Meşrep taassubu akılları dondurur, vicdanları taşa çevirir. Bu
taassuptur ki, insanda adalet ve insaf duygusunu yok eder.
Müslümana hiç yakışmayan bir şey varsa o da meşrep taassubudur.
Taassup ne mi dediniz? Fanatizmdir, uyduruk Türkçe ile
bağnazlık.
Bendeniz Hanefiyim ama asla mezhep fanatikliği yapmam.
Bir tarikata irtibatım, intisabım veya muhibliğim var mıdır, yok
mudur, söylemem.
Eş’arîler ve Mâturîdiler hak üzerindedir…
Dört fıkıh mezhebinin dördü de haktır…
Şeriat dairesi içindeki Sünnî tarikatların hepsi haktır.
Müslüman olarak hangisi üstündür?.. Kur’an bunun ölçüsünü koymuş.
Allah katında en üstününüz en muttaqi olandır buyuruyor. Kimin
imanı daha parlaksa, kim Allahın emirlerini daha dikkatle yerine
getiriyorsa, kim Allahın yasaklarından daha fazla kaçınıyorsa,
kimin ahlakı yüksekse onun derecesi ve rütbesi üstündür.
Mutassıp böyle düşünmez. Onun cemaati veya tarikati üstündür… Onun
cemaatdaşları üstündür… Başka mezhep ve meşreplerdeki Müslümanlar,
bizden olmayan öteki Müslümanlardır.
Bu ayırımcılık, bu ötekileştirme bir tür ırkçılık değil midir?
Meşrep taassubu Müslümanları parçalar. Nitekim feci ve fena şekilde
parçalamıştır.
Fanatik kişi, Ümmet birliğini teorik olarak kabul etse de,
realitede kabul etmez.
Fanatiğin mantığı dumura uğramıştır.
Parçayı bütün ile özdeşleştirir.
Bazen parçayı bütünden büyük görür.
Fanatiğe, Ümmetin çeşitlilik içinde sarsılmaz bir birlik olduğunu
anlatamazsınız.
Fanatikler, kendi baronlarının gavs, sahib-i zaman, ferdiyet
tahtında oturan, mâsum, yegâne-i cihan olduğunu sanır.
Mutassıp, iman kardeşliğinin edebiyatını diliyle veya kalemiyle
yapar ama bu kardeşlik ümüğünden kalbine inmez.
Bir anlaşmazlık, tefrika, niza mı zuhur etti, mutaassıbın tarafı
yüzde yüz haklıdır, ötekiler yüzde yüz haksızdır.
Meşrep taassubu hastaları, gemiyi batıracak çılgınlıklar yapmakta
tereddüt etmezler.
Gerekirse din düşmanlarıyla ittifak ederler, onları dost ve velî
edinirler.
Onlara nasihat okları işlemez.
Onlar meşreb farklılığı yüzünden işe yarar sâlih Müslümanları
dışlar, onlara hizmet imkan ve fırsatı vermez.
Bendeniz tabiî ki, sıradan, rütbesiz, derecesiz, değersiz bir
Müslümanım ama meşrep taassubu yüzünden üzerinde yolculuk ettiğim
geminin batırılmasını istemem.
Onlar benim öğütlerimi dinlemezler. Bu herif de kim oluyor ki, bize
nasihata kalkışıyor, ne haddini bilmez küstahmış bu derler.
Ümmet-i Muhammedin (Salat ve selam olsun ona) selim akıllı, ilim ve
irfan sahibi, nâfiz, ziyalı, firasetli, sözü dinlenir, müessir
büyükleri; gemiyi batıracak çılgınlıklar ve aşırılıklar yapan şu
mutaassıpları durdursalar, sakinleştirseler, i’tidale davet etseler
ne hayırlı bir iş yapmış olurlar.
Henüz meşrep taassubu bataklıklarına düşmemiş sevgili ve muhterem
Müslüman kardeşlerime (büyük küçük herkesin ellerinden öperek)
sesleniyorum: Lütfen, kendinizi ve çoluk çocuğunuzu fanatiklikten,
aşırılıktan, holiganlıktan, militanlıktan koruyunuz.
