Bu hikmetli sözü bilmez ve aklınızda tutmazsanız siyasetten,
idareden fazla bir şey anlayamazsınız… İslamî açıdan iyi ve sâlih
olmayan toplumlar iyi idare edilmez. Soru: İdareciler mi, toplumu
ıslah edecek yoksa halk mı idarecileri? Bu sorunun cevabı şudur:
Toplumun içinde gerçek alimler, sâlihler, doğru dürüst değerli
adamlar, bilgeler, âqiller, gerçek kâmil ve mükemmil mürşid ve
rehberler vardır; onlar var güçleriyle toplumu ıslaha çalışırlar.
İdarecileri ve halkı aydınlatırlar, uyarırlar, bilgilendirirler,
hak yoluna çağırırlar.
Allahtan hiç ümit kesilmez ama bazen halk konusunda ümitleri kıran
kötü durumlar ve azgınlıklar, sapıklıklar olabilir. Gerçek ulema ve
fukaha, gerçek meşayih, gerçek Müslüman ziyalılar; davet, uyarı,
tebliğ, emr-i mâruf nehy-i münker vazifelerini aksatmazlar. Hidayet
Allahtandır.
Bozuk sistem ve düzenlerde sâlih Müslümanlar haram ganimetler ve
rantlar peşine düşmezler, asla gaflet etmezler. Onlar doğruluktan,
adaletten, insaftan ayrılmazlar. İtikatları sahih olur, beş vakit
namazı dosdoğru eda ederler, açıkta küstahça günah işlemezler,
azgınlık yapmaz, şehvetlerine uymazlar, yeryüzünde Allahın
şâhitleri, Resulullahın varis ve vekilleri olurlar.
Müslüman halk nasıl uyarılır, aydınlatılır, bilgilendirilir ve
ıslah edilir?
Muhlis ve muslih ulema, fuqaha, rehber yetiştirecek gerçek İslam
Medreseleri açılır.
Tasavvuf tekkelerinde kâmil, âbid, zâhid, doğru ve dürüst
Müslümanlar yetiştirilir.
Tevhidî eğitim veren İslam mektepleri açılır, adam gibi vasıflı
Müslüman gençler yetiştirilir.
Halkı uyarmak, aydınlatmak, bilgilendirmek, irşad etmek için
broşürler, kitapçıklar, gazeteler, dergiler yayınlanır, tv
kanalları faaliyete geçirilir.
Fütüvvet teşkilatı kurularak iş, çalışma, ticaret, iktisat, finans
hayatı düzeltilir.
Vazifelileri ve hizmetlileri son derece ehliyetli ve liyakatli olan
ve parasız, maaşsız, ücretsiz çalışan etkili ve güçlü bir “Mâruf
ile emr, münkerden nehy, davet, tebliğ ve irşad” müessesi
kurulur.
Ümmet birliği ve teşkilatı... Velhasıl halkı, toplumu, idarecileri
ıslah etmek için yapılması gereken her hizmet mükemmel ve başarılı
şekilde Ümmet çapında (Cemaat ve tarikat planında değil)
yapılır.
Halk ve idareciler ıslah olursa ne âlâ… Olmazlarsa cezalarını
çekerler.
Toplumda bin türlü günah, teseyyüb, gaflet, isyan, noksan,
bozukluk, fısk u fücur, azgınlık var… Zina riba var… Tefrika var…
Namaz terk edilmiş… Sonra birileri kalkmış, biz bu idareye layık
değiliz diyor… Onlara mı inanalım, yoksa “Siz ne halde iseniz öyle
idare olunursunuz” diyen Muhbir-i Sâdık’a mı (Salat ve selam olsun
ona)?
(İkinci yazı)
Osmanlıca Kursları Sizi Bekliyor
Son yıllardaki çok faydalı, çok güzel, takdire çok lâyık kültür
hareketlerinden biri Milli Eğitim Bakanlığı’nın Hayrat Vakfı ile
birlikte yaptığı Osmanlıca öğrenme kurslarıdır. Bu kurslar ne kadar
övgüye ve alkışa lâyıksa, Müslüman kesimin bunlara karşı yeterli
alâkayı göstermemiş olması o nispette teessüfe ve kınanamaya
lâyıktır.
Haber aldığıma göre şimdiye kadar bu kurslara 85 bin vatandaş
gitmiş ve bin yıllık milli yazımızla Türkçe okuma yazma öğrenmiş.
76 milyonluk bir nüfusa göre ne düşük oran. Gönül arzu ederdi ki üç
sene içinde 5 milyon kişi bu kurslara yazılsın ve “okuma-yazma”
öğrensin.
Kurslar ücretsizdir. Yeterli müracaat olduğu takdirde faaliyete
geçmektedir.
