ABD’de 2012 yılında da, Florida’da Trayvon Martin isimli siyahi
genç, bir güvenlik görevlisi tarafından öldürülmüştü. Olayla ilgili
davada George Zimmerman adlı görevlinin cinayetten suçsuz
bulunması, ülke çapında büyük infiale yol açmış, ırk ayrımcılığı ve
sivil haklara dair tartışmalar yeniden canlanmıştı. ABD Başkanı
Barack Obama, George Zimmerman’ın mahkemece suçsuz bulunmasının
ardından “sükunet” çağrısında bulunup, Martin’in ölümünün Amerika
için bir trajedi olduğunu, ama ülkenin bir hukuk devleti olduğunu
ve jürinin kararını verdiğini” dile getirmişti.Devlet yetkilileri
durumu yatıştırmaya dönük söylemler geliştirseler de Avukatları,
Zimmerman’ın bu yüzden Martin’i meşru müdafaayla öldürdüğünü
söylüyordu. Ölüm yıldönümünde Trayvon Martin ülkedeki pek çok
kilisede hatırlandı. Düzenlenen pek çok protestoya katılanlar
adaletin yerini bulmadığını dile getirdi. Amerika’da ‘Siyah İsyan’
büyüyordu! Öyle ki Siyah genci öldüren George Zimmerman’ın suçsuz
bulunmasına tepkiler dinmiyor…. Ülke genelindeki protesto
gösterilerinde 2 kişi yaralandı, 9 kişi gözaltına alındı.
Gösterilerin en fazla olduğu kent ise Los Angeles, New York ve
Siyah Amerikalıların yoğun olduğu Bronx’ta ayaklanan zenciler, her
iki olayın nedeninin “ırkçılık” olduğunu savunarak adalet istedi.
“Adalet yoksa barış da yok”, “Direneceğiz”, “Trayvon için adalet
şimdi” yazılı pankartlar ve sloganlar eşliğinde ilerleyen grup, bir
otoyolu kısa süreliğine trafiğe kapattı. Gösteriye “Occupy Wall
Street” eylemcileri de destek verdi.
Diğer yandan geçen hafta Amerika’da polis tarafından öldürülen
zenci bir genç için başlayan protesto gösterileri şiddete döndü.
Zenci gencin beyaz polis tarafından öldürülmesine yönelik
tepkilerin artması üzerine Missouri valisi Ferguson semtinde
olağanüstü hal ilan ve sokağa çıkma yasağı ilan etti. Bu arada
öldürülen gencin arkadaşlarıyla hırsızlık olayına karıştığını
gösteren görüntüler de yayınlandı. Polis yetkilileri gencin polise
saldırdığını ve memurun aldığı yaralar yüzünden tedavi gördüğünü
söylerken görgü tanıkları gencin elleri havadayken polisten
kaçtığını söylüyorlar. Polisin dağıttığı videoda gencin rafları
karıştırdığı, bir kaç ürün alıp ödeme yapmadan, dükkan sahibini
tartaklayarak dışarı çıktığı görülüyor. Öte yandan gencin
mahallesinde protestolar ve olaylar şidettetli bir şekilde devam
etti. Kentte 6 gündür protestolarını sürdüren eylemcileri güvenlik
güçleri göz yaşartıcı gazla dağıtmaya çalıştı. Ayrıca Ferguson’da
olayları takip eden iki gazetecinin gözaltına alınma şekli, bölgede
yaşayan siyahileri isyan ettirdi. Bazı eylemciler diz üstü yere
çökerek polise isyan etti ve “Beni de vur” diye bağırdı. Ferguson
polis müdürü Tom Jackson, olayla ilgili araştırmanın
tamamlanmasının zaman alabileceğini belirterek maalesef bölgede ırk
temelli gerginliğin yeniden su yüzeyine çıktığını kaydetti.
Jackson, polis teşkilatı olarak Ferguson sokaklarında halkın
birlikte yaşayabileceği ortamı sağlamayı amaçladıkların ifade etti.
Ancak hadise diğer kentlerde yayılarak kamu bina ve araçları ateşe
verildi. Adeta ABD cehennem yerine döndü. ABD Başkanı Barack Obama
yine , siyahi gencin ölümünü “yürek burkucu” olarak nitelemiş”
hukuk devleti” vurgusu yapmıştı.
Amerika’daki 2012 ve 2014 zenci isyanları, kağıt üzerinde görünse
bile fiiliyatta hukukun üstünlüğünün olmadığını gösterdi. Beyaz
ırkın ve onun inşa ettiği siyasi yapının kendisinin dışındakileri
öteki olarak nitelemesi ve yaşam koşulları ile statü durumlarındaki
farklılık ABD ve Avrupa’da ciddi bir göçmen problemini su yüzüne
çıkarmıştır. Amerika ve Avrupa için 19. Yüzyıl da ortaya çıkan
milliyetçilik belki ulus devlet süreçlerinde buraları doğrudan
etkilememiş( Osmanlı gibi çok kültürlü imparatorlukları ve onun
bakiyelerini doğrudan etkilemiştir. Hatta yumuşak karnı olarak
Avrupa sürekli bu meseleyi gündeme taşımıştır.) olsa da bu yüz yıl
ve önümüzdeki dönemde göçmenler meselesi her iki kıtanın da temel
problemi olarak görünmektedir. Bu kıtalardaki devletlerin ve
halkların yumuşak karnı da göçmenler meselesidir. O bakımdan
Avrupa’daki devlet ve göçmeler meselesi Türkiye’deki
üniversitelerin araştırma konuları bakımından öncelikli konuları
olmalıdır.Hele hele Almanya vb. Avrupa ülkelerinde 4 milyon
civarında Türk ve ABD ve Avrupa’da 40 milyon civarında Müslüman
olması bu konuyu acil kılmaktadır. Göçmen meselesinin sosyolojik
dinamikleri nelerdir? Devletlerin resmiyette ve uygulamada
göçmenlere karşı takındıkları tavır nelerdir? Göçmenler meselesine
devletlerin bakış açılarında temel farklılıklar nelerdir? İnsan
hakları ve evrensel değerler bağlamında Avrupa ve ABD deki
göçmenler nerede bulunmaktadır? gibi sorular cevap beklemektedir.
Bu göçmenlerle ilgili bir akademik alt yapı hazırlanmadan siyaseten
bu mesellerle ilgili strateji geliştirmek mümkün değildir. Aksi
takdirde her zaman yaptığımız gibi Ermeni meselesi geldiğinde sizde
Cezayir’de şunu yaptınız gibi sığ bir yaklaşım bizi yalnız ve
başarısız kılmaktadır.
Diğer yandan bu ülkelerin üniversitelerinde yapılan çalışmalar ise
resmi ve üstünlük merkezli bir gözlük taşımaktadır. İlginçtir
bizdeki bilim dünyası da bu yaklaşımları çalışmalarına referans
almaktadır. Yeni dünyada İnsan hakları ve evrensel değerlerin
gerçek bir hal alması ve öncülüğü için ma-esselam