olmanız
hasebiyle mutlaka ve elbette haberdarsınızdır ve gereken tedbirleri
almışsınızdır. Bendeniz bu açık mektubu sizden çok kamuoyunu bu
konuda uyarmak maksadıyla kaleme almış bulunuyorum.
Bilvesile ihtiramat-ı faikamı takdim eder, hayırlı başarılar ve
hizmetler dilerim efendim.
(İkinci yazı)
Müslüman Vesayetçi Olamaz
SEÇİMLERDE en büyük tehlike eski rejim taraftarı vesayetçilerin
oylarını arttırmalarıdır. Vesayet rejiminin geri dönmesi Müslüman
çoğunluk için büyük felaket ve yıkım olur.
Vesayet rejimi büsbütün kalkmış mıdır? Yüzde yüz kalkmamıştır ama
gücü hayli azalmıştır.
Bendeniz bu yazıları vesayet rejiminde yazabilir miydim?
28 Şubat vesayet rejiminde Beşiktaş’taki Devlet Güvenlik
Mahkemelerine gidip gelmekten bayağı yorulmuştum.
Başörtüsü Yasağı Terörü başlıklı yazım dolayısıyla hapis cezasına
çarptırılmıştım. Yargıtay’ın 9’uncu dairesi mahkumiyeti bozmuş,
başsavcı itiraz etmiş, ceza daireleri genel kurulu toplanmış, beş
buçuk saat süren fırtınalı bir celse sonunda cezam tasdik
edilmişti. Kanunda değişiklik yapılmamış olsaydı zindana girmek
zorunda kalacaktım.
Vesayet rejimi Müslüman çoğunluk için esaret ve zillet demektir.
Sömürge yerlisi, zenci, ikinci sınıf vatandaş muamelesi görmek
demektir. İtilmek kakılmak, hakarete uğramak, bilhassa dindar ordu
mensupları için işinden atılmak demektir. İnançları ve ibadetleri
yüzünden fişlenmek demektir.
Vesayet rejimi eşittir temel insan hakları ihlali.
Vesayet rejimi egemen azınlıkların saltanatı demektir.
Anayasada eşitlik vardır ama realitede yoktur.
Bir cemaatin eski vesayet rejimini desteklemesi dehşet verici bir
haldir.
Vesayet rejimi, zelzele Allah’ın bir cezasıdır diyen gazete
sahibini hapse atmıştır.
Üniversitelerin kapıları önünde ağlaşan başörtülü kızları ne çabuk
unuttuk.
Müslümanların kız yurtlarını sık sık teftiş ediyor ve başlarında
peruk var mı diye saçlarını çekiştiriyorlardı.
İskender Pala, Deniz Müzesinin en çalışkan, en faydalı subayı, en
fazla hizmet eden elemanı olduğu halde, namaz kılıyor diye,
emekliliğine kısa bir müddet kala, hiçbir hakkı ve hukuku
tanınmadan ordudan atılmıştı.
Din, inanç, ibadet konusunda vesayet rejimi, sömürge idarelerinden
daha zalim, daha acımasız hareket etmiştir.
1919-22 yıllarında İstanbul galip devletler tarafından işgal
edilmişti ama onlar İslam kadınlarının başörtülerine kırılasıca pis
ellerini uzatmamışlardı.
Vesayet rejiminin Merve Kavakçı’ya neler yaptığını hatırlıyor
musunuz?
Onun Meclisten atıldığı günün ertesinde vesayetçi bir gazete
“Türban Vampiri” iğrenç manşetini atmıştı.
Vesayet biz Müslüman çoğunluk için mânevî ölüm demektir. Esaret
demektir. Zillet demektir.
Siz yirminci asrın ilk yarısında kurulan iki Yahudi devletini bilir
misiniz?
Bir kısım Müslümanlar nasıl olur da eski vesayetçileri
destekleyebilir, anlamak çok zor.
Müslüman, Trabzon mebusu Ali Şükrü beyi Topal Osman’a boğduran
zihniyeti nasıl destekler?
İskilipli Atıf Efendiyi asanları nasıl destekler?
Şeyh Erbilî Esad Efendiyi, Menemen’e sürükleyip hastahanede
öldürenleri nasıl destekler?
Vesayet rejimi Bediüzzaman’a ve Risale-i Nurlara ne korkunç
zulümler yapmıştı, ne çabuk unuttuk.
Vesayet rejimi o kanlı, o zalim, o acımasız İstiklal mahkemeleri
demektir.
Diktatörlük demektir.
Korku, devlet terörü, sindirme, baskı, zorbalık demektir.
Müslüman bunları nasıl destekler?
Vesayet rejimini destekleyen Müslümanlarda hiç akıl, vicdan,
basiret kalmadı mı?
Kriptolar, Gizli Yahudiler, Gizli Haçlılara, egemen azınlıklar
elbette vesayet rejimini özleyecek ve destekleyecektir ama bir
kısım Müslümanların böyle yapması cür’et değil, cinnet olmaz
mı?
Şeytanî siyaset, saltanat hırsı, riyaset sevgisi, dünya
ihtirasları, benlik insana neler yaptırmıyor?
İbretle bakın ey basiret sahipleri!