İhmal... Hayatımızda fark etmeden yer eden, bazen koca bir hayatı gölgesinde bırakabilecek kadar güçlü bir kavram. İnsanlar olarak ihmalin etkisini çoğu zaman küçümseriz. Oysa ki, ihmalin derin yaraları vardır. Bu yaralar, bazen görünür değildir ama mutlaka bir yerde kendini hissettirir.

Bir düşünün; gündelik hayatın koşturmacasında neleri ihmal ediyoruz? Kendimizi mi? Sevdiklerimizi mi? Yoksa hayallerimizi mi? İnsanlar genellikle ihmal ettiklerini fark etmeden bir yaşam sürerler. Ancak hayat, bir gün bu ihmallerin hesabını sormaya gelir ve işte o zaman, ihmal ettiğimiz her şey bir yük olarak sırtımıza biner.

İhmal, yalnızca bireysel bir mesele değildir. Toplumlar da ihmal eder. Çocukların eğitimi, doğanın korunması, adaletin sağlanması... Liste uzar gider. Toplumsal ihmal, bireysel ihmallerden beslenir ve büyür. Bir kişinin ihmal ettiği şey, zincirleme olarak bir başkasını etkileyebilir. Örneğin, bir ebeveynin çocuğunun eğitimini ihmal etmesi, yalnızca o çocuğu değil, gelecekte o çocuğun temas edeceği tüm insanları etkileyebilir.

Peki, neden ihmal ederiz? Çoğunlukla önceliklerimizi yanlış belirlediğimiz için. Acil olan ile önemli olanı karıştırırız. Acil olan her zaman gözümüzün önündedir; oysa önemli olan, gözümüzden kaçar ama kalbimizde derin bir boşluk bırakır. "Sonra yaparım," dediğimiz işler, aslında en çok önem vermemiz gerekenlerdir.

Hayatta bazı şeyler bir kez ihmal edildiğinde veya umursanmadığında geri dönüşü olmayabilir. Örnek: Herhangi bir yer, ilgili kurumunca denetlenmesi gerekirken zamanında denetlenmemesi durumunda geri dönülemez sonuçlara neden olabilir!

Bugün bir dakikanızı ayırın ve kendinize şu soruları sorun: Hayatımda neyi ihmal ediyorum? Bu ihmali düzeltmek için ne yapabilirim? Bu sorulara verdiğiniz yanıtlar, belki de bir zincirin ilk halkası olacaktır. Çünkü ihmalin olduğu yerde çözüm de vardır. Yeter ki, fark etmeye ve harekete geçmeye cesaret edelim...