KERKÜK’TEN GELİYORUM-2
Davamızı sırtına alarak ön sıraya yürüyen insanlarımız içeri atıldılar, sonra da idam edildiler. Soykırımlar uygulandı. Bir değil binlerce defa… Tek suçumuz Türk olmaktı. Bu duyguyu onurla yaşatmaktı. Türk dünyası ile herhangi bir biçimde ilişki kurmak idam fermanımızı imzalamakla eş değerdi bizim için. Seksen beş yıl kırılması imkânsız olan bir zincire vurulduk kısacası.
2003’te sözde demokrasiye kavuşturulduk. Her şeyin iyiye doğru gelişeceğini düşünürken yine yeni bataklara sürüklendik. Mezhep çatışmaları başlatıldı aniden her yerde. Ülke, kan gölüne döndü. Düne kadar mazlum olduklarını söyleyenler zulmün en dile alınmazını uygulamaya başladılar. Bu zulümlerden en çok pay alanlar yine Irak Türkmenleri oldu. Neden mi? İnanın ki birlik ve beraberlik içerisinde olunmasını istediğimiz için. Ülkenin bölünmezliğine karşı çıktığımız için. Ama ne derseniz deyin ülkemizden başlayarak bütün Orta Doğuyu parçalamak, bölmek bölüştürmek planlarını farklı çıkarlardan dolayı üstlenen insanlık düşmanları var ülkemizde. Biz bunların bir bölüğüne karşı Kerkük’te kanlı bir savaş veriyoruz.
Hazar Şiir Akşamları’nda düzenleyen tüm Elazığlı soydaşlarıma sonsuz teşekkürlerimi sunarım. Beni bu büyük yürüyüşe, bu büyük cepheye bir asker olarak çağırdığınız; bana gurur, onur, şeref verdiğiniz için şükranlarımı bildirmek isterim.”
Türk dünyasını ortak kültür değerler etrafında buluşturmak, Türk dünyası arasında milli şuuru güçlendirmek amacı ile düzenlediğiniz Hazar Şiir Akşamları’nda dertlerimizin bir kısmını şiir ile de olsa anlatmaya çalışacağım.
Evet, Kerkük’ten gelerek Türk’ün bu büyük toyuna katılan Dr. Mehmet Ömer Kazancı’nın duyguları işte böyleydi. Bir de bir şiiri var tabii “KERKÜK’TEN BİR MESAJ” başlığını taşıyordu.
KERKÜK’TEN BİR MESAJ
Kerkük’ten geliyorum
Alnı kan şakağı kan, üstü başı kan
Sormayın kavim, kardaş
Kaç yara taşıyorum
Elimden düştü kılıç
Elimden düştü kalkan
Kollarımla savaştım
Ve hala yaşıyorum.
Savaşmaya mecburum
Yoksa, yok olacağım
Yok olacak Kerkük’üm
Yoksa git gide daha
Körleşecek bu düğüm
Haritalar üstünde gördüğüm, göremediğim
Bütün Türk ellerine
Sıçrayacak bu kan
Yayılacak bu zulüm
Dağılacak Ötüken
Silinecek güneşin göbeğinde yazılan
Orhun kitabeleri
Demeyin kavim, kardaş
Demeyin ki
Irmaklarımız gazi, dağlarımız kahraman
Geçilemez bu vatan
Ve bir işaret ile
Tüm zaferler koşarak
Gelir ayağımıza
Demeyin ki
Bir adımla binlerce tehlikeler atlatan
Bu milletin hakkından
Kim gelir, kim gelecek
Bu savaş başka savaş
Bu düşman farklı düşman
Ne dini var, ne ırzı, ne namusu
Tüm dillerde konuşan
Cin gibi yer değiştiren
Kentte dost, dağda pusu
Bu düşmanın bir c’isini
Kerkük’te yakaladık
Vuruyoruz ölmüyor
Vuruyoruz çoğalıyor
Çoğalıyor ot gibi
Hâlâ da vuruyoruz, hâlâ savaşıyoruz
Savaşmaya mecburuz
Kaç yıl daha sürecek bizim için bu kâbus
Sizin için bu durum
Sormayın kavim, kardaş
Sormayın bilmiyorum.