Mevlâyı arayan O’nu, belâyı arayan belâyı bulur.
Mevlâyı arayanlar ne yapmalıdır: Mevlânın Kitabına uymalı,
emirlerini yapmalı, yasaklarından kaçınmalı, Mevlânın hak dinini
öğrenmeli, hayatına uygulamalı, Mevlânın Peygamberine (Salat ve
selam olsun ona) iman edip, onun Sünnetine sarılmalı; iyi insan,
iyi Müslüman olmalıdır. Mevlâ doğruluğu dürüstlüğü, adaleti insafı,
güzel ahlakı, iyi işleri emr ediyor, azgınlıklardan kötü şeylerden
kaçınmamızı emr ediyor. Mevlâ yalanı, hileyi, aldatmayı, her türlü
beyinsizliği yasaklıyor. Mevlamız Rahimdir, Rahmandır, bizim de
merhametli olmamızı istiyor. Mevla zulm etmeyin, haksızlık yapmayın
diyor. Mevla şirki, küfrü, nifakı, fıskı, fücuru, fuhşiyatı,
zinayı, ribayı, israfı, tefrikayı haram kılmıştır. Mevla, bütün
mü’min kullarının birlik olmasını, emr-i mâruf, nehy-i münker
yapmasını istiyor, azgınlığı sevmiyor. Mevla Kendisine, Resulüne ve
bizden olan ülü’l-emre itaat edilmesini emr ediyor.
İslam dini apaçık bir dindir. Şartları, farzları, haramları,
öğütleri, hükümleri bellidir. Büyük din alimleri, rehberler,
mürşidler; insanı kurtaracak, ebedî mutluluğa kavuşturacak bütün
bilgileri kitaplar yazarak insanların istifadesine sunmuştur. Bu
kitapları okuyalım, gerçek din hocalarından İslam’ı öğrenelim ve
Mevlâ’mızı bulalım. Cahillikte, farzları yerine getirmemekte,
haramları ve büyük günahları işlemekte, Peygamberimizin yolundan
gitmemekte, ahlaklı ve doğru olmamakta, şeytana ve nefsimize
uymakta, iman kardeşlerimizle çekişmekte, fitne ve fesat
çıkartmakta, haram yemekte, haksızlık yapmakta inat ve israr
edersek maalesef belamızı aramış oluruz.
Evet, Mevlâyı arayan O’nu, belayı arayan da belasını bulur.
(İkinci yazı)
On Bir Tashih
BENDENİZ yazdığı için değil, konusu bakımından bu yazı çok çok
önemlidir… On bir tür tashihten, yani doğrultma ve düzeltmeden bahs
edeceğim.
Birincisi: Tashih-i itikattır, yani kişinin inanç bilgilerinin
doğru düzgün olmasıdır. Bu da, Ehl-i Sünnet ulemasının yazdığı
akaid kitaplarını okuyup öğrenmekle olur.
İkincisi: Niyetlerin tashihidir. Allah ile olan bütün
ibadetlerimizde, işlerimizde ihlaslı olmamız gerekir. İhlas kesir
kabul etmez. Bir kişi yüzde 99 Allah için, yüzde 1, kendisini
insanlara dindar tanıtmak için namaz kılsa, o ihlaslı değildir.
Üçüncüsü: Dinî bilgilerimizi tashih etmek. Sıradan mukallit bir
Müslüman, ilmihalini doğru şekilde öğrenmelidir. Bu da, icazetli
ulemanın yazmış olduğu kitaplardan öğrenilir.
Dördüncüsü: Dünya kültürümüzü tashih etmek. Mesela, ehliyetli bir
hocadan mantık dersleri alarak mantık öğrenmek.
Beşincisi: Lisanımızı, edebiyat bilgilerimizi tashih etmek. Medenî
bir Müslüman, hangi lisan ile konuşup, yazıyor, düşünüyorsa onun
edebiyatını, gramerini, noktalama işaretlerini yeteri kadar
öğrenmeli, bilmelidir.
Altıncısı: Ahlakımızı tashih etmek. Mezmum=kötü huylardan arınıp,
memduh=beğenilen övülen iyi huylarla bezenmek. Bu da, İmamı
Gazalî’nin İhyâ kitabının 3’üncü ve 4’üncü ciltlerindeki bilgileri
iyice okuyup, hayata uygulamakla olur.
Yedincisi: Hayat tarzımızı tashih etmek, yani İslama, Kur’ana,
Şeriata, Sünnete uygun bir hayat sürmek.
Sekizincisi: Amellerimizi tashih etmek. Namazı kılarken dosdoğru
kılmak, oruç tutarken dosdoğru tutmak, ticaret yaparken fıkha göre
doğru ve dürüst ticaret yapmak… Komşularımızla olan
münasebetlerimizin doğru ve iyi olması…
Dokuzuncusu: Ümmet ve İmamet konusunda inançlarımızı,
bilgilerimizi, durumumuzu tashih etmek. Ümmet şuuruna sahip olmak…
Her Müslümanın, zamanındaki İmam-ı Kebire biat ve itaat etmesi
gerektiğini bilmek… Birlik, beraberlik, ittihad konusunda bilgi ve
şuur sahibi olmak.
Onuncusu: Güzellik, sanat, estetik konusunda tashih… Sanatlı,
güzel, beğenilen, takdir edilen Müslüman olmak… “Allah güzeldir,
güzeli sever” hadisinden yola çıkarak sevilmeye layık, sevilen,
kendisinde cemal tecellileri olan bir Müslüman haline gelmek için
neler yapılmak gerekiyorsa onları yapmak.
On birincisi: Hizmetleri tashih etmek. Yâni yapılan hizmetlerin
İslama, Kur’ana, Şeriata, Sünnete, İslam ahlakına, İslam hikmetine
uygun ve mutabık olması gerekir. Aksi takdirde hizmet gibi görünür
ama gerçek hizmet olmaz.
Müslüman, doğru inançlara sahip… Doğru ve iyi işler yapan…
Doğruluğun, iyiliğin, güzelliğin canlı timsali olan… Ondaki yüksek
ahlakı ve faziletleri, bir kısım düşmanlarının da kabul ettiği…
Herkesin güvendiği… Yeryüzünde Allah’ın Şâhidi… Halkın meleği…
İslama, insanlığa, Ümmete gerçekten hizmet eden bir insandır.
Müslümana bakanlar, onun aynasında İslamın üstünlüğünü,
güzelliklerini görmelidir.
Yalan söyleyenler, iftira edenler, insanları aldatanlar, gizli ayıp
ve günahları tecessüs edenler, bir sürü eğrilik, yamukluk, sapıklık
sergileyenler, haram yiyenler, lüks ve israf içinde yaşayanlar,
zina ve riba pisliklerinde yüzenler Müslüman olabilirler ama asla
iyi Müslüman olamazlar.
Namaz kılıyor ama ihlassız, o bir mürai ve münafıktır.
Kara, kirli, haram parayla zengin olmuş… Ne hayır gelir öyle bir
Müslümandan!..
İslamcı geçiniyor ama toplum içinde fitne fesat nifak şikak
çıkartıyor. Ne anladım ben onun İslamcılığından…
Müslüman dosdoğru olmalı… İyi bir insan olmalı… Güzel bir insan
olmalı…
Müslümanlık yalanla, dolanla, aldatmaca ile, hilekarlık ile, haram
yemekle, dini imanı para olmakla, gıybetle, tecessüsle (insanların
gizli günahlarını ve ayıplarını araştırmakla), halka eziyet etmekle
bağdaşmaz.
İyi, doğru, güzel Müslümanlar olalım…