Kartalkaya'daki otel yangını, hepimizi derinden sarstı. İhmaller zinciri, 78 cana mal oldu. Yangınla ilgili detaylar hâlâ araştırılıyor; ancak ihmallerin ve tedbirsizliğin trajediye dönüşmesi bir kez daha gözler önünde. Aynı şekilde dün Konya’da bir bina çöktü, 2 kişi canından oldu. Alt kattaki dükkânın genişletilmesi için kolonların kesildiği iddia ediliyor. Sonuç? Onarılamaz kayıplar.
Bu iki olayın ortak noktası ne? İnsan hayatına verilen değerin sorgulanması. Güvenlik önlemlerini hiçe sayan bir anlayış hâlâ yaşamlarımızı tehdit ediyor. Yönetmelikler, denetimler ve yaptırımlar neden yeterli değil? İnsan hayatı, rant ya da maliyetten daha mı değersiz?
Bu iki trajedi, hayatlarımızda "basit" gibi görünen ihmallerin, ne kadar büyük sonuçlara yol açabileceğini gösteriyor. İşin daha acı tarafı ise bu olayların sadece birer "istisna" olmaması. Daha önce de defalarca bu tür faciaları yaşadık. Her seferinde "bir daha asla" dedik, ama değişen bir şey olmadı.
Peki, gerçekten "bir daha asla" diyebilecek miyiz? Bugün alınmayan önlemler, yarın yeni trajedilere kapı aralıyor. İhmalin bedeli hep aynı: İnsan hayatı.
Daha önce madencilikten inşaat sektörüne, deprem ve yangınlardan sel felaketlerine kadar birçok trajedi yaşadık. Kartalkaya ve Konya örnekleri, bu zincirin son halkaları. Ancak bu olayları sadece bireylerin hatalarına indirgemek doğru olmaz. Asıl mesele, bu ihmalleri mümkün kılan sistemin kendisi.
Bir bina yapılırken kolonlar kesiliyorsa, burada sadece o işlemi yapan kişi değil, o binayı denetlemeyenler de suçludur. Bir otel inşa edilirken yangın merdivenleri işlevsiz bırakılıyorsa, o otelin ruhsatını verenler de bu sorumluluğun bir parçasıdır. Kısacası, sistemdeki her bir eksiklik, bir diğer felakete zemin hazırlar.
Bugün yaşananlardan ders çıkarmazsak, yarın ne olacağını bilemeyiz. Ama şunu biliyoruz: Aynı ihmaller, aynı sonuçları doğuracak. Bu döngüyü kırmanın yolu, sadece yasaları sıkılaştırmak değil; toplum olarak güvenlik kültürünü benimsemekten geçiyor...