Anayasasında, devletin dini İslam’dır yazmakla da olmaz.

Hulefa-i Râşidîn devrinden sonra tarihte görülmüş en başarılı İslam devleti uygulaması Osmanlıdır. Osmanlı devleti Tanzimat’a kadar bir din devleti olmuştur. Tanzimat’tan sonra devlet dini uygulaması başlamıştır.

Osmanlı batıncaya kadar İslama bağlı ve saygılı olmuştur.

Türkiye cumhuriyeti gerçek mânada laik değildir, devlet dini sistemini uygulamaktadır. Osmanlının aksine Kemalist rejim İslamla ve Müslümanlarla savaşmıştır.
İslamda din devlet ayırımı yoktur. İslamın dünya sistemine devlet demeye bile lüzum yoktur. İslam denilince devlet de içindedir.

Dünyadaki ve yurt içindeki İslam karşıtı güçler, İslamı ve Müslümanları büsbütün kazıyamadıkları için dini tahrif etmeye; Şeriatsız, fıkıhsız, cihadsız, Ümmetsiz, İmametsiz, tesettürsüz light ve ılımlı beşerî bir İslam türetmeye çalışıyor.

Musalli Müslümanlar değil, musalla Müslümanları yetiştirmek için çabalıyorlar.
Yine Müslümanlık ve Müslümanlar olsun ama Kur’an hükümleri hayata uygulanmasın.
Yeni, suya sabuna dokunmaz, devlet işlerine karışmaz, bir tür ideoloji veya hümanizma şeklindeki sulandırılmış İslamı, İslam düşmanları da kabul ediyor.

Adı Müslüman, İslamlıkla pek ilgisi yok. Ölünce cenazesi camiye getiriliyor ve musalla taşına konup namazı kılınıyor. Dinsizlerin buna itirazı yoktur. Zaten iki dinli, iki kimlikli Kriptoların da cenaze namazları kılınmıyor mu?

İslam ve Müslüman düşmanlarının en sevmedikleri, en korktukları, en nefret ettikleri şey Ehl-i Sünnet İslamlığıdır.
Ehl-i Sünnet İslamlığında sahih itikat vardır… Kur’ana uymak vardır… Sünnete uymak vardır… Şeriata uymak vardır… İslam ahlakına uymak vardır… Muhalifler bunları kabul etmez.

Ehl-i Sünnet İslamlığında Ümmet birliği ve İmamet kavramı vardır…

İşlerin istişare ile görülmesi vardır.

Cihad fi sebilillah vardır.

Tesettür vardır.

Riba yasağı vardır.

Helaller haramlar vardır.

Ehl-i Sünnet İslamlığında aklın büyük yeri vardır, aklı olmayanın dini yoktur ama akıl din kaynağı değildir, dini anlamak için vasıta ve alettir.

Ehl-i Sünnet İslamlığında edille-i erbaa vardır.

Ehl-i sünnet İslamlığında, insanların yaptığı bütün işler ef’al-i mükellefîn denilen ölçülerle ölçülür.
Ehl-i Sünnet İslamlığında din devlet, din dünya ayırımı yoktur.

İşte bu sebepler dolayısıyla ehl-i küfür ve ehl-i nifak, Ehl-i Sünnet ve Cemaat İslamlığından nefret eder.

Ehl-i Sünnet İslamlığını hangi müesseseler öğretir, hayata uygular?

Bunların birincisi İslam Medreseleridir. Onlar, Müslüman halkı aydınlatan, uyaran, bilgilendiren, mânen kontrol eden icazetli ve râsih ulema ve fukaha yetiştirir.

İkincisi: Tevhidî eğitim veren İslam mektepleridir. Onlarda her sabah icazetli ulema ve fukaha din ve Kur’an dersi okutur…

Vakit namazları okul camiinde, bütün öğrencilerin katılımıyla, okul imamının ardında cemaatle eda olunur. İslam mekteplerinde Kur’an, Sünnet, Sevad-ı Âzam İslamlığını okutulur. İslam Mekteplerinde karma eğitim yapılmaz.

