Her iş kolunda, iş kazası olasılığı veya meslek hastalığına
yakalanma olasılığı vardır. Kaza olasılığı arttıkça alınan ücretler
de artar. Ama bazı sektörlerde kaza riski çok olmasına rağmen yine
de alınan ücretlerde azdır. Çünkü personelde istenilen vasıflar
fazla değildir. Bu nedenle kısa süreli bir eğitim ile çalışmalara
başlanır. Örneğin maden işçileri… Çalışan, zamanla işin risklerini
öğrenir ama başka işlere gidebilmek için gerekli iş imkanları
bulamadığı için işini bırakamaz. Bu nedenle iş kazaları riskleri
üzerinden işveren ile pazarlık yapma durum çok zayıftır. İş veren
ve işçiler yani her iki taraf da durumun farkındadır. Bir taraftan
çalışılması gerekli, çalışana ihtiyaç olan bir iş alanı var, diğer
taraftan işe ihtiyacı olan bir insan grubu var. Durum böyle olduğu
müddetçe madenlerde işçiler her türlü olumsuzluğa rağmen
çalışacaktır.
İşveren açısından düşünülürse, maden ocaklarını işletmek karlı
olduğu müddetçe, maden ocakları çalıştırılacaktır. Devlet açısından
düşünülürse, enerji ihtiyacını karşılamak için yer altı
madenlerinden faydalanmak zorundadır. Ancak madendeki iş kazaları
her üç tarafın da istemediği bir durumdur. Hiçbir devlet, işveren
ve işçi iş kazasının olmasını istemez.
Madenlerdeki iş kazalarını önlemek için yapılan tüm
çalışmaların, yani iş güvenliği tedbirlerinin maliyetini kim
karşılayacak?
Tabi ki işveren karşılayacak.
Peki, kim denetliyor?
Devlet.
İş kazaları devam ediyor mu?
İş kazaları devam ediyor.
İş kazaları devam ediyorsa sorun nerededir?
İş güvenliği önlemlerinin yeterli olması için iki önemli şart
vardır.
1. İşverenler, iş güvenliği tedbirlerine uymaya istekli
olacaktır.
2. Etkin denetimin yapılmasıdır. Bu iki ilke bir birlerine etki
eder, yani etkin denetim yoksa uyma arzusu olmaz; uyma arzusu olmaz
ise etkin denetim zaafa uğrayabilir.
Öncelikle yapılması gerekli olanın, işverenlerin iş
güvenliği tedbirlerine uyma arzularını artırmalıdır. Peki, bu nasıl
olacak?
İş güvenliği tedbiri almak, daima üretim maliyetlerini artırır.
Ancak iki şartla işveren iş güvenliği tedbirlerini alma
maliyetlerine katlanır.
1- Rakip firmaların da iş güvenliği tedbirlerini aldığını
bilmek.
2- İş güvenliği tedbirlerini almadığında daha çok maliyete
katlanmak durumunda olacağını bilmektir. Örneğin bir firma, İş
güvenliği tedbirlerinin maliyetine katlanarak, kömürün tonunu 1.000
TL’ye diğer bir firma hiçbir iş güvenliği tedbiri almadan, 750
TL’ye üretiyorsa, iş güvenliği maliyetine katlanarak 1.000 TL’ye
üretim yapan firma rekabet edemeyeceği için zarar edip, iflas
edecektir. Çünkü hiçbir tüketici iş güvenliği tedbirleri aldığı
için iş kazası olmayan firmanın 1.000 TL olan kömürünü
almayacaktır. Bir zaman sonra pahalı kömür satan firma, ocağı
kapatır. Orada çalışan işçiler de ucuz üretim yapan maden ocağında,
iş güvenliksiz bir ortamda çalışırlar. Ancak rakip firmalar iş
güvenliği tedbirleri alarak, maliyetlerine katlanıyor ve bütün
firmalar bir ton kömürü 1.000 TL’ye üretiyorsa, artık rakipleri ile
mücadele etmek için daha farklı konularda yarış yapacaktır. Ya
kendi karını azaltacak yahut pazarlama teknikleri kullanarak kendi
kömürünün daha iyi olduğu algısını oluşturacak vb… Herkesin kurala
uyduğu durumlarda, maliyet hesabına girilmeyecektir. İş güvenliği
tedbirleri almayanlara ekonomik müeyyideler ağır olarak
uygulanmalıdır. Kaza olmadan önceki müeyyidelere öncelik
verilmelidir. İş güvenliği tedbiri almayan şirketlerin maliyetleri
daha da artacaktır. Hiçbir firma maliyet unsurlarının artmasına
katlanamaz.
