Bunu yapamazlarsa, dinde reform, dinde değişiklik, dinde yenilik
yaparak İslamı bozmak, tahrif etmek, kendilerine zarar vermeyecek
yeni bir İslam türetmek; bunu yaparken de Müslümanları bir Ümmetten
olmaktan çıkartıp bin parçaya ayırmak, halkın kafasını
karıştırmak.
Tahribatları korkunç oldu.
Dev bir bütçesi, yüz binlerce personeli olan bir Diyanet var… Yüz
bine yakın cami var… Din okulları, İlahiyat fakülteleri var ama
halk ilmihalini bilmiyor.
Müslümanlar her geçen gün sekülerleşiyor, dünyevileşiyor.
Müslümanlar başsız…
Bid’at, küfür, dalalet=sapıklık, nifak fırtınaları içindeyiz.
Halkın ve gençliğin bir kısmı irtidat=dinden dönüş, dinden kopuş
yangınları ile boğuşuyor.
Bin türlü bid’at ve dalalet fırkası Ehl-i Sünnet İslamlığını yıkmak
konusunda birleşmiş.
Ümmetsiz ve İmamsız kalan Müslüman halk, karanlık gecede yağmura
fırtınaya tutulmuş, kurtların hücumuna uğramış, çobansız bir koyun
sürüsü gibi.
İslam Medreseleri, Tasavvuf Tarikatları gibi kurumlar kapalı.
Çoğunluktaki Müslümanların çocuklarını okutabilecekleri gerçek
İslam Mektepleri yok.
Müstehcen, azdırıcı, saptırıcı yayınlar almış yürümüş.
Ümmet birliği gidince, başta kendisine biat ve itaat edilen râşid
bir İmam bulunmayınca ne olur? Kaos olur, tefrika çıkar, anarşi
olur…
Namaz çok büyük ölçüde terk edilmiş… Zekat doğru dürüst verilmiyor…
Herkes din din din diyor ama din doğru olarak öğretilmiyor ve doğru
olarak hayata uygulanmıyor.
Ümmetsiz ve İmamsız Müslümanlar arasında vahdet, birlik, vifak,
tesanüt yok.
Bu anlattıklarımın en kötüsü, Müslümanların birbirleriyle kavga
etmesi, aralarında savaş çıkmasıdır.
Osmanlı devleti asırlar boyunca Ehl-i Sünnet itikadı ve tatbikatı
ile ayakta durmuştu. İşte kafirler, münafıklar, sapıklar, şaşkınlar
onu yıkmak için seferber olmuşlar.
Müslüman kesimde her konu konuşuluyor, tartışılıyor ama Ümmet
birliği, râşid bir İmama biat ve itaat, İttihad konuları
tartışılmıyor. Birileri Ümmet birliğinden, râşid bir İmamdan,
birleşmekten, zekatların Kur’ana Sünnete Şeriata ve fıkha göre
verilmesinden, Medreselerin tekrar açılmasından, Tekkelerin yeniden
faaliyete geçmesinden sanki rahatsız gibiler.
Aşırı dünya sevgisi… Fâni dünyanın zenginliklerine, servetlerine,
mallarına, lüks ve israflı hayatına taparcasına bağlı olmak…
Müzeyyen evler, müzeyyen yazlıklar, müzeyyen otolar, müzeyyen giyim
kuşam… Gaflet gaflet gaflet…
Beşerî ihtiraslar, kinler, intikam duyguları, benlikler,
şatafatlar, saltanatlar, debdebeler, ihtişamlar, beddualar…
Süfyanlar, Deccallar, Kezzablar, İbn Sebe’ler, Ekber Şahlar…
Din yoluyla elde edilmiş muazzam miktarda kara paralar.
Para için tesettürün bile cılkını çıkartanlar.
Sabah namazlarında camiler boş… Niçin boş?... Namazda dünya rantı
yok ki… Dünya rantı yok ama âhiret sevabı var… Şimdi geçerli akçe
dünya rantıdır.
