Bunlar bazılarının hoşuna gitmeyebilir. Bunların bir kısmı isabetli olabilir, bir kısmı olmayabilir. Nazar-ı müsamaha (hoşgörü) ile bakılmasını istirham ederim.
Birinci madde: Bugünkü durum bozula bozula sürecektir.

İkinci madde: Seçime on gün kala büyük gürültü bombaları patlatılabilir.
Üçüncü madde: Türkiye İslam ahlakına dönmedikçe ahlaksızlık, fitne fesat, nifak şikak artacaktır.
Dördüncü madde: Hiç kimsenin istediği olmayacak, Allah’ın emri, iradesi, kaderi yerine gelecektir.
Beşinci madde: İslam’a, Kur’an’a, Sünnet’e, Şeriat’a, ahlaka, hikmete aykırı metotlarla ıslah ve hizmet olmaz, ifsad olur.

Altıncı madde: Bugünkü beyinsizlik artarak sürerse, dış düşmanlarımızın ve içteki yardakçılarının kışkırtması ve kundaklamasıyla iç savaş çıkabilir.
Yedinci madde: Adalet olmayan bir yerde huzur, iç barış, selamet ve necat olmaz.
Sekizinci madde: Haramın, haram kazançların, haram yemenin yaygın ve genel olduğu bir ülke iflah olmaz.
Dokuzuncu madde: Namuslu, doğru, temiz vatandaşların en az namussuzlar, kirliler, eğriler kadar cesur ve gözü kara olmadığı bir toplumun istikbali karanlıktır.
Onuncu madde: Namaz, Müslüman bir toplumun binasının ana direğidir. Namazı ikame ederse ayakta durur, namazı terk edip şehvetlerine uyarsa yıkılmaya mahkumdur.
On birinci madde: Allah’ın inzal buyurmuş olduğu hak, doğru, âdil, kurtarıcı hükümlerle hükm etmeyen Müslüman bir toplumun sonu işte böyle olur. Başı beladan, musibetten, sıkıntıdan kurtulmaz.
On ikinci madde: Zinayı serbest bırakanlar, ektiğinizi biçiyorsunuz.
On üçüncü madde: Riba âbad etmez, berbat eder.

On dördüncü madde: Yüksek, lüks, Şeddadî, Nemrudî, Şeytanî, israflı binalar…
On beşincisi: Âhirete intikal etmiş atalarımızdan kalan vakıf bina ve kurumların suiistimale uğraması büyük uğursuzluklara sebebiyet verir. Vakfeden kimse hangi maksat için vakfetmişse, bina o iş için kullanılacaktır. Medrese, mektep, imaret, tekke… Böyle yapılmazsa vakfiyelerdeki lanet şartı fena çarpar.
On altıncısı: İsraf ve lüks bir toplumu çökertir. Zenginlerin bir kısmının azdıkça azdığı, orta hallilerin ve fakirlerin onlara imrendiği bir toplum içinden çürür.
On yedincisi: Bir toplum ne halde ise öyle idare olunur.

On sekizincisi: En az bin yıllık millî yazısıyla okuyup yazamayan cahil bir toplum karanlıklarda kalır.
On dokuzuncusu: Yazılı, edebî, medenî, zengin lisanını ve edebiyatını yitiren bir toplum bedevîleşir.
Yirmincisi: Müslüman bir toplumun halini, güneşin doğmasına bir saat kala, evlerde ışıkların yanıp yanmamasından anlayabilirsiniz.

Yirmi birincisi: Benim çok sevgili, çok hürmetli Müslüman kardeşlerim… Müslümanlar, Allah’ın emr ettiği gibi tek bir Ümmet olmazlarsa, birbirinden kopuk bin cemaate, hizbe, fırkaya ayrılıp çekişirlerse olacağı budur. Birlik, tesanüd, vifak, uhuvvet, biat, itaat olmazsa necat ve felah da olmaz.

Muhterem okuyucularım… Şu günlerde yoğun bir böcek edebiyatı yapılıyor… devlet adamlarının ofislerine böcekler konulmuş…
Dinleme böcekleriyle uğraşırken çok önemli, çok hayatî meseleleri ihmal ediyoruz.
Bırakın şu minicik böcekleri de, ülkeyi istila eden insan büyüklüğündeki hamam böceklerine, tezek böceklerine bakınız.
Memlekette bir iki metro boyunda dev akrepler, çıyanlar dolaşıyor.
Üç beş böcek değil, çok sayıda azman böceklerin istilasına maruz bulunuyoruz.
Evet insan büyüklüğünde hamam böcekleri… Antenleri fıldır fıldır, nasıl da koşuşturuyorlar…

Bunların bir kısmı çok zengin böcekler, doların milyarına sahipler. Bir kısmı çok ünlü, bir kısmı etkili…

(İkinci yazı)

İstanbul’da İngilizce Hutbe!
Birkaç hafta önce Cuma namazı kılmak üzere büyük bir camiye gitmiştim. İçeride yer bulamadım, dışarıda kıldım, çok üşüdüm. Hutbe okunurken birden irkildim, Türkçe hutbeden sonra İngilizce hutbe okunmaya başladı. Allah Allah burası Türkiye, bu İngilizce hutbe de nereden çıktı?
Camide çok Arap vardı, bari Türkçe hutbenin Arapça tercümesini okusalardı.
Yahut, cemaatin belki yarısını Kürt kökenli kardeşlerimiz oluşturuyordu, İngilizce yerine Kürtçe hutbe okunması daha uygun ve âdil olmaz mıydı?
Zaten Ehl-i Sünnet Müslümanlığında cuma hutbeleri Arapça okunur… Türkçe hutbe, Cumhuriyetin ilanından sonra çıkartılmış bir bid’attir. Türkçe Ezan bid’ati gibi…
Türkçe Ezan bid’ati son buldu ama Türkçe hutbe devam ediyor.

Başımıza bir de İngilizce hutbe çıktı.
Yahu Türkiye sömürge midir?

İngilizler sömürdükleri ülkelerde, cumaları ayrıca İngilizce hutbe okuyacaksınız diye bir zorlama yapmamışlardır.

Türkiye camilerinde İngilizce hutbe okunmasını meşru ve makul gösterecek hiçbir gerekçe yoktur.
Cumhuriyetin ilk yıllarında Türkçe hutbe bid’ati çıkartıldığı vakit, Adana uleması yüksek sesle tenkit etmiş, M. Kemal de onlara sert bir cevap vermişti.
İngilizce hutbe konusunda emir nereden gelmiştir?..
Bu işte Fazlurrahmancıların tuzu biberi var mıdır?
İslam dünyasının on ciddî Ehl-i Sünnet Fetva Heyetine bu konu sorulmalı ve alınan cevaplar risale halinde basılmalıdır.
SORU: Halkının Türkçe ve Kürtçe konuştuğu Türkiye’de bazı camilerde İngilizce cuma hutbe okunması caiz midir, meşru mudur, bid’at midir?
Bakalım ne cevaplar gelecek?
Bendeniz bir Müslüman olarak kendi vicdanıma sordum, vicdanım İngilizce hutbeye izin, fetva ve ruhsat vermedi.
Kürtçe hutbe okunsaydı, onu da Türkçe hutbe gibi bid’at sayardım ama İngilizce hutbe kadar üzülmezdim.
Ne günlere kaldık ey Gazi Hünkar!..