İşbu yazımı okuyan ve henüz Osmanlıca bilmeyen muhterem
vatandaşlarıma önemle tavsiye ediyorum: Okuma yazma konusunun
beklemeye tahammülü yoktur. Bayramdan sonra… Hele bir yaz gelsin…
Çıkmaz ayın son çarşambası başlarım… gibi bahaneleri bırakalım ve
hemen aşağıdaki internet adresine müracaat edelim, yazılalım.
Oradan size cevap gelince defterimizi, kalemimizi alıp doğru kursa
gidelim.
(MEB Osmanlıca kursları kelimeleriyle internetten ararsınız.
Bilgisayardan kayıt yaptırmak mümkündür.)
İngilizce öğrenmek için çuvalla para veriyoruz ama bedava Türkçe
öğrenmek için kılımızı kıpırdatmıyoruz. Facia mı diyeyim rezalet
mi?
İkinci husus: Hayrat Vakfı Osmanlıca öğrenenler için aylık
Osmanlıca Dergisini yayınlamaktadır. En son 8’inci sayısı
çıkmıştır. Bu dergiye de mutlaka (maddi imkânlarınız müsaitse)
abone olmanızı tavsiye ediyorum. (www.osmanlicadergi.com sitesinden
abone olabilirsiniz. Yıllık 60 TL’dir. )
Devletin bedava Osmanlıca kursları açması bir nimettir. Bu kurslara
kaydolup bin yıllık milli yazımızı öğrenmemek bir küfran-ı
nimettir.
Asr-ı Saadet’te Bedir Savaşı’nda esir düşen müşriklerin bir kısmı,
Medine’de Müslüman çocuklarına okumaya yazma öğretmeleri şartıyla
serbest bırakılmışlardır.
On milyonlarca Müslümanın İslam-Kur’an yazısıyla Türkçe
öğrenmemesini, bu konuya bigâne kalmasını büyük bir gaflet olarak
görüyorum.
Ana dili veya kültür dili Türkçe olan bütün Müslümanlar lisan
konusunda iki hususa dikkat etmelidir.
Birincisi: Türkçeyi İslam-Kur’an yazısıyla okuyup yazmayı
öğrenmek.
İkincisi: Zengin, edebi, yazılı Türkçeye sahip olmak.
Risale-i Nur zengin Türkçe konusunda lisan ve edebiyatımıza büyük
hizmet etmiştir. Bugün zengin Osmanlı Türkçesini ayakta tutan
Risale-i Nurlardır. Onlar da olmasa yazılı, edebi Osmanlıca
yıkılacak, tarihe gömülecektir.
Üstad Bediüzzaman Hazretleri, Kemalist inkılaplara muhalefet için
1928’den sonra Latin harflerini öğrenmemiştir.
İsmet İnönü de 1928’den sonra hiç Osmanlıca yazmamış, bütün özel
notlarını Latin yazısıyla yazmıştır.
Çocuklarına İslam-Kur’an yazısıyla Türkçe öğretmeyen anne babalar,
veliler büyük sorumluluk altındadır.
Okuma yazma öğrenmemekte direnenleri çok ayıplıyorum.
Lütfen hemen harekete geçelim, yukarıda kaydettiğim MEB sitesine
müracaat ederek bilgi alalım, kayıt yaptıralım ve kurslara gidip
okuryazar olalım.
Biz şimdi okuryazar değil miyiz?: Elbette okur yazarsınız ama Latin
veya lâdini yazıyla!..
Bir Müslüman’a 1925’te basılmış Türkçe bir din, edebiyat, tarih,
seyahat kitabı veriliyor, okuyamıyor… Rezaletin daniskası!..
İngiltere’de, Fransa’da, Almanya’da, İtalya’da diğer bütün medeni
Avrupa ülkelerinde böyle bir kültür kepazeliği var mıdır?
Hiçbirinde yoktur.
Sovyetler Birliğinde esir Müslümanların alfabeleri değiştirilmişti
ama Ermenilerin ve Gürcülerin alfabelerine dokunulmamıştı.
Japonlar, öğrenilmesi son derece zor olan o çetrefil yazılarını
değiştirmiş olsaydılar bu kadar ilerleyebilirler miydi?
Bendeniz bu yazıyı 28 Şubat’tan sonraki yıllarda yazmış olsaydım
tutuklanırdım ve Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde yargılanırdım… Şimdi
çok şükür hürriyet geldi ama Müslümanların bir kısmı gaflete
düştü.
Neyse lafı uzatmayayım lütfen bedava Osmanlıca kurslarına
gidelim.
Osmanlıca öğrenenlere para mı verilsin?: Allah saklasın, böyle bir
şey yapılabilirse Halk Eğitim Merkezi binaları kalabalıktan
yıkılabilir. İzdihamdan ayak altında kalıp can verenler olabilir.
Biz iyisi mi izdihamsız, cam çerçeve kırılmadan huzur ve sükûn
içinde gidip öğrenelim.