Üçüncüsü: Şeriata ve dinin zahir hükümlerine sımsıkı bağlı olmak şartıyla tasavvuf tarikatlarıdır.

Dördüncüsü: Müslüman aile sistemidir, âile terbiyesidir.

Beşincisi: İş, ticaret, sanayi, finans hayatını kontrol eden loncalar, ahîlik teşkilatı ve fütüvvet ahlakıdır.

Altıncısı: Ümmet teşkilatıdır, Ümmet Şûra Meclisidir, Ümmet Fetva Heyetidir, Ümmet Âqiller ve Âyan Meclisidir.

Münkirler ve münafıklar İslam medreselerinden, tasavvuf tarikatlarından, İslam mekteplerinden, fütüvvet ahlakından ve İslam ailesinden nefret eder.

Onlar, Feminizmi alet ederek İslam ailesini yıkmaya çalışır.

Onlar, Ehl-i Sünnet Müslümanlığını yıkmak için, zamanımızda üç yüzden fazla muhkem ayetin hükümleri geçerli değildir diyen Fazlurrahman’ın sapık Tarihsellik mezhebini yaymaya çalışır.

Onlar Şeriatın ve Ehl-i Sünnet’in ikinci ana kaynağı olan Sünneti yıkmaya çalışır, Peygamberimizin sahih hadîslerini, AB standart ve normlarına göre ayıklar.
Onlar Allahın koyduğu kesin hükümlerin bir kısmını kabul eder, bir kısmını reddeder.
Onlar icabında İslam bayraklarını dalgalandırarak dini içinden yıkar.

Evet lafla, kuru edebiyatla Müslümanlık olmaz… Müslüman Allaha, Kur’ana, Peygambere, İslama, Şeriata, İslam ahlakına bağlı olacaktır. Ümmete ve İmamete bağlı olacaktır. Sünnet ve Sevad-ı Âzam dairesi içinde olacaktır. Dinden hiçbir tâviz=ödün vermeyecektir.

İslamın bir tek zaruriyatını, Kur’anın bir tek harfini inkar eden kafir olur.
Kur’an, Sünnet, Ümmet, İmamet, Ahlak-ı İslamiye, Sevad-ı Âzam Müslümanı olalım…

(İkinci yazı)

Devlet ve Emniyet

Bilmiyor mu?

BİR gazetede okudum, İzmir’de uyuşturucu kullanan, uyuşturucu bağımlısı olan kimseler herkesin bildiği bir parkta geceleri toplanıyor, uyuşturucu alıyormuş. Satışlar orada yapılıyormuş. Park bir uyuşturucu pazarı gibiymiş.
Devlet, polis, ilgililer bunu bilmiyorlar mı?

Devletin elinde uçan sineği görebilecek cihazlar, kameralar var.

Peki satışı yasak, kullanımı yasak bu uyuşturucular orada nasıl pazarlanıyor,
buna niçin göz yumuluyor?

Bir vatandaş olarak bu soruları sormak hakkına sahip değil miyim?

Uyuşturucunun yanında bir de, kanuna aykırı olarak karı satışı var. Bu da, yarı gizli, yarı serbest yapılıyor.

Kozan’ın bir köyünden dilenci getirerek İstanbul’da iş yapan mafyayı devlet bilmiyor mu?

Biliniyorsa niçin göz yumuluyor?

Geçen seneydi, otomobille Sirkeci’den geçiyordum. Arabalı vapur iskelesine yakın bir yerde kırmızı ışıkta durduk. Yirmi otuz yaşları arasında genç biri yaklaştı, ağabey açım yemek parası ver dedi. Vermedim küfür etti def olup gitti. Bunun da mafyası varmış.

Bazı yerlerde turistik ayakkabı boyacıları, yabancılardan 20 lira boya parası istiyormuş..

Turistlerden iki misli para alan yemek dükkanları varmış…

Devlet, emniyet, belediye bunları bilmiyor mu?

Biliyorsa niçin sürüp gidiyor bu kötülükler?