Kazalar niçin oluyor?
Defalarca yazdım ben usandım yazmaktan lâkin ricál-i devletten bir Allah’ın kulu çıkıp “Ercan Bey, bu konuda şu çalışmalarımız var” falan demedi...
“Trafik Bakanlığı Türkiye’nin olmazsa olmazıdır” dedim. Ölümlü kazalar acaba ateşin düştüğü yerden başkasını hiç mi yakmıyor, vicdanlar bu elim hadiseler sonrasında hiç mi sızlamıyor?
Türkiye teröre verdiğinin yüz katı can kaybı veriyor trafik kazalarında... Devletin yaptığı sadece CEZALARI ARTTIRMAK...
Bugün bu CEZA meselesini, ömrü yollarda geçen bir kaptanımızın ağzından anlatacağım.
Yine de ka’le alan olmazsa artık onları, yani tek işleri cezalarda artış yapmak olan beyinsiz ve vicdansız ricál-i devleti Allah’a havale edeceğim...
Fransa’daki gibi sarı veya kırmızı yelekler giyip sokaklara dökülecek, devlet malına, polise zarar verecek halimiz yok... Biz bu hayatî konularda kamuoyu oluşturmak istiyoruz. ihtilâl ve provakasyon eylemleriyle işimiz olmaz...
Muhterem okurlarım, geçen gün, oğlumu yolcularken tanıştığım, derdini dinlediğim kaptan Naci Bey bakın neler anlattı bu CEZALAR konusunda...
Naci beyefendinin diğer anlattıklarını da bir başka gün yazacağım inşá’allah. Önce şu belki de birçoğunuzun bendeniz gibi ilk defa duyacağı ilginç bilgileri aktarayım:
“Ercan Bey, ben 16 yaşında babamın yanında muavin olarak başladım mesleğe... Sürücü kurslarından ehliet alıp kaptan elbisesi giyip direksiyona geçen yeni yetme kaptan züppelerinden değilim. 4 sene muavinlik yaptım, otomobille direksiyon dersi verdi babam ve sonra trafik polislerinden sürücü belgemi aldım. Yolda ne olsa motor arızası dahil kendi başıma halledebilecek durumdayım... (Bu arada neden yolculuğa 1,5 saat kala motoru çalıştırdığını, motor dersi verir gibi anlattı...)
Ehliyetim vardı artık bir süre de o şekilde babama yardımcı olarak otobüsle yanında yardımcı kaptan olarak gidip geldim ve sonra bir şirkette kaptan olarak iş buldum ve çalışmaya başladım. 42 senedir bizzat kaptanlık yapıyorum. Ercan bey “neden bu kazalar oluyor” kimsenin umurunda değil. Vallahi değil, billahi değil... Devlet adamlarımızda zerre samimiet olsa sorar soruştururlar. Trafik polisleri bizi her gün birkaç kez durdururlar yollarda. Ehiyet, takometre ve saire kontrolleri yaparlar hatalı isek yani meselâ diyelim ben aralıksız olarak yollarda bulunma süremi aşmış isem cezayı keser, hayırlı yolculuklar der gönderirler...
Yahu neresi hayırlı bu yolculuğun? Ben emniyetle yolcu taşıma limitini aşmışım. Yani bu dakikadan sonra her an kaza yapabilirim ama adam cezamı kesiyor ve beni gönderiyor... Allah aşkına Ercan Bey, şimdi devlet bu şekilde vazifesini mi yapmış oldu? Olmadı elbette. Hani sen dedin ya, geçen gün bir otobüsle kamyon çarpıştı şu kadar can kaybettik diye... O kaza neden oldu biliyor musun?
İşte tam da bu yüzden!.. Ercan bey, bu yüzden... Bak sana yeminle bir başka şey anlatayım. Bir tır şoförü arkadaşım anlattı şirketi bunu mecbur etmiş limit dışı mal götürmeye. Yani adam uykusunu almadan bir daha sefere çıkıyor, bir daha çıkıyor... O hale gelmiş ki artık kesin kaza yapacak, dayanma gücü kalmamış. O sırada yoldaki çevirmede polislere demiş ki “ağabeylerim benim ehliyetimi alıkoyun, beni göndermeyin, ben kaza yapacağım, durumum böyle böyle...” İşte Ercan ağabey bu tır şoförü ne ise o kaza yapan kamyonun şoförü de o şekilde... Birçok otobüsün şoförü de böyle...”
Yazın beyler astronomik rakamlı cezalar yazın ve sonra da HAYIRLI YOLCULUKLAR dileyin... Kazalar yok denecek kadar azalacaktır. Ya öyle mi? Allah akıl fikir versin size... Tabi önce vicdan versin...