Muhterem S… beye:
Besmele, hamdele, salvele, istifsar-ı hatırdan sonra…
Bendeniz din hocası değilim… Hocalık taslamaktan haya ederim…
Aydın=ziyalı bir kimse de değilim… Okur-yazar bir Müslümanım…
Mütemadiyen hem okurum, hem yazarım… Yazılarım meydandadır.
Bu fakirin rahle-i tedrisi yoktur. Çünkü buna icazetim, ehliyetim
bulunmamaktadır. Mürşidlik, üstadlık taslayacak kadar beyinsiz
değilim.
Ehl-i Sünnet Müslümanıyım. Meşrebimi anlatayım:
Kur’anı kerim konusunda Sünnî müfessirlere bağlıyım; âyetlere kendi
hevama ve re’yime göre mâna vermekten ve hüküm çıkarmaktan
kaçınırım.
Efendimizin (Salat ve selam olsun ona) Sünnetini (hepsini hayatıma
uygulayamasam bile) bütün olarak kabul ederim. Sünnet ve hadîsler
konusunda icazetli Sünnî muhaddislere ve cumhur-i ulemaya tâbiyim.
Ebu Reyye ve
Nasirüddin Elbanî gibi aşırılardan hiç hoşlanmam.
Ashab-ı kirama hürmet ederim. Onları tenkit etmem. Hulefa-i
Râşidîne, Cennetle müjdelenmiş on kişiye, Efendimizin zevcelerine,
Ashab-ı Bedr’e, Rıdvan biatinde bulunanlara, Ehl-i Beyte, hiçbirine
asla dil uzatmam, saygısızlık yapmam. Efendimizin “Bundan sonra
ateş onu yakmaz” sözüyle taltif ve tahsin ettiği Hz. Osman
Zinnureyn radiyallahu anhı tenkit edenlerden hoşlanmam. Tâbiîn,
Tebe-i Tâbiîn hazeratına da rahmet okurum. Onlar Selef-i
Sâlihîndir, Din-i Mübine hizmet etmiştir. Ashab arasındaki üzücü
hadiselerin hesabını Hak tealaya, Mahkeme-i Kübraya bırakırım.
İslamı anlamakta İmamı Gazalî ve İmamı Rabbanî gibi büyüklere
tâbiyim.
Aşırıya gulüvve kaçmış İbn Teymiyeyi din imamı kabul etmem.
Mezhepsizliği ve telfik-i mezahibi kabul etmem, doğru bulmam.
Karnü’ş-şeytan Necdîliği ve Selefiliği hak mezheb olarak kabul
etmem.
Mutezile fırkasını bid’at ve dalalet fırkası olarak görürüm.
Mutezilî imamın ardında namaz kılmam.
Şeriata mutabık olmak şartıyla turuk-i sofiyeye taraftarım.
Abdülkadir Geylanîyi Gavs-ı Ekber bilirim ve Gunyetüttâlibîn
kitabını çok beğenirim.
Dinde en ufak bir reform, yenilik, değişim, tâdilat, tenzilat,
tahrif, sulandırma, içini boşaltma yapılmasını kabul etmem,
mezhepsizliğe ve telfik-i mezahibe karşıyım.
Fazlurrahman fırkasını sapık bir fırka olarak görürüm.
Şeyhülislam Mustafa Sabri ve onun ders vekili Düzceli Muhammed
Zahid el-Kevserîyi sever ve takdir ederim.
Mekke Şâfiî reisüluleması Ahmed Zeyni Dahlanı ve Yusuf
İsmail en-Nebhanîyi benimserim.
Sultan Abdülhamidin büyük şeyhi Muhammed Zafir
eş-Şazelî ed-Darkavî hazretlerine büyük hürmetim vardır.
Yıldız sarayında Sultan Abdülhamidin sağ kolu Halebli Rufaî şeyhi
Ebu’l-Huda es-Sayyadî hazretlerini severim.
Meşayihten Abdülhakim Arvasî, Erbilli Es’ad efendi hazeratına özel
hürmetim ve muhabbetim vardır.
