Aşağıdaki paragraf M. Kemal Paşa’nın beyanıdır. Millî Eğitim Bakanlığı’nın resmî sitesinde yer almaktadır:

“Türk genci, devrimlerin ve rejimin sahibi ve bekçisidir. Bunların lüzumuna, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır; rejimi ve devrimleri benimsemiştir. Bunları zayıf düşürecek en küçük veya en büyük bir kıpırtı ve bir hareket duydu mu, bu memleketin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adliyesi vardır demeyecektir. Hemen müdahale edecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla, nesi varsa onunla kendi eserini koruyacaktır…” (meb.gov.tr ATATÜRK ve GENÇLİK).

Burada ne deniliyor: Devrimci gençlik, memleketin polisi, jandarması, ordusu, adliyesi var demeyecek; Kemalizm’i ve devrimleri elle, taşla, sopayla, silahla müdahale ederek koruyacaktır…

Cumhurbaşkanı’nın, esnafın sokak kalkışmalarını önlemek, dükkânlarını, ekmek tezgâhlarını korumak için harekete geçmesini isteyen sözlerine bozulan Kemalistler, M. Kemal’in bu sözlerine ne diyecektir acaba?

Memleketin polisi, jandarması, ordusu, adliyesi var demeden taşla, sopayla, silahla ideolojik rejim korunacaktır direktifi hukuka, adalete, sağduyuya, vicdana, bilgeliğe, insan haklarına uygun mudur?

Kemalistlerin kendi ideolojilerini korumak için davranmaları haktır da; Müslüman halkın canını, malını, ekmeğini, dükkânını, ülkesini, devletini korumaya hakkı yok mudur?

Bazı militan ve holigan Kemalistler kendi gözlerindeki merteği görmüyor da ötekilerin gözündeki saman çöpüne kafayı takıyor…

Onlar polis, jandarma, adliye, ordu var demeyecekler; elle taşla sopayla mücadele edecekler de Müslüman çoğunluk ne yapacak? Kurbanlık koyun gibi başını taşlarına, sopalarına, bıçaklarına uysalca uzatacak mı?

Sokakta, meydanda, Gezi Parkı’nın altında kanunsuz gösteriler yapılır, dükkânlar tahrip edilir, vitrin camları kırılır, tezgâhlar alaşağı edilirse; elbette esnafın kendini korumaya, göstericilere karşı meşru müdafaa yapmaya hakkı olur.

Meşru müdafaa vatandaşların en tabiî hakkıdır.

Bütün namuslu ve vicdanlı vatandaşların, seçimlerle gelmiş iktidarın askerî ve sivil darbelerle yıkılmak istenmesine direnmesi gerekir. Bu iktidar yanlış işler yapsa da…

Seçimle gelmiş bir iktidar ancak seçimle gitmelidir. Bunun yolu da açıktır.

Bendeniz 27 Mayıs 1960’ta, 12 Mart 1971’de, 12 Eylül 1980’de seçimsiz, tepeden inme, zorba iktidar değişikliklerini yaşamış ve görmüş bir vatandaşım. Allah bu millete bir daha böyle askerî veya sivil darbeler göstermesin.

Evet devletin polisi, jandarması, adliyesi vardır. Bunların bir ideolojinin, egemen azınlıkların, sektlerin, cemaatlerin, gizli güçlerin, Kriptoların, Sabataycıların kontrolünde değil; halkın, vatanın, devletin hizmetinde olmalıdır.

Polisi, jandarmayı, adliyeyi ele geçirmek isteyenlere fırsat ve imkân verilmemelidir.


* (İkinci yazı)

Özlü Sözler

*EN büyük dert dertsizliktir. Ölüm dışında her derdin çaresi ve devası vardır ama dertsizliğin yoktur.
*Çile çekmeden kemal=olgunluk olmaz. Çile ya tarikatlarda olduğu gibi kendi isteğiyle çekilir yahut kader ona çektirir.
*Lüks eviyle, lüks yazlığı, lüks otomobili, lüks giysileri, yediği lüks yemeklerle övünüp caka satanlar için kullanılacak en hafif sıfat beyinsizliktir.
*Eroin, kokain, bonzai mi daha tehlikelidir; cep telefonu, televizyon, siyaset dedikoduları mı? İkinciler, ikinciler…
*Yaşamak için ihtiyacı kadar yemek… İşte bilgelik… Tıkınmak için yaşamak… İşte hikmetsizlik…
*Kadınlarla erkekler her hususta eşitse, bu eşitliği kabul eden ülkelerin parlamentolarında niçin kadın ve erkek vekil sayısı eşit değil?.. Niçin ordularında kadın askerlerle erkek erkekler eşit sayıda değil?.. Niçin olimpiyat yarışmalarında kadın atletlerle erkek atletler birlikte yarışmıyor?..
*O vefa konusunda köpeklerden aşağıda, onlar daha vefalı.
*Çeneni kapat, konuştukça saçmalıyor ve dökülüyorsun!..
*Medenî adam simit, kaşar peyniri, bir elma, yanında çay, büyük zevk ve haz almış… Medeniyetsiz bedevî herif en lüks ve pahalı yemekleri yerken onun kadar zevk alamamış.
*Bütün reklamlara inanan, geri zekâlı bir homo reclamicus gördüm.
*Hastaneye yürüyerek gitmiş, muayene olmuş, sedyeyle çıkarmışlar.
*Benim çocukluğumda annesini babasını öldüren katilleri siyah gömlek giydirerek idam ederlerdi. Artık idam cezası uygulanmıyor. Ana baba katilleri bir müddet yattıktan sonra çıkıyor.
*Dedikodu ve magazin kültürü bağımlılığı, insanı insanlıktan çıkartır.
*Dünyevîleşen Müslüman belasını bulur.

* (Üçüncü yazı)

Trafik Düzelir mi?

İSTANBUL’UN trafiği düzelir mi? Bence düzelmez. Düzelir diyen ortaya çıksın ve düzeltsin bakalım.
İstanbul trafiğinin düzelmesi için tekliflerim, çare ve çözümlerim şunlardır:

1. Kökten tedbirler alınacak mega şehrin nüfusu azaltılacaktır. Bu çok zor bir iştir.
2. Şehirdeki yeni mesken inşaatı durdurulacaktır.
3. Sabahları ve akşamları içinde sadece sürücüsü bulunan otomobillerden ücret/ceza alınacaktır.
4. Köprü ücretlerine büyük zam yapılacaktır.
5. Şehri terk etmek isteyenlere devlet yardım edecektir.
6. İşi Avrupa veya Asya yakasında olanların evleri de oralarda olacaktır.
7. Çocuklar, evlerine yakın okullarda okuyacaklar, okul servisleri kaldırılacaktır.
8. Ana yollara bisiklet şeritleri yapılacak ve bisiklet yaygın hale getirilecektir.
9. Otomobili fetiş haline getiren; statü, şan, şeref sayan geri ve aptal zihniyet ile mücadele edilecektir.
10. Saatli bomba haline gelen İstanbul bu şekilde büyümeye devam ederse, bir gün gelecek, büyük bir patlama olacaktır.