(İkinci yazı)
Yataklarından Ölüler Gibi Doğrulanlar
DOKTOR olsun, mühendis olsun… Memur olsun, esnaf olsun… Alim olsun
cahil olsun… Her Müslüman bir Kur’an-ı Kerim meali ve tercümesi
alsın, Sünnete inanıyorsa bir de hadis külliyatı ve bunları kendi
aklına, kafasına, re’y ve hevasına göre okuyup hüküm çıkartarak,
mâna vererek dinini öğrensin…
Bu metodla Müslümanlar kurtulamaz, İslamı öğrenip hayata
uygulayamaz, bugünkü kaos ve anarşiden çıkamaz.
İslam, Resulullah Efendimizin (Salat ve selam olsun ona) vekilleri,
varisleri, halifeleri olan râsih, ‘âmil, muttaqi, muhlis icazetli
ulemadan öğrenilir.
Herkesin kendi re’y, heva ve kafasına göre Kur’an tercümelerinden
İslamı doğru olarak öğrenmesi mümkün değildir.
İslam Protestanlığı Müslümanları bölmekte, şaşırtmakta ve büyük bir
felaket uçurumuna sürüklemektedir.
İslam Protestanlığının pîri Cemalüddin Afganîdir.
Çeşit çeşit İslamcılık cereyanları Müslümanları bölmek için
çalışıyor.
İslamın doğru yorumu Ehl-i Sünnettir.
Cahillerin dinî konuları tartışması haramdır.
Din imamlarının, büyük alim ve fakihlerin, kamil mürşidlerin telif
ve tasnif ettikleri akaid, fıkıh ve ahlak kitapları ne yazıyorsa
onları öğrenmek ve hayata geçirmek gerekir.
Tartışmak yok, doğru olana itaat var.
Herkes ilmihaline öğrenmekle, bilmekle yükümlüdür. Allahın on dört
sıfatını ezbere bilmiyor ve sonra tartışıp duruyor. Sersemliğin
böylesi!..
İslam ne demektir biliyor musunuz? Güneşin doğmasına bir saat kala
bütün Müslüman evlerinin ışıkları yanar… Abdestler alınır ve halk
camilere gider… Cuma namazlarındaki cemaat büyüklüğündeki
cemaatlerle namaz kılınır.
Sabah namazlarında böyle olur, cumalarda ise Müslümanlar
işyerlerini, dükkanlarını kapatır ve şehirlerde hayat durur. Rabbe
hep birlikte secde edilir.
Şu gevezeliğe, şu kakafoniye, şu zevzekliğe bakınız. Cuma ezanı
okununca İstanbula bakınız. Dükkanlar açık, caddeler ve meydanlar
ahaliyle dolu. Lokantalar, pastahaneler çalışıyor. Tramvaylar,
otobüsler, otomobiller vızır vızır… Böyle İslam şehri olur mu?
Bin çeşit cemaat, tarikat, hizip, fırka, İslamcılık cereyanı var
ama yeteri kadar namaz, yeteri kadar cemaat, tashih-i itikad,
ilmihalini bilip hayata uygulamak yok.
İslamî kesim arı kovanı gibi. Vozur vozur… Vızır vızır… Harıl
harıl… Tartışmalar, dedikodular, cemaat-hükümet kavgası, senin
cemaatin benim cemaatim… Senin baronun benim baronum… Para
şıkırtıları ve hışırtıları…
Gece yarısı olur, dedikodulara ara verilir, herkesin yatar, sabah
ezanları okunur, camiye gidersiniz ki, gündüzleri vozur vozur
dedikodu ve hizipçilik yapanlar orada yoktur. Halkın pek az bir
kısmı namazı kılar, diğerleri yorgan döşek uyur. Güneş doğar,
bizimkiler uyanır dünkü dedikodulara kaldıkları yerden devam
ederler.
İslam protestanlığı, İslamcılık cereyanları, cemaatler…
Ümmetsizlik… İmamsızlık… Tefrika…
Çekişmeler tepişmeler… Benim hocam en yüksek… Hizmet hizmet hizmet
teraneleri…
Birileri Başbakanı tutuklayıp kelepçelemeye yemin etmişler.
Ahzab ahzab ahzab…
Güneş doğduktan sonra yataklarından, mezarlarından kalkan ölüler
gibi doğrulanlar.
Doğrusu pek yaman manzaradır bu…
(Not: Yüzde kaç iseler, sabah ezanı ile uyanıp, namazı cemaat ile
kılanları tenzih ederim.)