Son devirde Türkiyede, Arap aleminde, İslam dünyasında zuhur etmiş
Deccallara, kezzaplara, Tağutlara, Firavunlara, Hamanlara,
Nemrudlara buğz ederim, hiçbirine hürmet etmem, aksine onları
tahkir ederim.
Şahsen en büyük iki düşmanımı nefs-i emmârem ve içimdeki şeytan
olarak görürüm.
Nefsimi tebrie etmem.
Rabıta yapan mü’min kardeşlerimi tekfir etmem.
Mevlana Celalüddin Rûmî hazretlerini severim.
Bediüzzamana muhabbetim vardır. Onun iman ve Kur’an hizmetlerini
takdir ederim.
Birgivî hazretlerini sever ve sayarım.
İcazeti olmayan kimseleri alim ve fakih kabul etmem, onlardan fetva
almam.
Dini, imanı, Kur’anı, Sünneti, mukaddesatı, dinî hizmetleri alet
ederek, vasıta kılarak servet kazanılıp zengin olunmasını, şahsî
nüfuz ve prestij kazanılmasını cinayet, hıyanet ve denaet olarak
görürüm.
Her yerde başarısızlığa uğrayan İslam aktivizmi cereyanlarına iyi
gözle bakmam.
Hem dindarlık sofuluk taslayan, hem de gıybet ve tecessüs edenleri
kötü görürüm.
Bütün Ehl-i Sünnet cereyanlarına, cemaatlerine, tariklerine, hizmet
ekollerine hürmet ederim ama militan, holigan, fanatik cemaatçileri
sevmem ve onlardan uzak dururum.
Ümmet birliğini hararetle arzu ederim.
Her Müslümanın, zamanındaki hakikî, râşid, âdil, âbid, muhlis,
muktedir İmama biat ve itaat etmesi gerektiğini bilirim ve bu yolda
propaganda yaparım.
Ahlakı düzgün olmayan, bedevî kültürlü kaba, kırıcı, hoyrat, dinden
soğutucu, gılzet, huşunet sergileyen sözde nâpuhte sofulardan uzak
dururum.
İmana, İslama, Kur’ana, Şeriata hizmet edebilmek, İslamı temsil
edebilmek için şehirli ve medenî Müslüman olmak gerektiğini,
bedevilerin doğru dürüst hizmet edemeyeceğini, kaş yapayım derken
göz çıkartacaklarını bilirim.
İslama, İmana, Ümmete en büyük zararı din sömürücüsü alçak ve
rezillerin verdiğini biliyor ve görüyorum.
Şeyh olmadığı halde şeyhlik taslayan, mürşid olmadığı halde
mürşid-i kâmil postuna bürünenlerin yaptıkları tahribatı
görmekteyim.
Hangi tarikten olurlarsa olsunlar bütün gerçek şeyhlere ve kâmil
mürşidlere büyük hürmetim vardır, hepsinin ellerinden öperim.
Tarikata girmek, el almak bir nasip meselesi olduğu için tarikata
genel davet yapılmasını hoş görmem.
Ehil, layık, istidatlı, nasipli olmayanların topluca, cümbür cemaat
tarikatlara doldurulmasının mahzurlarını bilirim.
Din, iman, Kur’an, mukaddesat adına para toplanmasını doğru
bulmam.
Mağrur, kibirli, kendini beğenmiş kimselerle sohbet ve ülfet
etmem.
Dünyadaki dirlik ve düzenin iki kelime, dostlarla mürüvvet
düşmanlara mudara üzerine olduğunu bilirim.
Mehdinin zuhur, İsa aleyhisselamın nüzul edeceğine inanırım.
Hüsn-i hâtime konusunda güven içinde olmanın, ölürken şeyhim
yetişir beni kurtarır düşüncesinin Ehl-i Sünnete aykırı olduğunu
bilirim.
**
Muhterem efendim… İşin içinde rahle-i tedris, üstadlık olmamak
şartıyla sizi (belki bir defalığına) çaya çağıracağım. Baki selam
ve ihtiramat…