İtikadımızı tashih etmedikçe; halkın itikadının sahih=doğru olması
için gereği gibi çalışmadıkça.
Beş vakit namazı dosdoğru kılmadıkça ve halkın da kılması için
gereği gibi çalışmadıkça.
Farz namazları, ehliyetli imamların ardında cemaatle kılmadıkça ve
cemaat konusunda emr-i mâruf yapmadıkça.
Kur’anın yapılmasını istediği, emr ettiği şeyleri yapmadıkça;
halkın da bunları yapması için çalışmadıkça.
Kur’anın yasakladığı günahlardan ve haramlardan kaçınmadıkça ve
halkın da bunlardan uzak durması için gereği gibi çalışmadıkça.
Toplumları çökerten zina ve ribadan uzak durmadıkça ve bu iki büyük
günah konusunda nehy-i münker yapmadıkça.
Dillerimizi gıybetten korumadıkça ve Müslümanların gıybet
etmelerini etkili nasihatlerle önlemeye çalışmadıkça.
İlmihalimizi dosdoğru öğrenip içindeki bilgileri hayata
uygulamadıkça; din kardeşlerimizin de böyle yapmaları için gereği
gibi çalışmadıkça.
Tefrikayı, şeytanî ihtilafları, bölünmeyi, parçalanmayı,
birbirimizle çekişmeyi bırakıp tek bir ümmet olmadıkça; ümmet
şuurunun Müslümanlar tarafından öğrenilmesi, bilinmesi için
çalışmadıkça.
Râşid, âdil, muktedir, bilge bir İmama biat ve itaat etmedikçe.
Çare ve çözümleri Kur’anda, Sünnette, Şeriatta, fıkıhta, İslam
ahlakında arayıp bulmadıkça.
Meşreb farklılıklarına rağmen bütün mü’minleri kardeş bilip onları
sevmedikçe.
Fiilen, söz ve yazı ile, kalben emr-i mâruf ve nehy-i münker
yapmadıkça.
Emanetleri, riyasetleri, hizmet ve vazifeleri, makam ve mevkileri,
memuriyetleri ehli olanlara vermedikçe.
Cahil ve gafil Müslüman statüsünden, âlim ve ârif Müslüman
statüsüne yükselmedikçe.
Bedevîlikten kurtulup medenî Müslümanlar olmadıkça.
Müsttaqim=doğru dürüst Müslümanlar olmadıkça.
Haram ve şüpheli gelirlerden, kazançlardan; kara kirli necis
servetlerden uzak durmadıkça.
Allaha karşı bütün işlerimizde, ibadetlerimizde ihlaslı
olmadıkça.
Vasıfsız Müslüman olmaktan kurtulup vasıflı ve güçlü Müslümanlar
olmadıkça.
Cemaat, tarikat, hizip, fırka, grup, parça holiganlığından,
militanlığından, fanatizminden kurtulmadıkça.
Yemede içmede giyim kuşamda meskende otomobilde israftan uzak
durmadıkça.
İcazetli, ihlaslı, taqvalı ulema ve fukaha yetiştiren gerçek İslam
Medreseleri açmadıkça.
Bütün öğrencilerinin, bir eksiksiz, vakit namazlarını okul
camiinde, okulun imamının ardında cemaatle kıldığı Tevhidî eğitim
veren gerçek ve üstün İslam mektepleri açmadıkça.
Kamil mürşidlerden el alıp yüksek ahlak ve yüksek karakter
terbiyesi ve eğitimi görmedikçe.
Sabah namazı vaktinde camileri cuma namazlarında olduğu gibi
doldurmadıkça.
Cuma namazlarında hayatı durdurmadıkça.
İş, ticaret, iktisat, finans hayatını Kur’ana, Sünnete, fıkha,
Şeriata, ahlaka, bilgeliğe uygun hale getirmedikçe.
Kur’anın, Sünnetin, Şeriatın, ahlakın hüküm ve tavsiyelerine
uyarak, Türkiyenin temizlik, şeffaflık, ahlak, fazilet notunu, 10
üzerinden 9’a çıkarmadıkça…
Kurtulamayız, necat ve felah bulamayız, selamet sahiline
varamayız.
Maasselam arz olunur…
(İkinci yazı)
Para ve Zenginlik Fahişeleri
Bir kimse para, mal, zenginlik fahişesi ise o, bu ülkeye, bu halka,
bu devlete ihlasla samimiyetle hizmet edemez.
Bu ülke, bu devlet, bu halk para fahişelerini kusmazsa,
zehirlenmeye devam edecektir.
Bir vatandaş dindar olur, dinsiz olur… Sağcı olur, solcu olur…
Muhafazakâr olur, ilerici olur… Hürriyet var, olabilir… Lakin para
fahişesi olmanın hürriyeti yoktur.
Herkes kötü olabilir ama Müslümanın kötü olmak şansı yoktur.
Müslümanlık ile, dindarlık ile para fahişeliği bir arada olmaz.
Sen Kur’ana inan, Peygamberin (Salat ve selam olsun ona) Sünnetine
inan, sen ahlak de, fazilet de ve sonra haram ye, haram gelirlerle
kara zengin ol. Olacak şey değildir bu.
Dinsizin, dünya-perestin geçersiz şeytanî mazeretleri vardır ama
dindarın mazereti yoktur.
Müslümanlar zenginleşip güçlenmek için haram yiyormuş… Bu haram
paraların bir kısmı ile hizmet yapılıyormuş… Yiyen yesin bu
dolmaları, bendeniz yemem.
Müslüman Darülislam’da da, Darülharb’te de dosdoğru olmakla
mükelleftir.
Haram para necistir, onunla hayır yapılmaz.
Fıkıh alimlerine sorunuz: Karı satarak elde edilen servetle cami
yapılır mı, yapılamaz mı?
Din sömürüsü yapılarak elde edilen servet, karı satmaktan daha
kirli ve necistir.
Din, iman, Kur’an, ahlak hizmetleri temiz niyetle ve temiz para ile
yapılır.
Faiz parası, faizli para kirlidir.
Rüşvet ile elde edilen servetler kirli ve necistir.
Birtakım eşkıya azgınlıkta o kadar ileri gitti ki, vakıf paralarına
ve mallarına bile göz dikti.
Türkiye’nin uluslararası şeffaflık, temizlik, ahlak ve fazilet
notu, 10 üzerinden en az 7 olmadıkça bu memlekete düzelmez. Yedi
notu da yetmemeli… Danimarka ve Yeni Zelanda 10 üzerinden 9 küsur
not alıyor da biz Müslümanlar niçin alamayacakmışız?