OSMANLI Hilafet-i İslamiyesinin yıkılmasından sonra Müslümanlık
âleminde Kezzabiyyun, Deccaliyyun, Süfyaniyyun devirleri
başlamıştır.
Büyük tahribat olmuş, kütleler halinde irtidat görülmüştür.
Uzun süren küfür ve dalalet gecesinden sonra nihayet ufukta
Mehdiyyet fecr-i sadıkının nurları görülmeye başlanmıştır.
Mehdi’nin kuracağı Kur’an, Sünnet ve Şeriat düzeni öyle kolay
kolay, tereyağından kıl çekercesine zahmetsiz olmayacaktır.
Yakın gelecek, en doğrusunu Allah bilir, büyük savaşlara, iğtişaşa,
melhamelere, kıyımlara, sıkıntılara gebedir.
Zahirde Müslüman görünen birileri, dünya hırslarıyla Fırat’ın
altındaki hazinelere saldırmışlar ve büyük kara ve necis servetlere
sahip olmuşlardı, onlar helak olacaktır.
İslam dinini, dünyevî ve uhrevî ahkam tasnifine tâbi tutan ve
Şeriatın dünya ile ilgili hükümlerini göz ardı eden dünyevî=seküler
sözde Müslümanlar feci şekilde aldandıklarını anlayacaktır.
Irak’ta, Suriye’de, Filistin’de büyük kanlı savaşlar cereyan
edecektir.
Deccallar ve Süfyanlar tepetaklak olacaktır.
Bâtıl gümbür gümbür yıkılacaktır.
Musibetler toptan gelecek, kötülerin yanında iyiler de zarar
görecektir.
Susuzluk, ekmeksizlik… Evsizlik, barınaksızlık… Ateş ateş ateş…
Zelzele-i Kübra…
Bana dokunmayan yılan bir yaşasın diyenleri büyük yılanlar sokup
ağulayacaktır.
Kezzablar, Deccallar, Süfyanlar sonuna kadar direnecek ve çok
acılar çekilecektir.
Haramla yapılmış yüksek binalar çökecektir.
Elektrikler kesilecek, bütün şeytanî cihazlar çalışmayacaktır.
43’cü kattaki kâşanesinden cihanı nemrudâne seyr eden gafil
mağrurlar yüksek merdivenleri çıkamayacaktır.
Kaddafilerin aklı olsa, kanlı iktidarlarından feragat edip bir
kûşe-i inzivaya çekilirler ama onlarda o akıl nerede…
Zalimlerin en akıllısı Zeynel olmuş, çekip gitmişti.
Mübarek diretmişti ama diretmesi onu iktidarda tutmaya
yetmemişti.
Saddam keşke iktidardan vaz geçmiş ve sürgünü tercih etmiş
olsaydı.
Âhir zaman fitneleri başlamıştır… Deccallık, Kezzablık, Süfyanîlik
devirleri bitiyor.
Mehdinin ayak seslerini duyar gibiyim.
Kulağınızı yere koyun ve dinleyin… Kur’an, Sünnet, Şeriat, adalet,
güvenlik diye atıyor zeminin kalbi.
Direnmenin faidesi yok. Mehdi gelecek, Şeriat gelecek, adalet
gelecek…
Tufandan sonra sükunet hükümran olacak. Ölenler ölecek, kalanlar
kalacak. İman ile ölenler bahtiyar olacak; şirk, küfür, dalalet
yolunda ölenlerin zararı büyük olacak.
Bundan sonra Deccalperestlerin, Kezzabların, Süfyanîlerin işi
bitiktir.
Ben hem Müslümanım, hem de Deccalîyim diyenler büyük
kayıptadır.
Rahmana iman ve itaat edeceksin, Tağuta cephe alacaksın.
Ey Dresden (13-14 şubat 1945 gecesi) ahalisi, ey modern
Pompeililer, Sodom ve Gomore halkı, Bizans ve Roma… Uyanın bu
gaflet uykusundan…
Sezar mabetlerinin hepsi yıkılacak.
Deccallık ve Süfyanilik devri sonuna geldi… Mehdi zuhur, İsa
aleyhisselam nüzul edecek.
Kimseyi altınları gümüşleri, dolarları euroları, Altın Buzağı
şirketi hisse senetleri kurtaramaz.
Sahih bir iman, ihlaslı ibadet, kalb-i selim gerek kurtulmak
için.
Sende bunlar var mı?
Keşti-i Nuh hangi sahilde, biliyor musun?
Tufan yaklaşıyor, koş gemiye gir, yoksa boğulur helak olursun…
(İkinci yazı)
Küçük Notlar
*Müslümanı dünyevîleştirmek, ona yapılacak çok büyük bir zulümdür.
Çünkü dünyevîleşmek, yavaş yavaş sinsice farkında olmadan küfre ve
ebedî felakete götürür.
