Yıllardan beri iktidar ile Cemaat arasında kavga, rekabet, çekişme vardı ve iki taraf da bunu inkar etti. İnkar etmeyi bırakın, olduğunu söyleyenleri yalan ve iftirayla, fitnecilikle suçladılar. Sonunda kavga değil, savaş açığa çıktı.
Açık ve şeffaf toplumlarda önemli hadiselerin, olguların üstleri örtülmez, halkla, kamuoyuyla paylaşılır ve bunlara karşı ciddî tedbirler alınır.
Bir ülkedeki büyük kavgalar ve iç savaşlar büyük bir yangına benzetilebilir. Yangın duyulmaz ise, inkar edilir ise, vaktinde söndürülemez ise büyür ve her şeyi yakar yıkar.
Yıllar boyunca inkar edilen savaş işte bütün Türkiye’yi yakacak hale gelmiştir.
Suçsuz vatandaşları da yakacak hale gelmiştir.
Türkiye’nin bütün dış düşmanları bu kavga ve savaş karşısında kına yakmış, zil takmış oynuyor.
İçimizdeki olumsuz unsurlar da sevinçten oynuyor.
İki sene önce harekete geçilip tedbir alınmış olsaydı durum bu kadar vahim olmazdı.
Önceki darbe teşebbüslerini inkar ettiler; yalandır iftiradır böyle bir şey yok dediler.
Devlet içinde devlet oluşmasına ses çıkartmadılar, engellemediler.
Nihayet ateş binayı sardı, ondan sonra yangın var diye feryada başladılar.
Feryad ediyoruz ama çok genişleyen, her tarafı saran yangını söndürmekte zorlanıyoruz.
Devlet içindeki paralel ve alternatif yapı, üniter devletin belini kırmıştır.
Yangın bir değildir artık, kısa aralıklarla yeni yeni yangınlar baş gösteriyor.
Birtakım gözü kara, çok cesur ve pervasız adamlar çılgın çıkışlar yapıyor.
Gemi alevler içinde, içinde savaş olduğu halde, darbe teşebbüsleriyle fırtına içinde korkunç dalgalar arasında yol alıyor.
Gemiye bir şey olursa hepimiz yanacağız, batacağız.
Türkiye’nin ezici çoğunluğunu oluşturan Ehl-i Sünnet Müslümanları tek bir Ümmet çatısı altında toplanmış ve râşid bir İmama biat ve itaat etmiş olsalardı yangın ve savaş olmayacaktı.
Müslümanların müşterek=ortak bir Şûra Meclisi yok ki, nasihat etsin.
Fitne fesat, darbe teşebbüsleri, seçimle gelmiş başbakanı gayr-i meşru yollarla devirme planları… Bunlara durun, çılgınlığı bırakın, seçimle gelen seçimle gitsin, devlet gemisini batırmayın diyecek bir Fetva Heyeti, bir İslam Şûrası, bir Nasihat ve Uyarı Kurumu yok.
Nicemiz yangının ve iç savaşın seyrine bakıyor.
Yangını söndürmek, savaşı bitirmek için ne yapabiliriz? Bunu düşünüyor muyuz?
Nerede bu ülkenin âqilleri, bilgeleri, havassı, seçkinleri?..
Peygamberimiz (Salat ve selam olsun ona) “Din nasihattir” buyurmuşlar. Nasihat eden yok mu?

(İkinci yazı)

Büyük Korkum ve Endişem
BÜYÜK korkum ve endişem şudur: Memleketimin tekrar şu cehennemî uçurumlara, gayyalara yuvarlanmasını istemem.
*Birinci uçurum: Vesayet rejimi uçurumu.
*İkinci uçurum: Egemen azınlıkların yarı sömürge sistemi uçurumu.
*Üçüncü uçurum: Resmî ideoloji uçurumu.
*Dördüncü uçurum: Dıştan yarı demokrasi şeklinde görünen faşist idare uçurumu.
*Beşinci uçurum: Askerî darbe uçurumu.
*Altıncı uçurum: Sivil darbe uçurumu.
Aşağıda sayacağım realiteleri görüyor ve idrak ediyorum:
*1’inci realite: Türkiye’nin Müslüman halkı kasıtlı, planlı şekilde bölünmüş, parçalanmış ve ülkede birbirine zıt irili ufaklı binlerce fraksiyon oluşturulmuştur.
*2’nci realite: Sosyal barış ve mutabakat berhava edilmiş, Türklerle Kürtler, Sünnîlerle Alevîler birbirine hasım edilmek istenmiş ve bu konuda hayli yol alınmıştır.
*3’üncü realite: Eğitimin seviyesi o kadar düşürülmüştür ki, büyük sayıda vatandaş doğru ile yanlışı, iyi ile kötüyü ayırt edemez hale getirilmiştir.
*4’üncü realite: Şeytanî güçler, faiz lobileri parayı ana değer haline getirmişler ve kolektif para çılgınlıklarına yol açmışlardır.
*5’inci realite: Planlı ve kasıtlı şekilde millî ahlak, millî kimlik, millî kültür erozyona uğratılmıştır.
*6’ıncı realite: Yine planlı ve kasıtlı olarak toplumun temelini oluşturan aile yıkılmakta, iffet ve hayâ kavramları darbelenmektedir.
*7’nci realite: Osmanlı Devleti’ni ve Hilafetini Misyonerler yıkmıştı. Onlar şimdi de Cumhuriyeti yıkmak ve Türkiye’yi parçalamak istiyor.
*8’inci realite: Ülkemizde en az bir milyon Kripto Yahudi, bir milyon da Kripto Haçlı yaşamaktadır.
*9’uncu realite: Türkiye’nin uluslararası temizlik ve şeffaflık notu 10 üzerinden 5’tir. Bu not ülkem, halkım ve devletim için yeterli değildir.
*10’uncu realite: Türkiye’deki İslamî hizmetler, nâdir istisnalar dışında İslamın ve çağın seviyesinde değildir.