İş güvenliği tedbirlerine uyulmaması durumunda maliyetlerin bütün
firmalarda eşit olarak artması için objektif ve etkin bir denetim
sistemi kurulmalıdır. Yani herkesin kurala uyması ancak objektif ve
etkin bir denetimle mümkündür. Öncelikle her iş alanında alınacak
iş güvenliği tedbirleri farklı farklıdır. Ancak her sektörde,
yapılan işin hacmine göre iş güvenliği tedbirleri aynıdır. Öyle ise
sektör bazında denetim yapılmalıdır. Mesela maden sektörü denetim
modeli gibi… Denetim sistemi için bir yazılım programı (Kömür
ocakları denetim takip programı- KODTAP) geliştirilmelidir. Kömür
ocakları denetim takip programı denetimi şeffaflaştırarak
etkinleştirecektir.
Denetim programında her şirketin ismi yer almalıdır. Bu programda
her şirketin aldığı iş güvenliği tedbirleri ile ilgili bilgiler yer
almalıdır. Bu programda o şirket ile yapılan tüm denetimlere ait
bulgular yani tespitler yer almalıdır. Bir firmaya ait bilgiler
diğer firmalar tarafından da görülebilmelidir. Böylece rakip
firmaların da iş güvenliğine uyduğunu bilen firmaların patronları
rahatlar. Hepimiz aynı kurala uyup aynı maliyete katlanıyoruz
diyecektir. Bu bilgileri en çok çalışan işçiler takip edeceği için,
çünkü en nihayetinde bu tedbirler onları için vardır, takip
programından işçiler de, şirketlerinin iş güvenliği tedbirlerini
izleyebilmelidirler. Eksiklik var ise isim belirtmeden şikâyet
edecekleri, bir form da takip programında olmalıdır. Sendikalar da
bu programı izleyebilmelidirler. Sendikalar sadece ücretle değil,
işçinin sağlığı ile de ilgilenebilmelidirler. İş güvenliği
tedbirlerinin alınmasından sendikalar da sorumlu tutulmalıdır.
Herkesin iş güvenliğine aykırı bir durum gördüğünde ihbarda
bulanabileceği, konuşmaların kayıt edildiği bir şikâyet hattı
olmalıdır. 155 polis imdat, 110 itfaiye hattı gibi prosedürü az
olan bir mekanizma olmalıdır. Şikayetçinin kimliği kesinlikle gizli
tutulmalıdır. Aksi takdirde, işten çıkarılma tehdidi altındaki işçi
kolay, kolay şikayette bulanamayacaktır. Bu hattı Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı işletmelidir. İş kazası ihbar hattı verileri her
yıl kamuoyu ile paylaşılmalıdır. Bir konuda etkin denetim yapmak
istiyorsanız, o konuda zarar görecek insanları deneteme dahil
etmelisiniz. Aksi takdirde tam olarak etkin bir denetim sağlamak
mümkün olmayacaktır.
Yukarıda belirtilen tedbirler alınırsa sanırım kazalar büyük oranda
önlenecektir. Ancak dünyada iş güvenliği tedbirleri az olduğu için
bizim, aldığımız tedbirler maliyetleri çok artıracaktır. Bunun için
de etkileri azaltıcı maliye politikaları uygulanmalıdır. Örneğin
fındıktaki gibi taban fiyattan alım garantisi uygulanabilir…
Eskiden tütünler birikince yakılıyordu. Kömürler birikince en
azından fakirlere bedava verilerek yakılması sağlanabilir. Kömür
alımından devlet zarar etmez diye düşünüyorum. Yada vergi indirimi
yapılabilir.