*Din elbette bir vicdan işidir. Lakin din sadece vicdan işidir
demek büyük bir sapıklıktır. Din, dünya hayatını tanzim ve dünyayı
iyi ve âdilâne idare etmek için gönderilmiştir.
*Âdil olmayan, zâlim olan bir Müslüman kesinlikle iyi bir Müslüman
değildir.
*Kur’an bir bütündür. Kur’anın bir kısım hükümlerini kabul edip,
bir kısım hükümlerini red, inkâr ve tekzib eden kimse, dıştan
Müslüman görünse bile Müslüman değildir.
*Müslüman anne babanın birinci temel vazifesi çocuklarını
(sosyolojik musalla Müslümanı değil!) iyi, imanlı, gerçek Müslüman
olarak yetiştirmektir. Bu da onlara sahih=doğru ilmihal bilgileri
vermekle olur.
*Oğlunu ve kızını dindar yetiştirmeyen ebeveyn, onların mânevî
katili olur.
*Çocuklarını küfür mekteplerinde okutanlar onlara büyük kötülük
etmektedir.
*Çocuğunu yedi yaşında namaza başlatmayan, on yaşında devamlı namaz
kıldırmayan ebeveyn büyük bir sorumluluk altındadır.
*Bir bilen Müslüman, bin bilmeyen Müslümandan üstündür.
*Devamlı olarak faydasız ilimler ve bilgiler edinen kimse akıllı
değil, akılsızdır.
*Düğmeye basıyor ve evindeki ekranda bin türlü çirkinlik, kötülük,
günah, azgınlık peyda oluyor. Müslüman bunları umursamazca seyr
ediyor. Evi bazen kumarhaneye, bazen geneleve, zaman zaman
batakhaneye dönüyor. Bu adam veya kadın ne biçim Müslümandır?
*Bizim Müslüman işten evine gidiyor. Oruçludur, akşam iftar açacak.
Caddeler, meydanlar, sokaklar yiyenlerle, içenlerle dolu. O bu
manzaradan hiç rahatsız olmuyor, dindarlığının ibresi
kıpırdanmıyor. İşte size uyuşturulmuş, zombi haline getirilmiş
seküler bir Müslüman.
*Gazze’de, Myanmar’da, Suriye’de Müslümanlar öldürülüyor, Şarkî
Türkistan’da oruçlulara zorla su içiriliyor, İslam dünyasının her
yerinde zulüm, kan, kıyım, savaş, küfür var. Bizim dini bütün, bu
olup bitenleri ajans haberlerinden öğreniyor. Nihayet iftar saati
geliyor, Müslümanımız (Bu, biz de olabiliriz) sofraya oturuyor ve
mükemmel bir yemek yiyor. İştahında hiçbir kapanma yok.
Çatlayıncaya, patlayıncaya, tıksırıncaya kadar yiyor. Yemekten
sonra çayını içerken, ne olacak bu Müslümanların hali diyor. Ne
şuurlu, ne merhametli, ne duygulu Müslüman!..
*Fâtih camiinin avlusundayız. Cenaze namazı kılınacak. Bazıları
tanıdıklarını görünce dişleri görünecek şekilde gülüyor, yahu bunca
zamandır nerelerdesin be diyor. Neşeli neşeli tokalaşıyorlar, şen
şakrak gülüşüyorlar. Biraz ötede namazını kılacakları biçare cenaze
tabutta sere serpe yatıyor. Zavallı şen şakrak Müslümanlar.
Cenazeler ikiye ayrılır: Ölmüş cenazeler… Canlı cenazeler…
*1400 yıldan beri Müslümanlar Ramazan orucu tutuyor. Her günün
akşamında sofraya oturup iftar açılıyor. Şu zamandaki ziyafetler
gibisi tarih boyunca görülmemiştir. Lüks, şatafatlı, israflı,
gösterişli, tantanalı, debdebeli, şaşaalı iftarlar. Tabaklarda
yenmeyen yemekler çöpe atılıyor. Gazze’de oruçlu Müslümanların
başına gökten ateş yağarken, biz burada lüks ve israflı iftar
ziyafetleri veriyoruz.
*Bu Ramazan da iman ve Kur’an hizmetleri açısından boşa geçti.
Yapılan hizmetler, yapılması gereken ve yapılabilecek hizmetlerin
yüzde biri bile değil. Fakirlere yedirilen yemekler dışındaki iftar
ziyafetlerini önemli ve temel bir hizmet olarak görmek mümkün
müdür? Hele sofralarda israf varsa, günah kazanılmış oluyor.
*İstanbul’un karşı karşıya bulunduğu susuzluk ötelerden gelen bir
uyarıdır. Bakalım uyanıp toplanabilecek miyiz?
*Özel not: Evimi istimlak bedeli ödemeksizin elimden almak isteyen
gözleri dönmüş azgın rantçılara: Bana yaptıklarınızı unutmuyorum.
Öncelikle ıslahınıza dua ederim. Islah olmamakta diretirseniz,
beddua oklarım üzerinize olsun. Tepe üstü düşün!