(İkinci yazı)
İslamı Bilmek ve Hayata Uygulamak
İslamı bilmek gerek… Nasıl bilmek?.. Doğru bilmek… İslam aslına
uygun doğru şekilde nasıl öğrenilir?.. İcazetli, râsih din
alimlerinden, fakihlerden, kâmil mürşidlerden öğrenilir…
İslamı doğru şekilde öğrendik, iş bitti mi?.. Bitmedi bitmedi!..
İslam yaşanan bir dindir, onu yaşamak gerek. Nasıl yaşamak?..
Dosdoğru yaşamak…
Türkiyenin Müslüman çoğunluğu İslamı doğru olarak biliyor ve
dosdoğru hayata uyguluyor mu?.. Maalesef maalesef.
Din bilinseydi ve uygulansaydı, Türkiyenin 2013’teki temizlik,
şeffaflık, ahlak notu 10 üzerinden 5 olmazdı.
İslam taharet ve nezafet dinidir, pislikleri izale eder. Bir
toplumda büyük miktarda pislik varsa o toplum gerçek ve olgun bir
İslam toplumu değildir.
İslam yalanı, dolanı, iftirayı, gıybeti, tecessüsü, fitne ve
fesadı, haram yemeyi, aldatmayı, çekişmeyi haram kılmış,
yasaklamıştır. Bunlar bir toplumda yaygın ise o toplumun
Müslümanlığı ism ve resmden ibaret kalır.
İslam bütün fuhşiyatı=azgınlıkları kötüler. Azgınlıklar istisnâî
olmaktan çıkıp genelleşirse o toplum, islamî kriterlere göre hasta,
bozuk, çürük, zalim, fasık bir toplumdur ve kendini ıslah etmezse
yıkılmaya mahkumdur.
Sadece zina ve riba büyük günahları bile, yaygın ve açıkça yapılır
hale gelirse yıkılmak için yeterlidir.
İslamın iki temel esası, sahih bir itikad ile ibadettir. İbadetin
başı da beş vakit namazdır.
İstanbul camilerine sabah vakitlerinde gidiniz, Müslümanların ne
durumda olduklarını, hal-i pür melallerini bizzat görür
anlarsınız.
Dev şehirde mübarek Ramazan ayında açıkça yiyenin içenin haddi
hesabı yoktur.
Milyonlarca kadın ve kızın kıyafetleri korkunçtur.
Her yerde içki kumar fuhuş.
Devletin millî piyangosu vardır. Yılbaşından evvel gişelerin önünde
uzun kuyruklar oluşur.
TC’nin vesikalarıyla polis koruması altında yapılan KDV’li ve gelir
vergili hijyenik (!) seks köleliği. Türkiye devleti, kadınları seks
kölesi olarak çalıştırtmayacağını taahhüt etmiş, kim takar.
Şu Müslüman memleketin okullarında doğru ve faydalı bilgiler, güzel
ahlak ve karakter okutuluyor mu?
Tek bir Ümmet olmaları gereken Müslümanlar niçin birbirinden kopuk
bin parçaya ayrılmış?
Müslümanların bir Fetva Meclisi, bir Âqiller Şûrası, bir Nasihat
Dairesi niçin yok?
Zekatlar niçin Kur’ana, Sünnete, Şeriata aykırı olarak toplanmıyor
da yardım alamayan biçare fakirler sürünüyor?
Birtakım kuruluşlar kendilerine takılan gençliği ve halkı niçin
robot ve zombi haline getiriyor?
Müslüman Türkiyenin ahlak, temizlik, şeffaflık notu niçin,
Danimarka gibi 10 üzerinden 9 değil?
Bütün bu anlattıklarım gösteriyor ki, biz çoğunluk olarak İslamı
doğru şekilde bilmiyoruz ve hayata dosdoğru uygulamıyoruz.
İtikad=inanç konusunda çok bozukluk, yanlışlık var.
Namaz terk edilmiş ve halkın büyük kısmı şehvetlerine uymuş.
Sadece zina bile batırır.
Sadece riba bile batırır.
İslam birliği emr ediyor, Ümmet içindeki tefrika batırır.
Haram kazançlar, servetler, rantlar bir İslam toplumunu
batırır.
Yüksek binalar kimseyi aldatmasın sakın. Nemrudun da yüksek
binaları vardı.
Ya İslamı doğru öğreneceğiz ve hayata dosdoğru uygulayacağız, ya da
bugünkü gibi bocalayıp duracağız. Tercih bize aittir.